Yine yağmur yağıyor ve yine bahçede yürüyorum. Dilara'nin eski sevgilisi olan onbirinci sınıf öğrencisi Sam cami açıp ;
-manyak misin lan!
Diye bağırıyor .
-Evet manyağım !
Diye bağırıyorum .
Okulun ağaçlik bölgesine yürüyorum . Oras bana huzur huzur veriyor . Neredeyse fırtına çıkacak ama durmuyorum . Biri var orda ama göremiyorum . Ege .Ege dışardan bakıldığında en az benim kadar garip ve depresif bir çocuk . Benim arkadaşım sanırım bilemiyorum ama birbirimize sorunlarımızı anlatıyoruz . Aslında içerden bakıldığı zaman da garip bir çocuk . Benim aglamami istemiyor ama ben ağlarken göz yaşlarını tutamayacak kadar duygusal biri . onuncu sınıf olan ege kulaklıklarını ve uzun kollu ceketini çok seviyor . Ve tabiiki tumblrı var . :) müzik zevklerimiz de benziyor . Ege iyi biri . Yani sanırım .
Orda biraz duruyoruz . Konuşmadan . Sessizlik güzeldir . Yeri gelen sessizlik . Ama seninde huzur bulduğunuz kişinin sessizliği sizi öldürebilir.
Kantiden içeri giriyoruz . O ve arkadaşları orda . Kantin bizi alkışliyor ve aralarında iki manyak işte diye konuşuyorlar . Göz göze geliyoruz . Garip bir duygu var gözlerinde . Kızgın gibi ve ya üzgün . Yada bana öyle geliyor . Gözlerimi çeviriyorum. Çok göz göze gelmek istemiyorum. Saçlarım ıpıslak Cey üzerimi değiştirmemi istiyor . Hatta kızıyor biraz . Tabiki yedek kıyafet taşıyorum . O çanta o yüzden o kadar ağır . O çantayi alıp istediğim her yere gidebilirim.
Karşıdan geliyor . Bana bakıyor. Göz göze geliyoruz. Arkadaşının yanına gidiyor .
Dilara yine ağlıyor . O sevdiği çocuk yüzünden . Onu defalarca kez uyarmama rağmen yine inandı ona . Aşık olunca insanlar böyle oluyor . Onu üzeceğini bildiği halde inanıyorlar yine .
Katilini affedersen seni tekrar öldürür .
Bağlanmaktan bahsediyorum. Bağımlılıklardan . Buna sebep olan etkenler ve tabi sonuçlarından .
Bazen ruhani açlığı gidermek bazen ait hissetmek bazense geçmişteki boşlukları doldurmak ve ya bunlara benzer sebepler yüzünden birine bağlanma isteği duyarız . Ama bu çoğu zaman istem dışı gerçekleşir.
Ben bunların hepsi için birine bağlandım. O 'na . Tabii ki sonu kötü bitti . Şu an göz göze gelmek bile istemiyorum. Ne sanıyordunuz .
Bağımlılıklardan kurtulmak insan için zordur . Hele ki bağımlı olduğunuz şey aşık olduğunuz kişiyse .
Gidin ve kafanızı en yakın toprak parçasına gömün. Ve ölü taklidi yapın . Aşık olmak kötüdür demiyorum ama benim aşklarım bana çok acı verdiği için pek tavsiye etmiyorum diyelim. Bağlanmak da öyle . Bağlanmayin çünkü gidiyorlar.Ölüyorsun. Hani mecaz anlama gibi ama değil işte . O gidince "Hiç " leşme sürecin başlıyor ve sürekli ağlıyorsun. Solar soruyorsun . Neden ? Böyle mi olmalıydı ? Bunu hak ettim mi? Yalan miydi?
Hiç mi sevmedi? Gibi ...En azından bende böyle oldu . Tabi duvarlar da en yakın arkadaşınız olur. Belki sizler farkı tepkiler verirsiniz bu durumda ama en iyisi bu tepkileri vermek zorunda kalmadan yaşamak.
Sonunda yine yalnızız ve güllere koşmak için biz papatyaları eziyorlar.
Insanlar siz onlara değer verdiğinizi anladıkları zaman size kaba davranabilir m umursamaz olup size değersiz hissettirebilirler . Bunun sebebi "nasılsa elde " düşüncesidir . Değer verdiğiniz insanları iyi seçin. Sizionu sevdiğiniz için ağzıniza bile sicsa sesinizi çıkarma hakkınız yoktur sonuçta siz ona muhtaçsınız ya güya. Böyle insanlar sizi kıracaklardir ve kötü zamanlarda yanlarında olmanızı isteyecekler hatta zorunlu göreceklerdir çünkü siz ona değer veriyorsunuz . Nasılsa hiç gitmeyeceksiniz o sizi kirsa bile siz onun yaralarını saracaksiniz ya . Bu durumda olay ikiye ayrılıyor :
1) onun istediği gibi olanlar
2) ona umrumda değilsin deyip değersiz hissettirenler. Umruna koymayanlar.Ben iki görünümlü birdim. Yani onu gördüğümde bakmıyor orda bir boşluk gibi davranıyordum. Ve mutlu imajı veriyordum. O tabiki bakıyordu. Nerden mi biliyorum? Kötü gün dostlarım Cey ve Ördek benim için onu gizli gizli izliyorlardi. Her ne kadar ona "sen kim KÖPEK! " gibi hissettirmeye çalışsamda kalbi durdu kalp lazım deseler şu an çıkarıp verirdim . Burda birbirimizi yemeyelim size verirsiniz. Biliyorum . Aramızda ;)
Karanlık yaklaşıyor . Tanrım! Kacamıyorum. Yaklaşıyor lütfen yardım edin ! Geliyor çok karanlık! Lütfen ! Özür dilerim.
Rüyaymıs. O kadar kötüydü ki . Küçükken kötü rüyalar gördüğüm zaman annem ve babam yanıma gelirdi ve bana sarılırlardı. Neden şimdi yoklar? Neden tek başımayım. Aynaya bakıyorum . Bu ben miyim ? Neden ağlıyorum? O kadar kötü görünüyorum ki . Elime geçen ilk şey yatağımın yanındaki komidindin üzerinde duran kahve kupası. Bir sangırtı yankılanıyor boş oda da . Annemi görüyorum . Ağlıyor annem . Niye ağlıyor annem ? Babama bağırıyor . Kardeşim bağırıyor .
-Abla ! Ölme. Ve gerisi karanlık .
Bir kayıkyayım. Ben neden kayıkyayım? Bir göldeyim sanırım. Gökyüzüne bir çok yıldız var . Ama yıldızlar hareket edebilir mi ? Yıldız değil ki dilek feneri bunlar . Benim dileğim belli. Aklıma o geliyor . Fenerler nereye gitti ? Karardı gökyüzüm. Neden söndü ki fenelerler ?
Dileğim kötü değildiki . Mutlu olmak istedim. Onla . Çok mu imkansız istedim. Benim dileğim kabul olmayacak mı ?