Yedinci Ev - Utanıyorum Halimden
Bir şey yapmak, veyahut bir adım bile atmak zor gelmeye başlamıştı aklımda dolaşan kelimeler yüzünden. Onun yüzünden daha doğrusu; kendimi unutmuş, kendimi yitirmiş gibiydim. Çokça zaman sinirleniyordum bu durumuma, ama daha sonra onun gülüşünde barındırdığı şefkati ve içtenliği hatırladığımda tekrar aşık olduğumu hissediyor, aklım ve bedenimdeki bütün sinirin yok olduğuna şahit oluyordum. Bunları yaşıyordum yaşamasına ama onu özlemenin nasıl anlatılabileceğini de bilmiyordum. Ağzımda oluşan buruk bir tat, gözlerimden akan ve derimi yakan gözyaşlarım, sıktığım dişlerim arasından çıkan derin nefesim, durumumu tam anlamıyla özetlemiyordu ama ben sonsuz kere sonsuz özlüyordum. Daha ne denir bilemiyorum fakat elimde hala onun yazı defteri, ağzımda boşuna yanan bir sigara ve oturduğum eski koltuğumla, gecelerin en koyusunda hissedebildiklerimin hangisinin baskın çıkacağını izlemek istiyordum. Uzun uzun iç çekiyorum ama içimdeki hasret, yüreğimdeki keder, aklımdaki dağınıklık bir türlü geçmiyordu benden, geçemiyordu.
Satırları tekrar parmaklarımla dokunurken, gülümsedim ve onun güzel kelimelerinde daha nasıl boğulacağımı tahmin etmeye çalıştım.
Şimdi yazdıklarımı belki kimse okumamalı, belki de herkesin okuyup bu aşkın nasıl filizlendiğini veya bu iki sevgilinin nasıl birbirine tutunduğu herkese anlatılmalı. Ama bir şey var ki sevgilim; sen oku bunları. O zamanlar gözlerimden geçen kelimeleri okuyamadın, ama şimdi oku ki beni daha çok hatırlayabilesin, daha çok sevebilesin belki de. Ama benim istediğim sadece okuduğunda gözünün önüne sessizliğim değil, sessizliğimin ardındaki seni görebilesin.
O günü hatırlıyorsun değil mi? Sen balkona çıkıp o yumuşak sesinle plaktan çıkan şarkıyı sokaklara söylerken, ben geldim ya yanına, ve sen de yağan yağmurda, ıslak saçların arasından bana baktın ya öyle, güzel gözlerinle; benim her yerim titredi o anda. Yağmurun verdiği soğuktan değildi titreyişlerim, sen o gün öyle baktın ve ben doyamadım ya seni öpmeye; işte ya, bundan bahsediyorum. Sana doyamamayı ve sensiz olamamayı anlatmaya çalışacağım bu seferde ama önce seninle seviştiğimiz o güzel anıları anmak ve yüreğimle birlikte ruhumun işlediği her satırdaki beni de unutmamanı istiyorum. Ama ne olursun ağlama; sadece o güzel, öpülesi dudakların kıvrılsın neşeyle. Ha bir de, ne var biliyor musun? Ben öyle güzel gülerken, öyle güzel olan bir insan da görmedim senin kadar Baekhyun ama sen, bu sende kayboluşlarıma aldırmadan milyonlarca kez güldün ya, nasıl bu zamana kadar yaşadığımı bilmiyorum.
O balkondan belini tutup nasıl çıkardığımı hatırla şimdi de; ıslak bedenini kavrayıp nasıl kendime bastırdığımı, nasıl dudaklarını ısırdığımı, nasıl derince iç geçirdiğimi de hatırla. Ellerim üzerinde gezinirken senin dudaklarından kaçan inlemelerin ve kapalı gözlerin ardında titreyen gözlerin bütünleştiğinde nasıl da hoş olduğunu anlatamam ki sana şimdi. Bir kez değil; her sevişmemizde daha da hoş, daha da güzel oldun. Ben de o güzelliğine aldırış etmemek gibi bir aptallığa kapılmadım, her kendinden geçtiğinde ben seni yarattığım bir tanrı gibi izledim sanki; aşık oldum bir bir her uzvuna, öptüm derinden boynundaki her zerreyi ve kokladım cennet gibi olan kokunu. Delirdim sahiden, biliyorum ama ne yapabilirim ki? Şehvetle değil, ya da ne bileyim, sadece sana sen diye de değil Baekhyun, öyle bir kimyasın ki; seni şehvetle severken, senin sen olduğunu da unutamıyorum mesela. İçime işlediğin kesin. Sadece içime değil de, dışımda beni saran her deri hücreme bile kazındığının farkındasın değil mi?
Bu ilk sevişmemizde seni yatağa yatırdığım dakikaları, ve senin sarhoş olmuş gözlerini takip ederken, üstünde olan bütün ıslak kıyafetini nasıl o an çıkarmayı başardığımı da anlamıyorum. Yoksa ben senin o halini bile bir saat izleyebilirdim; o ıslak saçların arasından damlayan suların bedeninde süzülürken nasıl da enfes göründüğünü bir bir anlatsam; sanırım benim daha da delirdiğimi düşüneceksin. Ne yapayım ama; ben kendi üstümü de sertçe yere savururken sen o şişmiş dudaklarını göğüs uçlarımda gezdirirken, yüreğim titredi. Zangır zangır titrediğimi anladığında gülüşün de beni titretti. Kollarınla kollarımı sarmaladığında, hiç durmadan inlediğinde ve dudağımın her köşesinde defalarca durup öptüğünde, sadece delirmedim. Bir çok şey yaşadım ama bunu bile anlatamayabilirim, sen beni anla sevgilim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
papatya adamın itirafları // chanbaek
FanfictionSusarak sevgisini ilan eden çok var sevgilim, Ama bir başka seven yok benim sustuğum biçimde. // aziz nesin