Thomas gösterisini başarıyla atlatmıştı. Salondaki herkes onu ayakta alkışlamıştı. Şaşırmıştı, böylesini beklemiyordu. Ama üzgündü, kız arkadaşı gelmemişti. Aslını söylemek gerekirse üzüntüsü geçmişti, şimdi sadece kızgınlık vardı. Sahnenin perdeleri kapandı, koşarak ceketini aldı ve salondan çıktı. Karşıdaki parkta Chloe'yi gördü.
"Sana inanamıyorum." Dedi. Tek söyleyebildiği buydu.
"Thomas, bilet gerekiyormuş biletim yoktu. Seni arayacaktım ama telefonumu evde unutmuştum. Biletler tükeni-"
"Sus! Bahane uydurma artık. Orada yaklaşık beş yüz kişi vardı ama benim tek istediğim sendin."
"Bahane falan değil bunlar." Dedi Chloe ayağa sinirlice kalkarak.
"Ya, tabii." Dedi Thomas gözlerini devirerek. Göz temasından kaçınıyordu.
"Madem bunlar gerçek değildi, o zaman neden iki buçuk saattir seni bu aptal parkta bekliyorum sanıyorsun." Thomas diyecek bir şey bulamadı. Objektif düşünecek zamanı yoktu. Haklıydı kız. Chloe çocuğun yanından ayrılıp hızlıca yürümeye başladı.
"Chloe, dur." Thomas kızın bileğinden tutup onu durdurdu. Geçen sefer bunu yaptığında kız kolaylıkla kaçmıştı. Şimdi güçsüz değildi, yüzüne renk gelmişti, kolları kuvvetlenmişti. Artık kaburgalarınıda sayamıyordunuz. Chloe gerçekten Thomas'a iyi geliyordu ve Thomas onu kaybetmekten çok korktu.
"Gerçekten Thomas, eğer dediklerime inanmayacaksan konuşmanın ne faydası olabilir ki?"
"Sana inanıyorum. Sadece öfkeliydim."
Kız kolunu yavaşça çekti. "Şimdi ben öfkeliyim." Ve hızlıca yürümeye devam etti.
"Chloe, lütfen."
Kız, oğlanın sesini duyduğunda yerinde durdu ama durmaması gerekliydi. Tam yolun ortasındaydı. Ortada "DUR" levhası yoktu. Kırmızı ışık yoktu. Araba hızlıca yaklaştı ve kızı yere serdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
lost souls // thomas sangster
Fanfictioniki kayıp ruh belki birlikte kendilerini bulabilirdi.