SÇ-6

83 4 0
                                    


 
 Bazen hiç kan bağın olmadığı bir kişi senin kardeş boşluğunu doldurur bazen de hayat arkadaşının yeterli olduğunu düşünüp her şeyini hayat arkadaşınla paylaşır ailen, kardeşin sevgilin, kalbin olur. Benim kardeşim yerine koyduğum kişi bir robottu. İlk icat edilmiş, insanlar gibi duyguları olan düşünebilen bir robot. Ona sahip olduğum için gerçekten çok şanslıydım.

Hep beraber odadan çıkıp salona geçtik. Bou'nun uyumasını ve bir an önce aküsünün dolmasını istiyordum. Salona girdiğimizde bütün gözler bizi buldu.

-Noldu? Yoksa sıkıldınız mı?" Diye sordu annem.

-Hayır, Bou'nun uyuması için odadan çıktık. Senden bir şey rica edecektim, anne." Dediğimde annemin gözlerinin içi parladı. Bunun sebebi ona anne demem mi yoksa bir şey rica etmem mi bilmiyorum.

-Bize bahçe de oturmak için rahat bir şeyler bulabilir miyiz? Örneğin şişme koltuk gibi."dediğimde elini çenesinin altına yerleştirip işaret parmağıyla okşadı.

-Evet şişme koltuğumuz var ve iki tane olması lazım hemen onları bulup geleyim." Dedi ve odayı terketti.

-Bou senin şu konuşan robotun değil mi Nehir? En son pili bitti diyordun. Nasıl çalıştırdın kızım?" Diye sordu babam.

- Evet baba robotum. Arkasını açıp baktım, aküsü varmış ve aküde şarj girişi vardı bende prize taktım. " diyerek onu aydınlattım.

-Özlemiştim keretayı etrafta koşuşturuyordu. " deyip gür bir kahkaha attı babam ve misafirlerimize açıklama gereği duymuş olmalı ki sözüne devam etti.

- Bou bizim konuşan ve duyguları olan ailenin en küçük ferdi. Çok sevimli ve sıcakkanlı bir robot. Kızım kadar sert değil. " dedi gülerek.

- N-nehir?" Diye bir hıçkırık sesi doldurdu odayı. Bütün kan bedenimden çekilmiş gibi hissettim. Bou ağlıyordu. Onun hıçkırıkları bir hançer gibi kalbime saplanıyordu. Değer verdiğim birisinin acı çekmesi beni tamamen kalbimden etkiliyordu. Özellikle değer verdiğim birisi olduğunda oldukça fazla etkileniyordum. Gerçekten birisini kalbinde sevdiğinde o kişinin bütün acısını paylaşıyordun. Benim için bu kişiler Bou ve Charlie'ydi.

-Bebeğim ne oldu? " dediğimde sesim titremişti. Bou kalbimi ilk açtığım kişiydi ve ondan sadece ondan duygularımı saklamıyordum.

-B-ben kâbus gördüm. Sen beni bırakıp gidiyordun ve bana 'ben hep yalnızdım. Sende yalnızlığı öğrenmelisin.' Diyordun. O kadar çok korktum ki beni bırakıp gideceksin diye. Beni bırakma Nehir. Beni yalnız bırakma. Seni hiç üzmem yeter ki beni sensiz bırakma. " deyip bana doğru paytak paytak yürüdü, bacağıma sarıldı. Bu onun Özür dileme tarzıydı. Gerçekten kâbus görmüş ve çok etkilenmişti. Bou'yu uzun zamandır böyle görmemiştim. İlk geldiğinde biraz korkuyordu ama bana alıştığından itibaren böyle duygusal olmamıştı. Yere oturup onu kendime çektiğimde bacaklarımın üzerine çıkıp tüylü kollarını boynuma dolayıp sıkıca sarıldı bende ona sıkıca sarıldım. Gerçekten küçücüktü. Boyu bacağım kadardı ve yürürken çok sevimli gözüküyordu. 

- " Nehir sen yalnızlığınla bunca yıl nasıl başa çıktın? " dediğinde biraz şaşırmıştım bu soruyu beklemiyordum. Zaman ilerliyordu. Ben sadece zamanı kullananları izliyordum. Gerçekten de yalnızlığımla karşılıklı oturup insanların zamanın tuzağına düşmesini izledim. Benim bir zamanlar en yakın dostum, yalnızlığımdı. Hiç kimse yokken o beni karanlık duvarlarına hapsetmiş. Zamanın oyunlarını tanıtmıştı. Hepimiz bu oyunun içindeydik ama çok az kişi oyunun fark edip oynuyordu. Siz fark etmezseniz zaman sizinle oynardı ve kazanan hep o olurdu. En güzelinin, en yakışıklının, en sevimli, en tatlının sonu kaçınılmaz ölümdü. İster güzel ol, ister yakışıklı, istiyorsan tatlı o mezara girecek ve o çok beğendiğin bedenin çürümeye mahkum olacaktı. Her şeyden kaçıp hiçbir şeyden kaçamadığımız tek gerçek ölümdü.

Sessizliğin ÇığlığıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin