Burak'ın ölümünün üstünden 2 ay geçmişti ve okullar açılmıştı. Ben de doğal olarak İzmir'e döndüm. Bilin bakalım ne oldu , Ali de geldi benimle. Ev arkadaşımdı artık Ali. Eski şımarık hareketleri azalmış , yerine olgun bir çocuk gelmişti sanki. Burak'la ne kadar kavga etseler de , o da çok seviyordu onu ve.. Her neyse. Burak'ın ölümünün aniliği sonradan ortaya çıktı. Hiç kimse bilmiyormuş ama , o çok hastaymış. Psikolojik bir hastalık. Dayanamamış bir gece , çıkmış bağıra bağıra sokaklarda koşmaya başlamış. Görenler deli sanmışlar. Korkmuşlar ondan. Oysa ki Burak korkulacak birisi değildi ki , hayatımda gördüğüm en iyi kişiydi.. İşte sokaklarda dolanırken o , araba çarpmış. Büyük bir araba , bir tır. Bir tır çarpmış. Görenler ambulansı aramış ama çok geçmiş. Öyle anlattılar bana. İnsanlara zarar vermemek için söylememiş hastalığını , bizim üzülmemizi istememiş. Ama şuan ne durumda olduğumuzu tahmin bile edemez...
''Hazır mısın?'' Ali bugün beni Burak'ın mezarına götürecekti. Bir motor almıştı , bu onun en büyük hayaliydi ve şimdi sürekli onunla geziyordu.
''Galiba..'' diye iç geçirdim. ''Sıkma canını bak. İyi olacak herşey. Hem Burak'da senin mutlu olmanı isterdi.'' dedi. Bu doğruydu , içime birşey oturdu. Burak benim mutlu olmamı isterdi. Üzülmeme dayanamazdı , bense iki aydır odamdan çıkmadım saatlerce ağlayıp bu hayata küfürler etmiştim. Ama doğruydu. Burak için , her şeyi unutup mutlu olmam gerekiyordu. Üniversite'deki ilk senemdi ve psikolojiyi kazanmıştım. Bunu ilerletmeliydim. Burak'da çok istiyordu psikolog olmamı. Onun için mutlu olacaktım , ne derler bilirsiniz 'ölenle ölünmez.' ''Evet , kesinlikle hazırım Ali. Hazırım!'' dedim zoraki bir gülümsemeyle.
Gittik Burak'ın mezarına. Belkide son defa , içimi dökerek , hıçkırarak ağladım. Ona dileklerimi anlattım sırlarımı anlattım sanki cevap verecekmiş gibi. Sonra döndük eve. Ali artık iyi geliyordu bana. Burak'ın gidişi de ölümü bir kez daha hatırlatmıştı. Ali'ye karşı olan nefretimi unutmuştum.. Tabi bu her zaman böyle sürmeyecekti , Ali benim için her zaman nefret sebebiydi...
Burak'ın ölümünün ilk senesi dolmak üzereyken benimde sabrım dolacaktı ve Ali daha da katlanılmaz oluyordu. Eve bi geliyorum her yer dağınık bazen eve arkadaşlarını çağırıp parti veriyordu ve darmadağın bırakıyordu her yeri. En sonunda onu evden attım. Annem duysa beni öldürürdü , ama bence duymaz. Sürekli mesaj atıp beni rahatsız etmesini saymazsak hayatım Ali'siz devam ederken derslerim de iyi gidiyordu. Sınıfta çok kişiyle konuştuğum söylenemezdi. Merhaba , merhaba gibisinden.. Ve o romantik komedi filmlerinde olanlardan bir sahne gibi , yeni bir çocuk geldi okula. Masmavi gözleri vardı. Gökyüzü gibi , şiir yazılacak güzellikte gözlerdi bunlar. Ben de çok severdim şiir yazmayı. Burak'tan sonra bırakmıştım ama , bu çocuğa yazacaktım. Aşık olmak istiyordum artık ve sanki 'zamanı geldi' der gibi gelmişti Ege. Evet ismi buydu , Ege...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Kadar Mavi
ChickLitEn sevdiğim renktir mavi. Ama öyle deniz mavisi değil. Deniz zaten mavi değildir , gökyüzünü kıskanmıştır sadece. Gökyüzü mavisidir benim sevdiğim. Ve sizin bayım , gökyüzü kadar mavi gözleriniz var... Küçük bir üniversitli aşığımızdır Rüya.. O film...