Multimedya daki Begüm
Sahildeydim. Yani sahildeydik. Ben kumlardan değişik şekiller yapmaya çalışırken Atakan ayakta sabırsız bir şekilde ileri geri yanında yürüyordu.
"Begüm hadi gidelim yoruldum ben."
Onun dediklerine kulak asmayarak kumdan yaptığım şekle devam ediyordum.
"Yorulduysan otur Atakan."
Atakan bir an durdu ve sesi yalvarır bir şekildeydi.
"Ya hadi gidelim artık hem yoruldum hem piştim burada."
Yine ona bakmayarak kumdan yaptığım şekli (kuşa benzetmeye çalışarak) düzeltmeye çalışıyordum. Çünkü kuşları çok severdim.
"Hayır ben halimden memnunum."
"Memnun olursun tabi yaz kuşu olan ben değilim sensin. Kendini mi yapıyorsun oraya?"
Bu sefer kumu bırakıp ona sinirli bir şekilde baktım.
"Sanane ya. Gitmek istiyorsan sen git ben gelmecem."
"Olmaz beraber geldik beraber gidelim." Sesi yalvarır bir şekildeydi.
Gök birden gürlemeye başladı. Vakit öğlen olmasına rağmen hava yavaş yavaş kararıyordu. İkimiz birden gökyüzüne bakarken birkaç yağmur damlası yüzüme damlamıştı.
"Yağmur başladı işte. Sen yağmuru sevmezsin ki yaz kuşu. "
Evet yağmuru hiç sevmezdim. Soğuk olan hiçbir şeyi sevmezdim. Bir de Atakan'ın bana yaz kuşu demesini sevmezdim. Belgesel izlerken bazı kuşların sıcak yerlere göçtüğünü bunu anlatanında bu kuşlara 'yaz kuşu' demesinden bu yana bana yaz kuşu diyordu. Çünkü ben de sıcağı çok severim. Ama her seferinde bana öyle demesine sinir oluyordum.
"Of çok mızmızsın Atakan." Yağmur başlamasaydı hayatta kalkmazdım buradan. Ama yağmurdan ıslanmak en son isteyeceğim şeydi.
"Gidelim o zaman." Dedim mutsuz bir şekilde.
Yerden kalktım üstümü silkeledim. Atakan yürümeye başlamıştı bile.
"Yaa bekle beni." Yanına koşarak gittim.Beraber bizim eve doğru yürüdük.
Eve vardığımızda yağmurdan sırıl sıklam olmuştuk. Bu benim için hiç iyi değildi.
İçeri girdiğimizde annem ve Atakan'ın annesi ağlıyordu. Ben annemin yanına gittiğimde annem bana sarıldı, öptü. Hiç bir şey anlamamış halde Atakan'la birbirimize baktık. Annemi o hâlde gördüğüm de bende ağlamaya başlamıştım. Atakan'ın annesi ayağa kalktı "Hadi gidelim oraya. " dedi. Sesi yorgundu gözleri yaşlıydı.
" Gidelim de ne yapabiliriz orada" Annem de çaresizdi. Ama yine de ayağa kalktı ve "Hadi gidelim. " dedi.Hava yağmurluydu ve yavaş yavaş kararmaya başlamıştı. Kasabadan çıkmıştık ve yürüyerek yola varmıştık. Neden buraya gelmiştik bilmiyorum ama çok korkuyordum. Polis arabaları ve ambulans yolun ilerisindeydi. Annem elimi daha sıkı tuttu ve olayın olduğu yere vardık. Hava kararmıştı ama sirenlerin ışıkları ortalığı aydınlatıyordu. Yolun kenarında ters dönmüş ve hurdaya dönen bir araba vardı. O araba bizim arabamızdı. Bir an gözlerim babamı aradı. Hurdaya dönen arabanın yanından sağlık görevlileri geliyordu. Ellerinde ise bir torba vardı. Annem ağlıyordu. Atakan'ın annesi Atakan'a sarılmış ağlıyordu. Hava ise halimizden de kötüydü. Fırtına ile yağmur birlikte bizim dayanma gücümüzü ölçüyor gibiydi.
Atakana baktım. O da bana bakıyordu. Gözleri çok şey anlatıyordu. O iri siyah gözler herşeyi bana anlatıyordu sanki. Geçmişi ve geleceği.Gözlerimi açtığımda yerimden ani şekilde yerimden kalktım. Odamdaydım. Sadece kabus görmüştüm. Kabus değildi aslında yaşadıklarımı görmüştüm. Saçlarım ter içinde kalmıştı. Bir haftadan beri sürekli bu rüyayı görüyorum. Fotoğrafları gördüğüm gün o çocuğun Atakan olduğunudan emin olmuştum. Ertesi gün Atakanı görme umuduyla okula gittiğimde okula gelmediğini öğrendim. Açelya onun İzmir'e gittiğini gitmesinin sebebi de annesinin hasta olduğunu söyledi. Numarası bende olmadığı için onu arayamadım. Açelya'dan da numarayı isteyemedim. Çünkü sürekli yanlış anlıyordu ve sürekli birşeyler ima etmeye çalışıyordu. Ama işin aslını bir bilse böyle düşünemezdi.
Telefonuma baktığımda saat 7:00 'ydi. Pazar günü erken kalmak benim gibi uyku canavarına göre korkunç bir şeydi. Ama İstanbul'a geleli fazla uyuyamıyordum. Özellikle son bir haftadan beri kafam aşırı dumanlı. Yataktan kalkıp yatağının yanındaki komodindeki fotoğrafı elime alıp baktım. Artık fotoğrafa bakar baka fotoğrafı ezberlemiştim. Yine de her aklıma geldikçe bakıyorum en sevdiğim kitap olan "Kürk Mantolu Madonna" nın arasına koyup çantamda taşıyorum.
Duş alıp giyindikten sonra mutfağa kahvaltı yapmak için girdim. Bugün annem pazar olmasına rağmen çalışacaktı. Bende hazır okul yokken bugün dışarı çıkıp kendime iş bakacaktım. Annem halen bir yerde çalışmamı istemiyordu ama o inatsa bende inattım aklıma koyduğum şeyi yapardım. En azından kendi harçlığımı çıkartacak kadar bir şeyler kazansam yeterliydi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
YAZ KUŞU
Ficção AdolescenteYollar. Yollar insanı nereye götürür. Bazen seçtiklerimize bazen hiç bilmediklerimize. Bazen aydınlığa bazen ise karanlığa. Ama bunu yolun başında hiçbir zaman bilemeyiz. Yol bittiğinde görürüz gerçeği. Camın arkasından bakıyorum yola. Daha yolum ço...