Christophe - Aline
Bomboş evin içinde, bulunduğum odanın içine sabah güneşi vurduğunda ve kiraz çiçekleri rüzgara karışıp evin içini doldurduğunda derin bir nefes aldım ve gözlerimi huzura yakın olmanın mutluluğuyla kapattım. Sanırım biraz da kafamın içini boşaltmanın ve aslında tekrar da olsa yaşamaya ikinci başlayışımın doluluğuyla huzura eriyordum ama hikayem aslında hayatıma tekrardan başlayacağımla değil, hayatımın onunla başlamasını ve belki de onunla bitmesini içeriyordu. Şimdi ise, sadece 'yaşıyordum' ve neye yaşadığımı da bilmiyordum. Amacımı anlamaksızın, bir bakıma öylesine, veya bir omuz silkme hareketiyle boşvermişlik üstümdeydi şimdi.
Her şeyi topladım bir kenara. Ona ve ona ait olan her şeyi kızgınlıkla attım artık. Gözyaşlarım yanaklarımı ıslatıp bana rahatsızlık verdiğinde burnumu da koluma silip sertçe çöpe attıklarımı hatırladım da bunu neden yaptığımı bilmiyordum, aslında pişmanlığımı da dolu dolu yaşamıştım ama şimdi bunun için de bir nefes çektim, sadece siktir ettim.
"Bay Byun, bunu kutulara koymamışsınız efendim?"
Arkamı dönüp kolilere koyduğum eşyaları arabaya yükleyen adamın yüzüne anlamsız bir bakış attığımda elindekini salladı ve ne demek istediğini o zaman anladım; onun yazı defteriydi.
Bir anda öfkelendiğimi hissettim; onu neden atmadığımı, nasıl gözden kaçırdığımı düşünerek içimden kendime küfür ettim. Adama doğru yürüyüp elindekini sertçe aldım ve ona arkamı dönüp yatak odamızdaki balkona gittim. Derin bir nefes aldım ve titreyen ellerimin arasındaki kenarları kıvrılmış ve araya küçük kağıtlar iliştirilmiş eski defterin kapağına göz attım; kendi gibi dedim içimden, sana benziyor sevgilim, kitaplık üstünde unutulmuş yalnız bir defter gibi duruyor.
Ona ve ona ait olan her şeye baktığım gibi; hüzünle harmanlanmış aşkla gözlerimi deftere diktim ve sabah güneşinin yakıcı ışığının sol yanağıma vurduğunu fark ettim. Sevgimin ve hüznümün, aynı zamanda huzurumun verdiği derin hislerin başındaki mutluluk, bana onu nasıl anacağımı ve ona ait olan her şey için nasıl hissedeceğimi göstermişti bu eski yazı defteri. Anımsıyorum da, durmadan yazıyordu şurada, tam balkon yanına koyduğu masada ve arkasından sessizce gelip ellerimle gözlerini kapattığımda, görmediğim yüzündeki gülümsemeyi hissediyordum. Yüzündeki ellerimi alıp beni kucağına çekiyor, hazla, derinden, çok derinden öpüyordu dudağımın her köşesini.
Çocukluktan beri yazdığı şeyleri biriktirdiğinde ona nasıl kızdığımı hatırladım bir yandan defterin kapağını açarken. Aşkla ve muazzam bir hazla yazdıklarını topluyor, her yaşta yazdığı kelimeleri anlamlandırmaya ve incelemeye bayılıyordu. Evi büyük bir kelime çöplüğüne döndürdüğünde artık buna dayanamayacağımı ve evin bu pislikten ve kağıt çöplüğünden arınması gerektiğini sertçe dile getirmiştim. Bunu dediğimde, alt dudağını küçük bir çocuk gibi büküşünü hatırlıyorum; gözleri doluyor, alt dudağının her santimi büyük bir hüzünle aşağı kıvrılıyordu. Bu haliyle beni kandırmaya çalışsa da, buna elbette kanmadım, bu yüzden biriktirdiği bütün kağıt yığınlarını çöpe büyük bir mutlulukla attım. Şimdi bu yaptığım çocukça savaşı neden bu kadar uzattığımı ve neden böyle bir şey yaptığımı anlamıyorum. Belki bunu şimdi yapsa buna karışmaz, onun huzurla yazdığı her satırı bir de ben severek okurdum. İçtenliğini her harfe nasıl dökebiliyordu bilmiyordum ama beni de öyle kazanmıştı; yine hatırlıyorum da, üniversitenin büyük kütüphanesinin büyük rafları arasındaki eski kitaplar arasında çürürken, onun bana yaklaşıp kitaplar önermesi ve raflar arasında yaptığımız ön sevişmenin hazzını şimdi bile çok canlı hatırlıyordum. Bayat esprileri, salak kahkahaları arasında çıkardığı tuhaf sesleri ve uyurken yaptığı kendince konuşmaları bile, ona özgüydü ve ona özgü olan her şey birleşip kaleminde sevgiye ve tutkuya dönüşüyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
papatya adamın itirafları // chanbaek
FanfictionSusarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim, Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde. // aziz nesin