Medyadakı Selin UMAY.
Bölümü okuyunca kim olduğunu anlayacaksınız.
"20 yaşına geldin yakında evleneceksin hala seni ben uyandırıyorum!"
"Sana diyorum Ecran hanımmm kalkk!"
Işte muhteşem bir sabahtan daha merhaba.
" Kalktım işte. Bağırma anniş."
Ve yine muhteşem bir sabaha harikulâde bir baş ağrısıyla günaydın.
"Kızım 13 senedir hergün çocukları bekletiyorsun ayıp yahu ayıp!"
Ah ewt tam 13 senedir 4 gerzek başımdaydılar. Ahmet ile Ali ailelerinden dolayı tanışmışlar arkadaş olmuşlardı. Yaz aylarında şuan oturduğumuz eve yeni taşınmıştık ve hiç arkadaşım yoktu. Can sıkıntısına annemden gizli dışarı kaçtığımda Ahmet ve Aliyle yaz ayında tanışıp arkadaş olmuştum. O zamanlar 6 yaşlarında falandık. Ilkokula da aynı okula gitmiş aynı sınıftaydık ve hiç ayrilmayan 3 kafadardık. Sınıfta Ahmet Ali ile ben ise başka bir kızla oturuyordum. Yanımda ki kız çok konuşunca kızın saçına dalmıştım ve hoca da beni başka biriyle oturtmuştu. O kız sessiz kendi halinde ama sert sinirli bir kızdı. Şuan yanımızda olmayan Büşramızdı! Hepimiz hemen hemen ayni mahallelerde oturuyorduk ve bu sayede sürekli oyun oynayabiliyorduk. Birgün Büşrayla sınıfa girdigimizde 3 kız vardı ve biri ağlıyordu. Büşrayla konuşmaları dinlerken 2 kızın ağlayan kızın kalemini zorla aldıklarını ögrenmistik. Bizde hemen Büşrayla o 2 kızı dövmüş ve ağlayan kıza kalemini vermiştik. O salya sümük aglayan kız Zeynepti! Birde kalemi tüylü! birşeydi. O zamanlar bile sevmezdim öyle kalemleri barbie bebek yerine kamyonlarla oynayan kızdım ben. Zeynepin evi bize göre okula daha yakındı ve bu bizim evlerimizden biraz uzakta olması demekti ama yine de arkadaş olmamıza engel olmamıştı. Zeynep kendini pek koruyamadıgı için Büşrayla oturuyordu. Ben ise ayda bir yer değiştiren her hafta ögretmenin "annen okula gelsin Ecran" demesiyle sınıfın en haylaz kızıydım. Ilkokul, orta okul, liseyi beraber okuyan hiç ayrılmayan 4 kafadardık biz. Okul duvarlarına beraber resim çizer, her hafta müdürün odasına giden ki bu daha çok mutluluk patlaması olan Cuma günü olurdu. Sevinçten herkese dalaşırdık. Haklısızliga gelemez haksızlık karşısında anında kavga çıkarırdık. Okul koridorlarında top oynar sınıfın camını lambasını kırardık. Sevmediğimiz insanların yiyeceklerini yerdik. Hatta birgün Zeynepi döven kızlar sınıfta baharatlı krakerlerden yiyorlardı. Onları sınıftan çıkarmış ve yedikleri krakerleri ağzımıza sokup üzerindeki baharatları yiyip geri paketine koymuş ve salaklar onları yemislerdi. Hatta hiç birşey anlamamışlardı. Annelerimiz sırf fazla çikolata yedirmiyor diye kıyafetlerimizi poşete koyup kaçmışlıgimiz bile vardı. 7 yaşındaki 5 tane çocuk evden kaçmış. Peki neden? Anneleri çikolata yedirmiyor diye.
O gün annelerimiz sabahtan akşama kadar bizi aramışlar. Bizim ailelerimizde böylece tanışmış arkadas olmuşlardı. O gün polisler bizi buldugunda "biz eve dönmek istemiyoruz" diyip polislerle kalmıştık. Polislerin uzun ikna etme çabalarından sonra eve gitmiş ve annemden okkalı bir azar yemistim. Anneme karşıda tek savunmam "çikolata verseydin sende " olmuştu. Ahh çocukluk!
Simdi o 5 haylaz her türlü yaramazlığı yapan, şımarık tayfadan biri eksikti. Büşra! Ne kadar mutluymuş gibi gözüksek de gerçekten çok fazla üzgündük. Ali de hala kendini suçluyordu. Sürekli Büşrayı çok özledim diyip duruyordu. Hangimiz özlememiştik ki onu.
Birde bu tayfaya Cenk eklenmişti. Baş ucumda bulunan komidinin üzerindeki resmide sonunda değiştirmiştim ve Cenkin olduğu bir fotoğraf koymuştum.
"Kızım Cenk oğlum geldi hadi!"
"Tamam anne geliyorum"
Iyi insan lafın üzerine gelirmiş dedikleri bu oluyor demekki.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
ZAAFIMSIN
RomanceTutkulu bir aşkın içerisine karanlık işler dahil olursa ne olur? BOMM! ........................................................... "Annesini görmeden kaybeden bir insanım senide kaybedemem." Gözlerindeki korku. Neydi bu korku. Kaybetme korkusu mu...