Batuhan'la Emre öyle bir yerde durmuş muhabbet ediyorlarken Emre lafa girer ve ;
- Kanka senin şu kız var ya...
- Zeynep mi? Ne olmuş ona? Bir şey mi var doğru söyle!
- Lan yok. Allah Allaah. Annemgil konuşurken duydum. Kıpçakmış onlar. Ama Kıpçak ne demek bilmiyorum ben anneme sordum da tam anlamadım.
- Nası ya ne demek oğlum kötü bir şey mi?
- Yok kanka kötü bir şey değil. Hatta iyi bir şeymiş. Annem öyle Dedi. Şey... Bir Türk milletinin ismiymiş. Annem erkekleri bile güzel olan muazzam bir ırk dedi.
- Aahh ahh. Bende diyorum bu güzellik nereden geliyor.Bu lafın üstüne Emre Batuhan'ın omzuna şakalaşırcasına yavaşça bir yumruk atar ve;
- Sen varya sennn. Hiç az değilsin.
Der ve güler. Ardından Batuhan'ın gözünün daldığını farkeden Emre bu sessizliği bozmadan öylece oturur. Sonra bu sessizliği bozan taraf Batuhan olur
-Kanka. Emreeee! Sana diyorum ya.
- Lan söyle ben dinliyorum.
- 17 gün sonra... 17 gün sonra Zeynep'in doğum günü lan!
- Hadi ordan oğlum. Nerden biliyosun ki , hem ne işimize yarıyacak bu, bizene yani?
- Ne demek bizene? Seviyorum diyorum kanka seviyorum ben bu kızı!
- Haaaa. Senin durum vahim. Yanmışsın sen. Biraz platonik takılıyor olsan da iyisin iyii.
Diyerek ehuehueuheu diye pis pis sırıtır Emre. Batuhan'ın suratının asıldığını farketse de iş işten geçmişti artık. Batuhan birden havaya fırlayarak.
- Aha buldum! Vallaha buldum! Yaşasın.
Diyerek atılır ortaya. Büyük bir sevinçle etrafını izlerken. Uzaktan bir minik kız çocuğunun yaklaştığını görür.
- Heyy! Emre, Batuhan. Nasılsınız bende annemden izin alıp sizinle oynamaya geldim. Evde çok sıkılmıştım da. Ben de sizinle oynayabilir miyim? Tabi isterseniz...
Emre;
- Aslındaa....
Diyerek lafını tam bitirmeden Batuhan atılır ve;
- Tabi biz de iki kişi oyun oynanmıyor diye sıkılıyorduk.
Der ve gülümser. Çocuklar oyuna dalar saatler dakikalar birbirini kovalar derken...
Bu üç küçük arkadaş birbirleriyle daha da iyi anlaşmaya ve çok samimi olmaya başlarlar.
(2016)
Sabahın ilk ışıkları Batuhan'ın odasını doldururken uyanmak gibi bir niyeti yoktu herhalde Batuhan'ın. Gecenin uykusuzluğu ve yalnızlığı onun gözlerinin kapaklarından ayrılıp açılmasını öğlene kadar geciktirmiş olması gerekirdi ki... Bu ışıklarla birlikte gelen mesaj sesi Batuhan'ı hortlamış bir naaş gibi ayağa dikti.
Gönderen ;
"Zeynep'im"
" Son gecemizdi... Bensiz olacak bundan sonra kağıtlarla ve sigaranla muhabbetin... Bu sefer gidiyorum dememi bile hak etmeyen kişiye yapılabilecek en güzel vedamı yaptım. Güzel günlerin hatrını hiçe sayıp gurursuzca ve hakaretlerle dolu elvedalar bize yakışmazdı zaten. Hayallerimi seninle kurduysam başkasıyla yaşamak beni kirletir. Bu kiri hangi sevgi temizleyebilir ki? Ama ben! Bu lekeyi sıfatıma sürmeyi kendime layık görmedim. Sıra sende... Ben sıramı savdım sıra sende! Temizle artık şu illeti iliklerinden! Senin pişmanlığını gözlerimden akıtacak ne yaptım ben? Çok mu sevdim yoksa... Hani sen de çok seviyordun. Hıh yalan... Bana duygusuz diyordun ya. Bir gün bu dert evine uykusuz buyur. Gör bakalım gerçekten duygusuz muyum?!Sabah oldu "Galata'ya" Güneş doğdu ama benim gözlerimden uyku değil inciler dökülüyor. Yanaklarımdan süzülen bu hüznün bedelini hangi yüzünle ödeyeceksin? Bize bu ayrılığı yakıştırdığın için sana kinim kusmakla bitmez! Yanaklarımdan süzülen her damlanın bedeli için iki elim yakanda olacak demiyorum. Hakkı'mı helal ettim çünkü seni hala seviyorum. Ama istemiyorum! Hoşçakal sevgilim. Elveda çocukluk aşkım...
"Kumral'ın"Mesajı gözyaşlarını silmeye bile eli varmayarak okuyan Batuhan mesaj sesiyle birbirinden ayrılan kirpiklerini kaçmaya çalışan bir Aslan'ı tutarcasına kapatıyor ve o gök gürültüsünü içine gömmek için son bir atak daha gerçekleştiriyor. Ama ne fayda... Akacak kan damarda durmaz! Titrek ellerle, kızarmış gözlerle ve hıçkırıklar eşliğinde son kez tüm gücünü topluyor ve telefonu eline alıyor.
"Gelişi sonbaharları yeşerten kadın... Gideceğin yol bile benden geçiyor. Öyle bir gittin ki hayran bıraktın kendine duygusuzları. Tav ettin hissizleri. Şimdi sıra bende. Tıpkı dediğin gibi. Bu lekeyi bu pisliği benden ölüm alır anca. Seni aydınlatacaksam eğer tüm ışıklarımdan vazgeçiyorum! Sabah güneşi beraber beğendiğimiz manzaramızdan Galata'nın kubbesinden evimize doğuyor. Bak ne de güzel güneş alıyormuş yuvamız... Bu evde bensiz yaşlanacaksın ama bitanem... Belki çift kişilik yatağımızda yalnız uyuyacaksın belki de aynı odada başka bir yatakta bir yabancının göğüsünde dalacaksın rüyalarına... Merak etme gelmem geceleri, gözlerini kapatınca göstermem suretimi... Üzülürsün, özlersin bilirim. Ben senin gibi olamadım hiç. Sen sana yakışanı yaptın. Vedaların en güzeliyle uğurladın beni kalbinden. Bense... Bense alnından öpemeden gidiyorum. Sakın ha! Bir vedayı bile layık görmedi bana deme sevgilim. Ben vedayı layık görmedim sana. Vicdanımı kamçılayan pişmanlığımı da alıp gidiyorum. Beni benden alanın ahını alıp gidiyorum... Yatacak yerim yok. Daha sarılarak uyuyamadığımız yatağımızda kalbimi katlederek gidiyorum. Belki senin kadar güzel değildi ama bende sevmiştim. Haketmedin... Benim gibisini haketmedin. İhanetimi unutma ama affet beni. Hakkı'nı helal et Kumral'ım... Seni seviyorum...
"Çocukluk Aşk'ın"Batuhan bu mesajı gönderdi ve hemen telefonunun bataryasını çıkarıp hattını kırdı. Artık ihtiyacı olmayacaktı. Gözyaşlarını sildi ve evdeki en keskin bıçağı almak için mutfağa doğru gitti. Çekmeceyi açtı en büyük ve en keskin siyah saplı bıçağı aldı. Yatağına gitti bıçağı bileğine dayadı. Ve yalvarmaya başladı...
Affet beni Allah'ım, affet beni... Ben bu utançla, bu pişmanlıkla nefes alamıyorum... Ne olur affet beni Allah'ım... Görünmezim zaten ben. Zeynep'imden başka kimse umursamaz beni... Ama sen en yüce olansın, sen bağışlayıcısın... Beni de bağışla ya Rabbim...
Diye hıçkırarak ağladı ve bıçağı iyice bastırdı sağ elinin bileğine. Batuhan solaktı bu yüzden sol eline aldığı bıçağı sağ bileğine dayadı. "Onsuz atan kalbin pompaladığı kan beni yaşatmaz!" Diyerek sert bir darbeyle kemiklerindeki kadar indirip çekti bıçağı. Aman Allah'ım! Yatak kana bulandı...
Erkekler... Onlara duygusuz diyorlardı güya...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASAL
Roman d'amourÇocukluktan sulanmaya başlanmış bir fidan sizce ne kadar gür bir çınar olabilir? Küçük yaşta tanışan ve zamanla birbirlerinde aşık olan Batuhan ve Zeynep'in yolculuğu... Bu iki çiftin evcilik oyunlarından aşk dolu bir yuvaya yolculuğu sizce ne kada...