Elimi cebime attım ve birkaç bozuk para ile birlikte 10 TL çıkardım. Parayı elimde karıştırırken ne yapacağımı düşünmeye başladım. Ardından aklıma hesabı öğrenmek geldi ve yerimden hiç kıpırdamadan ince ve utangaç bir ses tonuyla " Bakabilir misiniz. " diye garsona seslendim. Garson beni duymuş olacak ki , yanıma uzun boylu , zayıf bir adam geldi ve başımda dikildi. Kafamı kaldırıp garsona baktım ve birkaç defa yutkunduktan sonra " Ben hesabı alabilir miyim ? " dedim. Garson benim bu kibarlığıma karşılık " Peki efendim. Tabii ki getiririm. " dedi ve yanımdan uzaklaştı.
Bende bu sırada inatla titreyen telefonumu cebimden çıkardım ve ekrana baktım. Arayan Aleyna idi. Bende bu yüzden heyecanla telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.
Aleyna alaycı bir ses tonuyla " Ne oldu ? Ödedin mi parayı? Ayy! Yoksa paran mı yetmedi , yazık."
Sesindeki alaycı ton sinirimi bozdu ve cevap verme zahmetine girmeden telefonu yüzüne kapattım. Bana nasıl böyle bir hainlik yapmıştı , aklım bile almadı. Ardından derin derin nefes almaya başladım ve öfkemi yatıştırmaya çalıştım.
Hesabı istediğim için garson yanıma geldi ve masanın üzerine bir adet kağıt parçası bıraktı. Bende bu kibarlığı karşısında dudaklarıma çarpık bir gülümseme yerleştirdim ve " Teşekkür ederim. " dedim.
Ardından Kağıdı elime aldım ve yediklerimizin ne kadar tuttuğuna baktım. Fiyatı gördüğüm an gözlerim fal taşı gibi açıldı. Çünkü bu benim elimdeki paranın belki 4 katıydı.
Kağıdı elime aldım ve kasaya doğru yöneldim. Bir umut belki parayı yarın öderdim.
Bu ihtimalle kasanın karşısında dikildim. Narin ve kibar bir ses tonuyla " Bakar mısınız. " diye seslendim. Kasadaki yaşlı ve kır saçlı adamda benim bu narin sesime karşılık " Buyur yavrum. Ne istemiştin? " dedi.
" Şey..... Ben. Ben şu karşıdaki masada oturuyorum. Arkadaşlarım bir işleri çıktığı için gittiler.
" Eee ne olmuş yani. "
" Ee' si , bende onların hesabını ödemek zorunda kaldım. Ama yanımda bunun için yeterli miktarda para yok. Ben....ben parayı size sonra getirsem bir sorun olur mu? "
Adamın yüz ifadesi aniden sertleşti. Az önceki kibarlığından eser kalmadı. Sanki o kibar , anlayışlı adam gitti , yerine kötü kaba bir adam geldi. Vallahi bende anlamadım doğrusu.
" Senin aklın yerinde mi? Sence böyle bir yerde borç yapılır mı? Ben bakkal değilim. Her gelene borç veriyim. Oldu olacak bir de veresiye defteri yapayımda tam olsun. Ya parayı şimdi bana verirsin , ya da bütün gün bulaşıkları yıkar , burayı temizlemek zorunda kalırsın. "
O an bütün gözler üzerimdeydi. Adamın benim için sarf ettiği sözler bir bıçak misali göğsüme saplanmış , beni içten içe yaralıyordu. Çünkü herkesin içinde aşağılanmak kolay bir şey değil.
O kırıcı ve aşağılayıcı sözlerin verdiği utançla gözlerim yanmaya başladı. Bir kaç dakika ağzımdan bir kelime dahi çıkmadı. Orada öylece kazık gibi dikildim.
Ardından sımsıkı bir şekilde gözlerimi sıktım ve konuşmaya başladım.
" Tamam. Bugün istediklerinizi yapacağım. Sonuçta bu benim suçum ve ben buna katlanmalıyım." dedim ve omuzlarımı pes etmiş bir biçimde aşağı düşürdüm.
Söylediğim her sözün ağzımdan çıkmamak istemesine rağmen buna engel oldum ve konuştum. Sonuçta başka yapacak bir şey yoktu. Kaçıpta kurtulamazdım herhalde.Hava hafiften kararmaya başladığı zaman , kafedeki insanlarda yavaşça dağılmaya başladı. Bu sırada telefonum ısrarla çalmaya başladı. Oturduğum yerde doğruldum ve telefonumu cebimden çıkardım. Arayanın kim olduğunu öğrenmek için telefonumun ekranına baktım ve arayanın annem olduğunu öğrendim. Bir titreme tüm vücuduma hakim oldu ve bir an için irkildim. Çünkü hiç bir zaman bu kadar geç bir saatte eve gitmemiştim. Bu yüzden de annem tedirgin olmuştur. Titreyen ellerimle ısrarla çalan telefonu açtım ve kulağıma götürdüm.
" Alo , anne. Nasılsın? "
" Ben iyiyim de sen nasılsın. Bu saate kadar niye eve gelmedin? Seni arıyorum anca açıyorsun. Senin beni meraktan öldürmek gibi bir planın mı var?
" Yok daha neler anne? Alt tarafı arkadaşımdayım.Birlikte ders çalışıyoruz."
" Eee? Bunu neden daha önceden söylemedin ki? Meraktan ölecektim. "
" Özür dilerim anne , hata bende. Ben bir saat sonra eve gelirim merak etme. "
" Tamam. Eve gelirken dikkat et. Bunun hırsızı var gaspçısı var. "
" Off! Tamam anne dikkat ederim. Görüşürüz. "
Yine anneme o müthiş yalanlarımdan birini söylediğim için biraz kendime kızgınım ama herşeyi de açık açık söylenemezdim. Anneme " Anne , platonik aşkımı yemeğe götürdüm de bütün hesabı ben ödeyecektim. Ama param yetmediği için buraları temizleyeceğim. Yani sen beni merak etme. " mi diyecektim. Gerçekten süper saçma bir şey olurdu.
Son müşteriler de kafeden ayrıldıktan sonra kasadaki o sinir bozucu adam yanıma doğru gelmeye başladı. Adımları gayet yavaş ve salıktı. Tabii ki de gelirken laf atmayı eksik etmedi. Ardından alaycı bir sesle ;
" Herkes gittiğine göre artık başlayabilirsin. " dedi ve elindeki beyaz önlüğü göğsüme doğru fırlattı. Dişlerimi öfkeyle sıktım ve bir şey söylememek için kendimi zor tuttum. Gerçi söyleseydim ne olacaktı ki. Beni kaale mi alacaktı.
Göğsüme doğru fırlattığı önlüğü elime aldım ve hırslı bir şekilde açtım. Ardından kafamdan geçirdim ve ipini belime doladım.
" Önce nereden başlamı istersiniz? "
" Önce bulaşıkları yıkama işinden başlayabilirsin. Sonuçta yapacağın daha bir ton iş var. "
Verilen bu sinir bozucu emir ile mutfağa doğru yöneldim. Gözlerimi mutfağın her bir köşesini görebilecek şekilde içeride gezdirdim. Sanırım bu kafe gerçekten müşterisi iyi olan bir kafeydi. Çünkü o kadar çok bulaşık vardı ki , bu bulaşıkları iki kişi değil beş kişi zor temizlerdi.
Şaşırmıs bir ses tonuyla " Buranın hepsini ben , tek başıma mı temizleyeceğim. "
" Evet. Çok mu garip. "
" Ama ben bunları temizlersem ancak gece yarısı eve giderim."
" Bu beni elakadar etmez. Bunu daha önce akıl edecektin. Anladın mı? "
Adamın bu tavrı sonrasında başım aşağı eğik bir biçimde bulaşıkların olduğu tarafa doğru yöneldim. Ardından adam ve yanındakilerde dahil olmak üzere yanımdan ayrıldılar ve mutfakta yalnız kaldım.
Öne doğru uzanıp bir adet sünger aldım. Ardından bulaşık deterjanını açtım ve süngerin üzerine boca ettim. Hayatımda hiç bulaşık yıkamadığım için biraz fazla kaçmış olabilir ama olsun. Bana ne!!!
Yan taraftan bir tane kirli tabak aldım ve süngeri üzerinde gezdirdim. Bu sırada içeriden gelen Beyonce'nin Formation şarkısıyla irkildim ve başımı yıkamakta olduğum tabaktan kaldırdım. Bu benim en sevdiğim şarkıydı. Ama ne yazar. Benim işim başımdan aşkınken bu şarkıyı düşünemem.
Tekrar başımı yıkamakta olduğum tabaklara çevirdim ve yıkamaya devam ettim. Birinci tabak... İkinci tabak...Üçüncü , beşinci , onuncu , yirminci tabak derken bütün tabakları bitirdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aşkı Seçtim ( Seçim Serisi 1 )
Подростковая литература" Oysa ki ben sevmiştim seni. " dedi ve birkaç damla gözyaşı, yanaklarından aşağı doğru süzülmeye başladı. Ardından birkaç cümle daha ekledi ve bulunduğumuz ortamdan ayrıldı. " Ama olsun. Senin mutlu olduğunu görmek yetiyor bana. " ~ Seçim Serisi...