Ömer Başgan (Ortak Bölüm)

1.3K 50 26
                                    

(MiniNot: Öncelikle, yeni bölüm sananlar için özür dilerim. Bu Kod Adı:Prenses adlı kitabın biricik yazarı mrsiplikci ile  yazdığımız ortak bölüm :) ellerine, emeğine sağlık :) )

(Defne'nin Ağzından)

Bitkinlikle gözlerimi açtım. Her taraf karanlık, göz gözü görmüyor. Elektrik kablolarından cızırtılar geliyor. Bir de buradan çok az duyulan siren sesleri. Olduğum yerde kimse yok. Bir tek ben ve moloz yığınları var. Birkaç saniye ne olduğunu anlamaya çalışırken karnımın üstündeki iki elimi fark ediyorum. Kıpırdayamıyorum çünkü üstümdeki tuğla parçaları buna izin vermiyor. Kollarımdan sızan kan mermeri ala boyamış. Bacaklarımı oynatabiliyor muyum diye baktığımda rahatlıyorum. Ayrıca hissetme duyumda da bir problem yok.

Lavoboda olduğumu anlıyorum bir süre sonra. En son yüzümü yıkmaya gelmiştim, sonrası yok. Babam hızla yanımdan çıkınca bunaldığımı ve sıcakladığımı hissettim ve yüzüme su çarpayım diye amfiden çıktım. Her yer insan kaynıyordu demin, ama şimdi bir orman kadar ıssız. Sanırım bomba patladı, çünkü karnım da dahil her yerime düşmüş olan tuğlaların başka bir açıklaması yok.

O kadar halsizim ki canımı acıtan yığıntıyı kenara itemiyorum bile. Dudağımı ısırmakla kurtulabileceğimi sansam da bacağımdaki ağrı geçmiyor. Bu da bir şey, en azından ezilmemiş. İyi olduğum kanısına varmak için hislerimi ve organlarımıkontrol etmeye çalışırken aklıma en unutmamam gereken şey geliyor: Bebeğim.

İşte o an korkmaya başlıyorum. Büyük bir yıkıntının altındayım ve ona bir şey olmuş olabilir. Ben toparlanırım ama bu kadar küçük bir bebek yaşamaz. Şu an tek umudum patlama anında karnımı sıkıca sarmalayan kollarım.

Başımı biraz olsun kaldırıp kanamam var mı diye bakmaya cesaret edemiyorum. Onu kaybettiğimi görmeye şimdi hazır değilim. Bunu görürsem kaldıramam.

Bir süre sonra tanıdık bir ses duyuyorum. Babamın sesi bu. O zaman rahat bir nefes alıyorum, ismimi bağırarak beni aradığına göre gayet iyi ve sağlam olmalı. En azından o iyi. Şimdi tek endişem çocuğum.

Selim: Defneeeeeeeeeeeee!!!!!!

Defne: Ba-baba!

Sesim o kadar cılız çıkıyor ki babam beni duymuyor bile. Biraz kaldırabildiğim başımı babamı görebilmek için kullanıyorum. Tam karşımda ama beni göremiyor. Bir kez daha bağırıyorum. Sonra bir daha. Ve bir daha. Yine duymuyor. Bir süre daha arandıktan sonra buradan uzaklaşmaya başlıyor. Artık içimdeki korkudan mı bilmiyorum ama normalde bir insanın her zamanki konuşması kadar olan bir ses, fakat o anda benim için güçlü bir bağırtı olan o sesi çıkarıyorum.

Defne: Babaaaa!!!

Sonunda bana doğru dönüyor ve koşarak yanıma geliyor. Saçı başı dağılmış, kravatı kopmuş, başından kan sızıyor. Arada öksürüyor ama iyi. Babamın bir şeyi yok gibi.

Selim: Kızım ağrın var mı?

Defne: B-biraz bacağımda var.

Selim: Dur, kurtaracağım seni şimdi.

Defne: Karnım... İlk önce oradakilari al baba.

Selim: Tamam kızım, kıpırdama.

Babamın bir dediğini iki etmeden beklemeye başlıyorum. Zaten istesem de kıpırdayamıyorum o durumda. Birkaç saniye snra rahatlamaya başlıyorum. Zaman geçtikçe üstümdeki yükler kalkıyor. İlk önce karnımdakiler, sonra kollarım ve bacaklarım. Kalkmayı deneyemiyorum bile. Babam yanıma eğiliyor ve başımı kucağına koyuyor.

KIZIL YETİMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin