SEN ELİZYA'SIN SENİN MAVİN OKYANUSUNKİNDEN DAHA GÜZEL
Ben hayal kurmayı on yaşında bırakmış bir insanım, dün gece ilk kez hayal kurdum ilk defa uyurken huzurluydum. İsmi Özgür tıpkı ruhu gibi, onun gözlerinde gördüğüm şey uçsuz bucaksız okyanusun özgür mavisi ve ben o mavide kaybolmak isteyen aptal Elizya. O kadar imkânsız bir şey ki istediğim. Farklı biri Özgür, çok dengesiz görünüyordu. Ona olan bu yaklaşımım sevgiye muhtaç bir insan yaklaşımıydı. Şefkate ihtiyacım var. Bu adam yeri gelecek benim abim olacak yeri gelecek babam olacak ama asla başka biri olmayacaktı ve bu benim işime gelirdi.
Evine geldikten sonra bana misafir odası olarak kullandığı bir yatak ve bir dolaptan ibaret olan bir oda vermişti ama o kadar büyük ve sıcak bir odaydı ki insan ister istemez mutlu oluyordu. İlk maaşımdan sonra bu odayı kendi zevklerime göre döşemeliydim. Küçük bavulumdan annemle babamla olan fotoğrafımı çıkardım ve yan taraftaki çekmeceli şeyin üstüne koydum. Günlüğümü çıkarıp tarihi attım ve olanları hem ağlayarak hem de umut ile yazdım. Çalar saatimi sabah yediye ayarladım ve uykunun kollarına bıraktım kendimi.
Sabah kahvaltısı hazırlayamamıştım kalktığımda saat dokuzdu. Koşarak mutfağa indiğimde her şey hazır şekilde beni bekliyordu. O an çok utanmıştım. Özgür ile beraber kahvaltı yapmıştık, kendinden bahsetmekten kaçınıyordu abi gibi ya da bir baba gibi olmaya çalışıyordu. Bense istemeden ona hayran kalıyordum. Aşk değil aşkı bu kadar basit değil. Sadece kaç yıl sonra önemsenmiş hissediyordum. O ise evine köpek almışta ona bakıyor gibi bakıyordu bana.
İkimizde soğuk nevale gibi olduğumuz için fazla gülemiyorduk ama onu izlerken istemsizce gülesim geliyordu. O ise buz gibi bakışları ile.
"Otur! Ye! Uyu!" Diyordu. Ne derse hemen onaylıyor ve dediklerini yapıyordum. Aslında bakarsanız bu kısa süreliğine böyle devam ederdi. Yaralarım sarıldıkça içimdeki cesur, asi kızı herkese göstermek istiyordum.
Kahvaltıdan sonra bana kendinin şortunu ve kendinin tişörtünü vermişti. Aynaları pek sevmezdim ama sofradan kalkarken yanlışlıkla aynada kendime baktım ve istemsizce gülümsedim halime. Donu düşük beş yaşında ki çocuklar gibi görünüyordum.
"Hey neye gülüyorsun"
Benim yanıma gelip aynada bana baktı ve kahkahasını esirgemedi. Onun gülmesine o kadar şaşırdım ki gözlerimi büyütüp şaşkın şaşkın bakmaya başladım. O kadar güzel gülüyordu ki insan gülmekten utanabiliyordu çünkü onun kahkahası sonsuzluk gibiydi benimki ise kelebek... Aynada ona baktım o kadar mükemmel duruyordu ki, bakışları, gülüşü, duruşu kendinden emindi ben ise saçı başı dağılmış, tipsiz, ezik gibi duruyordum. İkimize baktım imkânsızı gösteriyorduk. O gökyüzü ise ben bulut olurum. Aptal cılız bulut...
"Niye bakıyorsun öyle"
Gözlerimi onun arada kalmış ne lacivert ne de mavi olan gözlerine diktim. Uzunca baktım ve kolunu alıp yazmaya başladım.
"Gözlerin, gözlerinin mavisi okyanus mavisi gibi " sonra tekrar kolunun başına gelip "Uçsuz ve özgür" yazdım vereceği tepkiden korkarken kolunu benden çekti ve yüzüme bakmadan arkasını döndü.
Aptal Elizya ne yapıyorsun senin ne haddine bu sözler. Başımı eğdim ayakuçlarıma bakmaya başladım. Birden bana döndü ve çenemi işaret parmağı ile başparmağının arasına alıp usulca kaldırdı. Aynaya beni bir adım daha yaklaştırdı. Çatık kaşları beni korkuturken yine o düz sesi ile konuşmaya başladı.
"Sen Elizya'sın unutma! Senin mavin okyanusunkinden daha güzel... Sen en güzel maviye sahipsin. Hem okyanus Elizya'yı neden kabul etmedi hatırladın mı?"
ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZLİĞİ DİNLE
Teen FictionSessizliği dinle Anlatacak çok şeyi var sana Belki seni sana anlatacak Belki de senin görmediklerini gösterecek sana Sus fazla konuşma Boşuna kafa yorma Giden yıllarına bak ve sus Sus ki dinleyebilesin sessizliği Sus ki göresin asıl benliğini Hiç...