''Rüya! Uyansana kızım kış uykusuna mı yattın!?'' annem yine mutfaktan bana kendi dilinde küfür edip beni kaldırmaya çalışıyordu. Onu duymazdan gelip yüzümü yastığıma gömdüm. Tam uyuyacakken nefes alamadığımı fark edip hızla doğruldum. Lanet olsun istemsizce uyanmıştım. Tam geri yatacakken annem son bir kez gür sesiyle bağırdı ''Kız kahvaltı masasında seni mi beklicez iki saat? Oraya gelirsem kötü olur bak çabuk gel şuraya!'' Elimi yüzümü yıkadım ve istemsizce mutfağa yöneldim. Mutfakta beni bekleyen şeyler yine aynıydı. Kaşlarını çatarak bana bakan kraliçem ve pis sırıtışıyla Ali. Oturdum Ali'nin karşısına sessizce 'günaydın' diyip yemeğime yöneldim. Ali telefonla uğraşıyordu annem ise bana yemeği bırakmam için dik dik bakıyordu fakat öyle bir şey yapmaya niyetim yoktu. Annem yine 'Kraliçe' moduna geçerek işleri ele almaya başladı. Ona kraliçe dememin bir sebebi var elbet. ''Rüya hani sizin şu arkadaşlarla gittiğiniz bi kafe vardı ismi neydi onun?'' Yemekten kafamı hiç kaldırmadan ''Uzay Kafe'' dedim. ''Heh orası , Ali'yide götürsene oraya hem bi gezmiş olur çocuk.'' Anneme yalanını yakalamış gibi bir bakış atarak ''Anne!'' dedim ''Anne farkında mısın bilmiyorum ama Ali'de Ankara'da yaşıyor. Sence bir kez olsun o kafeye gitmemişmidir?'' Ne söyleyeceğini bilmediği için boş tabakları alıp bulaşık makinasına yerleştirmeye başladı. ''Ali doydun mu oğlum?'' dedi kibar sesiyle ve Ali'nin de tabağını aldı. Çok beklenen bir hareketle de benim tabağımı hızla önümden çekip Joker'e verdi yemeklerimi. ''Çıkın dışarı!'' dedi evin dış kapısını göstererek ani bir hareketle. ''Anne? Bu sefer niye kovuyorsun beni evden?'' dedim şaşkınlıkla. ''Temizlik yapacağım Rüya gezin işte Ali'yle siz saat 8 olmadan da gelmeyin eve.'' Of kraliçem yine kendi planlarıyla Ali ile beni baş başa bırakmak istiyordu.
Tuttum Ali'nin kolundan sürüklemeye başladım. ''Nereye gidiyoruz yahu! İnsan bişey söyler dimi?'' dedi. Cevap vermedim. ''Teklifimi hala düşünüyor musun Rüya?'' dedi sırıtarak. Ağzına sertçe vurup ''Daha kaç kere hayır cevabını duymak istiyorsun?'' diye bağırdım suratına doğru. ''Of tamam , nereye gidiyoruz?'' ''Burak'ın yanına. Seni çok özlemiş.'' ''Burak mı? Ne Burak'ı ya!?'' ''Bırak konuşmayı da düş önüme.''
''Ah Burak , Keşke Almasaydın ne gerek vardı'' diye söylendim kendi kendime. Evde oturmuş elimdeki pijamama bakarken. Pijama bence dünyanın en iyi buluşlarından biriydi. Tabi ki tumblr'dan sonra. Üç saatlik bir Burak's Home ziyaretinden sorna ailesi gelmiş ve bizde mecburen gitmek zorunda kalmıştık. Garip bir şekilde Ali'ye sakin davranmıştı Burak. Hatta pes bile oynamışlardı. -o ara ben de dondurma yiyordum- Güzel bir gündü. Tabi Ali hala ısrarlıydı bu teklifte. Nedenini bilmiyorum ama içimden Ali'nin eski sevgilisiyle konuşup şu çocuğu başımdan attırmak geliyordu. İsmi neydi o kızın , Leyla! Tabi ya Leyla! Bizim eski yüzme takımında olan şu sarışın kız. Evet onunla konuşmalıydım. Belkide böylelikle Ali'de vazgeçerdi bu teklif işinden...
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Gökyüzü Kadar Mavi
ChickLitEn sevdiğim renktir mavi. Ama öyle deniz mavisi değil. Deniz zaten mavi değildir , gökyüzünü kıskanmıştır sadece. Gökyüzü mavisidir benim sevdiğim. Ve sizin bayım , gökyüzü kadar mavi gözleriniz var... Küçük bir üniversitli aşığımızdır Rüya.. O film...