Bölüm 5 Tokat

127 15 5
                                    

Arkadaşlar düşüncelerinizi bilmeye ihtiyacım var :) bu bölümde gelceğe dair ipuçları var biraz 🙊🙊

Emirle Mira gülüşerek sınıflarına giriyordu. Beni seven Emir bu muydu diye düşünmekten kendimi alıkoyamadım. O iyi ve anlayışlı biriydi ama şimdi normalde olduğu gibi davranmıyordu. Ya da önceki hâli sahteydi, böyleydi gerçek yüzü. Artık onları umursamamaya çalışıyordum. Ama bu pek mümkün olmuyordu gözümün önünde oldukları sürece. Yine sakin olmaya çalışarak sınıfa girdiğimde Buğlem beni bekliyordu. Yanına oturdum. Benim üstümdeki yorgunluğu ve kırgınlığı söylemeden görüyordu artık. Kötü hissettiğimin farkında olduğumuz halde ikimizde tek kelime etmedik. Bıkmıştım. Sessizce sınıfı inceledim. Herkes kendi halindeydi. Herkesin gülüşlerinin ardında gizlediği kırgınlıklar vardı. Ama bunlara rağmen gülüyorlardı. Her şeye ve herkese rağmen. Bende onlar gibiydim. Ne yaşarsam yaşayayım yinede gülerdim. Gece ne kadar ağlasamda sabah yüzümde gülücüklerle uyanırdım. Belki de iyi bir şeydi bu. Seni sevmeyenler senin üzüldüğünü göremiyorlardı. Senin üzgün olduğunu göremeyince sevinemiyorlardı. Artı yönleri vardı elbet. Ama bazı dostlarında senin hislerini anlamıyordu. Senin içinde fırtınalar koparken onlar bunu hissetmiyordu. Neyse. Bunlar şu an düşünmek için ağır konulardı. Bana bakan Buğlem'e yüzüme yapıştırdığım sahte bir gülücükle karşılık verdim. Gerçekçi durmadığını biliyordu, biliyorduk. Ama olsundu. Gelen hocayla yüzümüzü kapıya döndük ve ders başladı.

Öğle arasına geldiğimizde başım çatlıyordu. Dersleri dinleyememiştim. Emirle Miranın suçuydu. Ama karar vermiştim. Onlar yüzünden geleceğimi karartamazdım. Ne halleri varsa görsünler.
 
Simitimi yediğimde Canerle Buğlem yine kantine çıkmıştı. Buğlem beni çağırmasına rağmen bu sefer gitmedim. Ne o öyle kara kedi gibi. Sınıfta boş durmak yerine kitap okumaya karar verdim. Kitaba iyice dalmışken

     "Konuşalım mı?" diyen sert bir sesle karşılaşmayı beklemiyordum. Kitabımı bırakıp yüzüne baktım.Gelen Emir'di.
      "Noluyor?" dedim duygusuz bir sesle.
      "Asıl sana noluyor, ne bu tavırlar?" dedi.
    Hah! Noluyomuş. Sanki bilmiyor beyefendi nolduğunu. Bir hışım cevap verdim:
    "Bilmiyor musun sanki?" 

Yüzüme boş boş baktı. Bilmiyormuş gibi davranması beni daha çok sinir ediyordu.
     "Ah boşversene! Zaten senin umrunda mı benim davranışlarım? Hakkaten sen ve ben ,ilişkimiz, biz umrunda mıyız senin ya?! " dedim. Ayaklanmıştım. Tam sınıftan çıkacakken kolumu tuttuğu eline baktım.
    "Çek o elini çabuk!" diye bağırdım. Bana doğru eğildi ve:
     "Bağırma." dedi uyarıcı bir ses tonuyla.
     "Ne yapacağımı sana mı sorcam?" dedim ve elinden kurtuldum. Dışarı çıkıp kapıyı yüzüne çarptım. O an karşılaştığım manzara ile afalladım. Mira yüzünde aptal bir sırıtışla bana bakıyordu. Demek başından beri izliyordu. Bu kız beni bu kadar sinir etmek zorunda mıydı? Ona üzgün olduğumu belli etmemeliydim, güçlü görünmeliydim. Yanına gittim:
      "O hâlâ benim ve sen ondan uzak duracaksın"
       Sırıtan yüzünün yerini aşağılayıcı bakışlar aldı:
      "Nah senin!" dedi sinirli bir şekilde. Aaa ama yetti artık! Tam elimi kaldırıp yüzüne okkalı bir tokat yapıştırıyordum ki birinin elimi tutmasıyla irkildim. Elimi tutan kişiye baktım. Emir mi?! Emir o kızı bana karşı savunmuş muydu?! Mira bana sırıtırken gözlerimin dolacağını anladım, kendimi daha fazla tutamadım ve tuttuğu elimi çekip Emir'in suratına geçirdim. Sert bir ses çıkmıştı ve yüzü yana doğru eğilmişti. Şaşkın bakışlar ve 'ooo' sesleri arasında hızla yürümeye başlamışken bana şaşkınlıkla bakan Buğlem'i gördüm. Beni yanına çekti ve lavoboya gittik.

Aynada kendime baktım. Ah olamaz! Ne zamandır ağlıyordum ben? Sürmem akmıştı ve hortlak gibi görünüyordum. Yüzümü yıkadım ve Buğlem'e baktım. Ona ne zaman ağladığımı sordum, rezil olmak istemiyordum.
     "Imm.. Sanırım buraya geldiğimizde." deyince içimden bir oh çektim.

DumanaltıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin