Bölüm 3

239 29 1
                                        

Okul büyük ve yemyeşil bir kampüs içindeydi. Her köşe başında sohbet eden öğrenciler vardı. Sınıfını sorup üst kata çıktı Güneş.

Sınıf hemen hemen doluydu. Sürekli konuşan bir grup öğrencinin birinci sınıf olmadıkları hemen anlaşılıyordu. Utangaç ve sessiz duran diğerleri ise merakla etrafı inceliyordu.

Bu büyük amfide Güneş, arkalarda oturmayı tercih etti ve gözüne kestirdiği bir sıraya yerleşti. Bir süre sonra içeri şişman gözlüklü bir adam girdi. Kendini tanıtıp dersin içeriği hakkında biraz bilgi verdikten sonra anlatmaya başladı. Güneş, "Demekki üniversitede ilk günden ders yapmamak gibi bir kural yok." diye içinden geçirdi oflayarak.

Ders aralarında ise büyük bir gürültüyle kantine iniyordu herkes. Dışarıda kapının önünde veya bank ve çimlerde sigara içen öğrencilere rastlanılıyordu. Güneş, sınıfta kalıp derste yetiştiremediği notlarını düzenlemeyi tercih etti.

"Her gün bu sıkıcılıkta geçmemesini umarım."

Sesli düşünen yanındaki bu kız Güneş'in ona doğru dönmesine neden oldu. Kız cevap beklemeden devam etti.

"Merhaba, ben Deniz."

"Güneş."

"Buralı mısın?"

"Hayır. Ben.."

Güneş daha lafını tamamlayamadan araya girdi kız.

"Of ben de dün tam 8 saatlik yoldan geldim. Ölüm gibiydi. Bu derste öyle." gözlerini devirerek tamamladı lafını.

Bu kız gülümsetmişti onu. Derslerle pek ilgili olmadığı da belliydi. Ama güler yüzlüydü ve iyi bir arkadaş olabilirdi.

"Ee, ne tarafta kalıyorsun?"

"Biraz merkezden uzakta. Yolun aşağısından tramvaya biniyorum."

"İyi bari bir yol arkadaşım oldu. Ben de durağın orada bir yurtta kalıyorum."

Deniz'in rahat ve ukala tavrı Güneş'in hoşuna gitmişti aslında.

Dersin bitişiyle herkes derin bir nefes aldı. Deniz, topladığı kumral saçlarını bir tokayla tutturdu ve koyu yeşil deri ceketini giydi. Çantasını omzuna taktı ve "Hazırım." dedi. Güneş de sırt çantasını kaptı ve dışarı çıktılar.

"Ee, bi sevgilin var mı?" yüzünde muzip gülümsemeyle sordu Deniz.

Güneş cevap vermedi.

"Anlaşılan yaralı bir kalbimiz var. Hatırlattığım şeyler için özür dilerim. "

"Önemli değil unutmaya çalışıyorum." dedi tereddütle Güneş.

"Bence unutmaya çalışmıyorsun. Aksine onu unutmaktan korkuyorsun. Öyle değil mi?"

"Ve bunu kendime itiraf etmekten de öyle." diyerek ekledi üzgün bir şekilde Güneş.

"Onu sadece görmek için ne yapardın?"

"Her şeyi." dedi kendinden emin bir şekilde.

"Hımm. Anlamıştım. Durum vahim. Sen deli gibi aşıksın."

Güneş sessiz kaldı tekrar. Ortamın boğuk havasını dağıtmak istercesine lafa girdi Deniz.

"Okulda fena çocuklar da yok değil hani."

Gülümsedi ve "İlgilenmiyorum." dedi Güneş.

"İlgilensen fena olmaz. Öyle ki bugün çok hoş birini seninle bayağı ilgilenirken buldum."

"Nasıl yani?"

"Yapma Güneş, fark etmediğini söyleme."

"Ben.. Aklımı buna veremem şu an. Fark etmediğime sevindim." Uzun, dalgalı, siyah saçlarını düzeltip yan tarafına aldı utanarak.

"Peki bakalım öyle olsun. Bence fark etseydin kesin fikrin değişirdi." Gülümsemesini saklayamadan, yan yan bakmaktaydı Güneş'e.

"Oyununa gelmeyeceğim. Madem çok hoş biriydi, sen ilgilen."

"Bana uyar."

Havada kahkahaları yankılanmıştı. Bu keyifli sohbetten sonra Güneş ve Deniz yollarını ayırarak devam ettiler.

Güneş, tramvayı beklerken az önceki konuşmaları düşündü.

Acaba yeni biri olabilir miydi hayatında?

Başını iki tarafa salladı. Bu ihtimali hiç aklına bile getirmemişti.

Onu unutabileceğine kendisi de pek inanmıyordu. Gerçekten o kadar çok mu sevmişti Kuzey'i?

Peki ya Kuzey, o sevmiş miydi Güneş'i?

PUSULAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin