Güneş öyle bir çığlık atmıştı ki Gökmen arabayı kenara çekmek zorunda kaldı. Araba durur durmaz Güneş kendini dışarı attı. Az önceki çığlığın etkisini atlatınca Gökmen'de peşinden indi.
Bol manzaralı bu şehrin her yanı seyirlikti adeta. Yoldan uzaklaşıp yeşil alanda biraz ilerlediler. Şehrin bir tarafından boylu boyunca geçen nehir az da olsa görünüyordu bu tepeden. Ağaçların altına doğru ilerleyip tepenin tam kenarına kadar geldi Güneş. Göğsünü gererek temiz hayayı içine çekti.
"Ne kadar güzel bir şehirde olduğumu yeni fark edebildim." dedi sakinleşmiş bir şekilde.
"Burası, manzarası en güzel yerlerden. Eğer izin verirsen bir ara gezdiririm seni."
Güneş cevap vermedi. Gördüğü şeylerin tadını çıkarmak istiyordu. Kısa süre sessizlikten sonra Gökmen çekinerek sordu.
"Bana hala kızgınsın değil mi?"
"..."
"Sanırım bu evet demek oluyor?"
"Bir şey oldu demiştin. Ne oldu?"
Gökmen önce Güneş'in ne demek istediğini anlamayıp, gözlerini kısarak ona baktı.
"Ha sen hala şu konudasın. Sevdiğim kızı neden terk ettiğimi soruyorsun."
Güneş, onun nasıl bu kadar umursamaz olabildiğini düşündü. Gökmen biraz ilerideki ağaca yaslanıp, cebinden sigara paketini çıkardı. Bir tanesini dudaklarına götürdükten sonra paketi Güneş'e uzatıp, "İçiyor musun?" diye sordu.
"Hayır."
Güneş'in içine çektiği temiz havanın yerine o, dumanı çekti içine.
"Neden yaptım biliyor musun? Onu çok sevdiğimden. Ona daha büyük zarar vermekten korktum. Böyle bile yaşamak çekilmezken, ona bir şey olursa ne yapardım bilmiyorum."
"Seni buna mecbur bırakacak ne olmuş olabilirki?"
"İnan bunu açıklayamam sana."
"Peki, hala seviyor musun onu?"
Gökmen sigarasından bir nefes daha çekti.
"Sen onu seviyor musun hala?"
Güneş, bu soru kendisine sorulunca afalladı bir an. "Önce ben sordum." dedi çabukça.
"Senin onu sevdiğin kadar seviyorum."
Güneş bir an Kuzey'i ne kadar sevdiğini düşündü. Buna kendisi de cevap veremedi. Gereksiz bir telaş yaptı.
"Benim ne kadar sevdiğimi nereden biliyorsun? Hem ben ona çok sinirliyim. Hatta nefret bile ediyor olabilirim."
Güneş'in son cümlesini söylerken kendinden duyduğu şüphe Gökmen'i güldürmüştü.
"Bugün de ondan nefret ettiğin için mi ağladın?" diye sordu dalga geçerek.
Güneş kaşlarını çatıp manzaraya döndü tekrar.
------------------------------------
Arabayla yurdun önüne geldiklerinde hava kararmış, gök gürlüyordu. Bu şehirde bir gün içinde adeta dört mevsim yaşanıyordu. Gökmen oturduğu koltuktan etrafa bir göz atıp, "Güzelmiş burası." dedi.
"Öyle. Teşekkür ederim beni bıraktığın için. Temiz hava da iyi geldi."
"Rica ederim. Seni bugün ağlatan da ben oldum, tekrar avutan da."
Gökmen ilk defa bu kadar sıcak bakıyordu Güneş'in gözlerine. Güneş ise bu çocuğu daha çözememişti. "İyilik yapmaya çalışıyor ancak beceremiyor." diye düşünerek kendini avuttu. Haksızlık etmek istemedi ona. Sonra istemsizce belli belirsiz bir gülümseme yayıldı yüzüne.

ŞİMDİ OKUDUĞUN
PUSULA
Science FictionÜniversite okumak için ailesinden ayrılıp başka şehre giden Güneş, hayal kırıklıklarını geride bırakıp yepyeni bir hayata adapte olmaya çalışır. Bu onun hayata karşı tek başına savaşabilme gücünü test edecek zorlu bir sınav olacaktır. Kalbini der...