Batuhan'a gönderdiği mesajdan sonra odasındaki kitaplığına göz gezdiren Zeynep, en sevdiği kitabı olan Kahraman Tazeoğlu'nun "Aşkla Kal" adlı kitabını eline aldı ve sayfaları karıştırmaya başladı. O sırada yere bir kağıdın düştüğünü farketti yavaşça kitabı kitaplığın kenarındaki masaya bıraktı ve eğildi kağıdı eline aldı, okumaya başladı...
Kıpçak Kızı'na...
Merhaba ay parçam... Seni ne kadar özledim ah bir bilsen. Bu gece uyumadım. Daha doğrusu buna uyuyamadım da denebilir. Saatlerce elimde fotoğrafın bekliyorum. Ha bir de kalem aldım elime döküldüm bir parça kağıtın içine. Gerçi seni anlatmaya ne kağıt yeter ne de kalem ama yazayım dedim birkaç şeyler... Ne de çok hata ediyorum değil mi seni sana anlatmaya yeltenerek. Öyleyse seni değil sevgimi anlatayım bu boş kağıda. Günler say say bitmiyor burda. Küçükken 15 yaşımı sayardım şimdi de sana kavuşmama kalan günlerimi. Hayatım saymakla geçti. Kendimi bir askere benzetirdim hep şafak sayar gibi gün saydığım için şimdi ise gerçekten şafak sayıyorum. Gitme dedin paramız var bedelli olursun dedin, ama inatçı nişanlın dinlemedi seni. Hem hangi Türk genci dinlerki? Vatanın her bir karış toprağına oluk oluk kan akıtsam yine de bitmez borcum. En azından ATA'nın verdiği en ufak vazifemi yerine getireyim. Buralar bu aylarda çok soğuk sevgilim yiyecek yemeklerimiz bile donar oldu. Açlığımıza mı yansam Vatan'a mı yansam anasızlığa mı yansam sensiz geçirdiğim dakikalara mı bilemedim. Karnım aç ama olsun benim gönlüm senin gibi bir gül ile doydu Eftelyam... Ama ne deriz biz askerler bilirsin... "ÖNCE VATAN!" Merak etme ay parçam sana da geleceğim. Burda bana ölüm yok Allah'ın izniyle. Şerefsizlerin her bir askerini dize getirmeden Türk neferine ölüm yok Zeyneb'im... Aklını bende koyma sen. Az kaldı ben sayarım günlerimi sen sayma güzelim... Biz burada karnımızı yarım ekmekle de doyururuz. Bit Türk'üz. Biz müslümanız. Ölürsek şehit dönersek vatan evladıyız ay parçası. Masalımızı da çok özledim. Doğmamış kızımızı bile özlüyorum burada... Bir tek ben değil burada kimi nişanlı kimi evli kiminin annesi bekler kiminin çocukları... Ama biz bekletmeyi sevmeyiz söz verdik döneceğiz. Benden herkese selam söyle sevgilim. Annemin elini öp, babamın mezarına bir karanfil daha koy selam söyle benden. Babama da geleceğim. Ben asker evladıyım. Babam bu memleket uğruna canını verdiyse ben de bir şehit oğluysam eğer bana da bu yakışır...
Neyse. Bir geceye bu kadar gözyaşı fazla geldi uyumam gerek. Yarın nöbetim var. Allah muhafaza uyuyakalırsam nöbette ne yaparım bilmiyorum... Allah'a emanet ol sevdiğim. Seni çok seviyorum...
Nişanlın, Batuhan...Ne de çok sevmiş Batuhan Zeynep'i... Vedanın büyüğü de büyük aşıklara yakışırdı ancak. Onlardan güzeli de olmadı onlardan güzel seveni de... Çocukluklarında tanışmışlardı. 16 yıl önce birbirlerine bu kadar sıkı sarıldılar... Öyle güç bulmuş ki kolları bu aşktan 16 yılda anca tükettiler bu gücü...
Zeynep bu mektubu okuduktan sonra olduğu yere yığıldı, dizlerine kapandı ufak bir kız çocuğu gibi ağlamaya başladı...
- Ah be Batuhan'ım. Ne çok sever seni Kumral'ın gel de gör... Bana bunu nasıl yaptın ki. Ben kafamı kaldırıp senden başka bir kişinin bile gözünün içine bakmamışken sen nasıl başka bir kadını kollarına aldın. Benim başımı koymaya bile kıyamadığım omzunda bir başka kadın uyuyakaldı be Batuhan! Ben bunu hazmedemiyorum. Bunu kendime yediremiyorum, sana yakıştıramıyorum. Ne diyeyim şimdi ben sana? Mutlu musun? Hani bana aşıktın. Ne oldu şimdi, neden böyle bir başıma koydun gittin beni? Ben nasıl dolduracağım şimdi senin yerini? Bana şiirim derdin, şiirlerin en güzeli derdin öyle okşardın saçımı. Şiir harap oldu. Şiirin viran oldu sevgilim. En şiddetli artçılara direnen gönlüm bir depremde yerle bir oldu. Beni öyle bir bıraktın ki... Öyle bir aldattın ki...
Kendi kendine konuşurken Zeynep tam o sırada telefonuna gelen mesaj sesi onu susturmaya yetti.
Gönderen ;
Bitanem^^
Bakın şu işe. İsmini değiştirmeye bile kıyamamış. Mesajını açmaya bile kıyamadı gözlerine bu hüznü salan adamın... Çaresizce parmağını telefonun ekranında bekleterek içten bi titreme geçirdi ve okumaya başladı. Ama yeter bu geceye bu denli kalabalık gözyaşları sığmıyor. Kokusunu evinde kalan kaleminde bile arayacak kadar çaresizleşen Zeynep'in burun çekişleriyle okuduğu mesaj adeta kanını dondurmuştu. Orda bir kelime yazıyordu. "Ölüm" bu ne demek şimdi? Hemen Batuhan'ı aradı ama "Aradığınız kişiye şu an ulaşılamıyor. Sinyal sesinden sonra mesaj bırakabilirsiniz." Diye daha önce Batuhan'da pek rastlamadığı telesekreter sesi onu iyice korkutmaya yetmişti.
Artık gerçekten korkmaya başlamıştı onun adına. 10 dakika olmuştu ama hiçbir şekilde ulaşamamıştı ona. Gözlerini seyre dalmaya bile kıyamadığı adam şimdi pişmanlıklarla adımladığı dağları da yanına alıp gidiyordu.
-Birde bana kendisi diyor. Ben sana vedayı yakıştıramadım diye. Bu ne şimdi? Bu veda değil mi? Ölmek veda olmuyor mu? Bana bu yaptığın yetmedi mi bir de hastane odalarında refakatçiliğini mi yaptıracaksın? Tabutuna sarılmamı mı istiyorsun?
Diye geçirdi içinden. Zor bela yutkundu ve evinden çıktı. Saçının başının o haline, gözlerinden göz yaşları sayesinde rimelinin akıttığı siyah sulara aldırış etmeden çıktı evden ve koşarak arabasına gitti. Kontağı çalıştırdı. Son sürat belkide hayatında hiç yapmadığı bir hızla Beyoğlu'nun dar ve derin sokaklarına sürdü arabasını. Batuhan'ın evinin önüne geldiğinde içi titredi birden ve koşarak merdivenleri çıkmaya başladı. Çantasından çıkardığı anahtarla kapıyı açayım derken kan ter içinde kaldığını umursamadı bile ve içeri daldı. Evde ses seda yok... Ürkütücü. Batuhan'ın olduğu odaya daldı ve yerde kanlar içinde yatan aşık bir adam ve bu adamın sağ elinde de katil bir bıçak gördü. Bıçak mı katil? Aşk mı? Her zaman insanların söyledikleri gibi olmuyor. Aşk her zaman insanı dünyaya yeniden getirmiyor. Doğum meleği değil bazen bir cinayet sebebi de oluyor aşk... Zeynep'in Batuhan'ı o halde görmesiyle gizlendi ihanetin izleri. Açığa çıkan tek ışık ölümün pençeleri arasında kaybolan Batuhan'ın kanıydı. Alelacele yataktan çarşafın bir kısmını yırttı ve Batuhan'ın yarasına pardon aşkın yarasına sardı. Bu yara öyle derindi ki sargı çürüten cinsten. O çarşaf parçasını yaranın etrafından dolayarak bağladıktan sonra Batuhan'ı sırtlanmak için yeltendi Zeynep. Ama o narin bedeni bu denli büyük bir yarayı sırtına alması için biraz yetersiz kaldı. Batuhan baygındı ve ona şu an yardım edebilecek tek kişi Zeynep'ti. Bu büyük aşkın verdiği kuvvetle bir kez daha sırtlanmak için yeltendi Batuhan'ı. Bu sefer Batuhan Zeynep'in sırtındaydı. Öyle güçlük çekiyordu ki Zeynep burnunun kanamasına aldırış dahi etmeden merdivenlerden indi ve Batuhan'ı arabanın arka koltuğuna yatırdı. Kontağı tekrar çalıştırdı ve son süratle Beyoğlu'ndaki bulundukları yere en yakın olan Avusturya Hastanesi'ne doğru yola çıktı. Geldiklerinde ise Batuhan'ın hafif esmer olan tenini adeta kefen gibi bembeyaz bir örtü kaplamıştı. Hastanenin acilinde hemen sedyelerle karşıladılar Batuhan'ı. Ve doğru yoğun bakıma alındı. Aradan beş dakika geçti bir hemşire yoğun bakımın kapısının önünde bekleyen Zeynep'in yanına geldi.-Hanımefendi çok acil getirdiğiniz hasta için A Rh (+) kan lazım. Sizin kan grubunuz uyuyorsa...
Hemşire henüz lafını bitirmeden Zeynep atıldı ;
- Uyuyor! Uyuyor benim kanım. Hemen gidelim nerede vereceğim?
Dedi Zeynep. Hemşire ile doğrudan kan alınması için gereken odaya gittiler. Zeynep koltuğa oturdu kolunu sıvadı ve ;
- Acele edin lütfen.
- Hanımefendi kan bankasında A Rh (+) kan kalmamış maalesef ve o yüzden sizden normalden biraz fazla kan almamız gerekiyor. Tabi eğer müsaadeniz varsa...
- Ya gerekirse vücüdümdaki tüm kanı çekin ama onu kurtarın umrumda bile değil alabildiğiniz kadar alın.
Bu lafım üstüne hemşire iğneyi Zeynep'in koluma geçirdi ve kan almaya başladı. Al al bitmedi kan artık Batuhan ne kadar kan kaybettiyse... Alınan kandan ötürü Zeynep'in suratı kaskatı kesildi. Ve vücüdündaki çok yoğun kan eksikliğinden dolayı bir baygınlık geçirdi. Alınan kan hemen yoğun bakım odasına, bayılan Zeynep ise hastanedeki boş bir odaya nakledildi.
Zeynep odada gözünü açtığı sırada içeri bir doktor girdi ve ;
- Zeynep hanım getirdiğiniz hastanın yarası çok derin ve hâla yoğun bakımda bilgi vermek için geldim ve geçmiş olsun demek istedim. Elimizden gelen her şeyi yapıy...
Doktor henüz lafını bitirmeden Zeynep bir baygınlık daha geçirdi. Canından çok sevdiği adam bir başka odada ölümle cebelleşirken kendisinin de bir başka odada ölüm korkusuyla pençeleşmesi ve hemen ardından gelen doktorun haberi Zeynep'i bir baygınlığa daha istemsiz bir şekilde sürükledi... Beraber sonsuz rüyalar kurduğu adam şu an sonsuz uykunun eşiğinde... Aynı hastanenin iki farklı odasında iki farklı insan büyük bir boşluğun içinde kaybolmak üzere. Aşk'ın katil olmadığı bir sevda istiyor hayat. Ama her şey kaderin elinde. Kader ol der hayat olur. Allah ol der kader olur. Şimdi ise her şey doktorun içeri girip söyleyeceği iki kelimeye bağlı... Yaşamakta ölmekte...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
MASAL
RomansÇocukluktan sulanmaya başlanmış bir fidan sizce ne kadar gür bir çınar olabilir? Küçük yaşta tanışan ve zamanla birbirlerinde aşık olan Batuhan ve Zeynep'in yolculuğu... Bu iki çiftin evcilik oyunlarından aşk dolu bir yuvaya yolculuğu sizce ne kada...