Yine otobüste "Bak eskiden yeşillikti şuralar" ile başlayan cümleleri dinlerken buldum kendimi.. Şu tontiş teyzelere "Hayır" demek cidden çok zor. Eve gelene kadar bunlara daha fazla mahsur kalmamak için kulaklığımı taktım ve dış dünyadan uzaklaştım. Garaja gelince babamı aradım ve gelip aldı beni. Ankara'yı çok özlemiştim. Annemi , babamı , Joker'i.. Joker benim kedimdi ve onuda İzmir'e götürmeye gelmiştim. Herşey olması gerektiği gibiydi. Yaz tatili ziyareti herkes için güzel geçiyordu. Ta ki annem Ali'nin geleceğini söyleyene kadar.. "Anne!" Dedim. "Bunu bana nasıl yaparsınız? Ali ya Ali boru değil. 12 yaşımdan beri deli gibi nefret ettiğim şu sarışın yavşak çocuk!" Annem kullandığım 'yavşak' kelimesine sinirlenmiş olmalı ki "Ali hakkında düzgün konuş Rüya!" Diye çemkirdi bana. Ama bahsettiğimiz kişi belliydi. Bu devirde bir Ali çok az bulunuyordu, türünün son örneğiydi adeta.. O iğrenç sarı saçları ve protein tozu tükettiğini düşündüğüm için kabaran vücudu ile tüm kızların kendine aşık olduğunu sandığı bir yavşak! Onunla bir hafta geçirmek kesinlikle ölüm gibi olacaktı.. Ben bunları düşünürken bir anda zil çaldı. Kahretsin , başlıyoruz...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Kadar Mavi
ChickLitEn sevdiğim renktir mavi. Ama öyle deniz mavisi değil. Deniz zaten mavi değildir , gökyüzünü kıskanmıştır sadece. Gökyüzü mavisidir benim sevdiğim. Ve sizin bayım , gökyüzü kadar mavi gözleriniz var... Küçük bir üniversitli aşığımızdır Rüya.. O film...