*** Ve Bir Gün Beni Asla Sevmeyecek Birine Aşık Oldum! ***
Elif Kaya - Bir Bilebilsen
*** Ki Sen Gök yüzümün En Güzel Bulutu... ***
Yine kabuslarımın eksik olmadığı bir geceydi işte... Sadece biraz alışmış hissediyordum hepsi bu. Boş tavanı izledim bir süre. Belki de uzun bir süre. Tavana uzun yıllar önce babamla yapıştırdığım geceleri parlayan yıldızlardan vardı, hemde birçok. Bazen kendimi yıldızların arasında kaybolmuş gibi hissederdim.
Gece yıldızlara bakarken uyuyakalmıştım. Hemen kalkıp banyoya girdim ve ılık bir duştan sonra kahve hazırlamak için mutfağa geçtim. Hayatımda belkide tek vazgeçemem dediğim şey kahveydi. Ah! Tabii ki O vardı birde. Yaklaşık altı veya yedi yıldır yalnızca uzaktan gözetlediğim O! Belki hayatımın merkezi diyebileceğim belki hayatımın ta kendisi diyebileceğim kişi. İçimdeki o kötü ses uyandığını ve kendini belli etmek istercesine '' Hemende drama bağladın be kızım iç şu kahveni de git artık okula! '' diyince istemeden de olsa ona hak verdim ve odama çıkıp okul formasını giyip kahve renginde ki uçlarına doğru açılan saçlarımı sıkıca tepeden toplayıp mavi sırt çantamı alıp aşağıya indim. Mavi ayakkabılarımı da ayağıma geçirip yürümeye başladım. Anlamışsınızdır zaten! Mavilere karşı bir zaafım var! Neredeyse hayatımın tamamını kaplıyor hatta. Bu yüzden en sevdiğim mekan da Gökyüzü. Hep hayalim olarak kalacaktı sanırım O'nunla beraber gökyüzünü izlemek, yıldızları saymak, teleskopla yıldızları incelemek. Hayaldi işte... Ama hayaller değil midir insanı ayakta tutan? Umutlar değil midir insanı hayata bağlayan? Öyleydi işte beni de hayata bağlayan belki de onun o eşsiz gülümsemesiydi kim bilir?
Okula geldiğimde yavaş yavaş dolan okula baktım. Ne kadar da sıkıcı insanlardı. Bazen sırf onlar yüzünden okula gelme isteğim kaçıyordu! Evet okula gelmek istiyordum çünkü okulda O da vardı ve benim için bu yeterli bir sebepti. Kapının girişinde durmuş bunları düşünürken hızlıca yanımdan birisi geçti kafamı kaldırıp baktığımda onun olduğunu görmemle aklımda bulutlar, düşüncelerim gitmiş yerini sadece hızlanan kalp atışlarım almıştı. Yanımdan geçerken dönüp bakmıştı ve bir saniye bile olsa gözlerimiz buluşmuştu. Acaba bir gün o gözlerin içinde kaybolacak mıydım? O gözlerin içine bakarken hislerini anlayacak ve böylece yarasına merhem olabilecek miydim? Aklımda neden hep ona dair sorular vardı ki? Normalde sessiz ve pek umursamayan o yapım kaybolmuş onun yerine O'nun hakkında her şeyi merak eden ve kendi kendine konuşan bir kıza dönüşmüştüm. Bunun bir isimi var mıydı acaba? Her neyse biraz daha kapının önünde durursam omzum çürüyecekti sanırım. Hızlıca yürüyüp merdivenlerden çıktım. Onların sınıfıyla aynı kattaydı sınıfımız hatta kızlar tuvaletine girerken kafanı çevirip baksan görebilirdin sınıfı. Bu yüzden mutluydum çünkü pek dışarı çıkıp gezen bir yapısı yoktu. Ama neredeyse tüm okul tarafından bilinip, tanındık birisiydi işte. Keşke diyorum bazen, keşke bu kadar popüler olmasaydı belki daha az kız olurdu çevresinde, hı? Daha tanışmamış olsak bile kıskanmış olabilirim fakat kıskançlık değildi bu. Belki biraz sahiplenme duygusuydu. Benim olmayan birini en fazla ne kadar sahiplenebilirsem o kadardı işte. Aynadaki görüntüme baktığımda sıradan bir görüntüm olduğunu tekrar fark ettim. Kahvenin en koyu rengindeki gözlerim, normal bir burnum ve ufak dudaklarım vardı. Saçlarımı tepeden topladığım için kulaklarımı ve böylecede küpelerimi ortaya çıkartmıştı. Küpeler vazgeçilmezimdi. Beni küpesiz göremezdiniz. O kadar farklılardı ki genelde bana bakanların dikkatini çeken tek küpelerim olurdu hatta. Ben küpelerime bakarken içeri iki kız girdi ve yarım kalan dedikodularına makyajlarını tazelerken devam ettiler; '' Kızım ya bana baktı diyorum o kadar güzeldi ki bakışları anlatamam, Arda benim olmalı Sedef anlıyorsun değil mi? Duyduğumu göre sevgilisi de yok. Hemen tanışmam lazım ve bence şöyle yapalım... '' Cümlesini kesen kapının kapanma sesiydi. Kapıyı kapattı ve gittiler. Sevgilisi olmayışına mı sevinsem, kıza bakışına üzülsem, yoksa gidip hiç düşünmeden o kızı mı pataklasam mı bilemedim. '' O kodor gozoldoko bokoşloro '' Ben senin o gözlerini oyarsam bir daha hiç kimsenin bakışlarını göremezsin canım. Neyse sakin olmalıyım. Tanışsın belki o kızla mutlu olacaktır kim bilir? Ben onun mutluluğunu bozacak bir şey yapmaktansa kendi mutluluğumdan vazgeçerdim haberi yok...
Dersi dinleyecek ruh halinde değildim. Bu yüzden sırama gömülüp uyumayı tekrar ve tekrar tercih ettim. Pencere kenarında en arka sırada oturduğum için gökyüzünü görebiliyordum. Bulutları incelemeye başladığım sırada anılar birden gözümde canlandı...
3-4 yaşındaydım ve babamla beraber evimizin bahçesindeydik. Ben o zamanlarda da gökyüzüne aşıktım. Bulutlar, yıldızlar, güneş o yaşta ki bir çocuğun ilgileneceği konular değildi belki ama ben o zamanlar da garipmişim işte
'' Babaa! Baksana şu bulut aynı kalp gibi duruyor ne hoş değil mi? ''
'' Hayır, Bence hiç güzel değil. Bak bir kaç dakika sonra darmadağın olacak çünkü o. ''
Haklıydı! O zaman hiç bir sorunum yoktu kalbim sapasağlam duruyordu. Ama nereden bilebilirdim ki bir 4 yıl aynı okula gidip neredeyse her gün onu izlediğim çocuğun aniden bizim okula nakil isteyip geleceğini ve kalbimi o bulut gibi darmadağın edeceğini. İnsan kendisi seçemiyor ki kaderini. İçimde ki huysuz maviler içindeki o kız ayaklanıp '' Sanki kaderini kendin seçecek olsan yine Arda demeyeceksin'' Eh! o da haklıydı yani. Bulutları incelemeyi bırakıp uyumayı tercih ettim.
Ani bir sarsıntıyla gözlerimi açtım. Ah biraz uyumak istedim sadece o kadar ya! Kafamı kaldırıp değerli uykumu bölecek bu konuyu dinlemek için ağzımı açtığım sırada '' Biliyorum, biliyorum. Bu değerli uykunu bölen konu Arda'nın az önce bizim sınıftaki erkeklerle hararetli hararetli bir şey konuşmaları ve ardından sınıftan çıkmadan önce son olarak sana bakıp çıkmasıydı'' diye tek nefeste cümlesine kurmasına şaşkınlıkla bakarken Arda'nın bizim sınıfa gelmesi ve üstüne benim öküz gibi uyuyor olmamda eklenince şok katsayım ikiye çıkmıştı. Neler oluyordu böyle? Cansel karşımda benden bir cevap bekler önümdeki sıraya oturdu ve cümlesini tamamladı '' Şu esmer prensle gidip konuşma vakti gelmedi mi sence de? Bence o da sana boş değil ya eminim. Böyle bakması için bir sebep olmalı! '' dediğinde ona '' Saçmalama bana bakmıyor. En fazla küpelerim dikkatini çekiyordur '' diyip geçiştirdim oda kalkıp kızlarla aşağıya indi zaten. Gerçekten bakıyor muydu? Kafamın içindeki mavi kız '' Sana bakmayıp da kime bakacak saçmalama.'' diyip histerik bir gülüş attı. Bu daha çok dalga geçer gibiydi. Bu yüzden kafamı hızlıca sallayıp onu kovdum!
Allah aşkına bu sıraları niye tahtadan yaparlar? Çok oturunca acıyor işte ya! Tam 6 derstir sıramdan kalmayıp çizim yapmış bazı derslerde not tutmuştum. Fakat biraz daha bu sırada oturursam sınıftakilerin sırama tutkal sürdüğünü düşünmeden edemeyecektim. Sıradan kalkıp lavaboya gitmek vardı planımda. Ta ki sabah ki kızla Arda'yı beraber görmem bir çöküş gibiydi. Ne yani Arda onunla konuşmayı öylece kabul etmiş ve tanışmış mıydı? Belki numarasını da verir akşam onunla konuşurdu kim bilir? Ben kaç yıldır ondan başkasına bakmazken bile o kızlarla konuşup çok da güzel samimi oluyordu açıkçası. Bir kaç saniye gözlerinin içine bakıp hemen kafamı çevirmiş ve gelen gözyaşlarımı göndererek lavaboya girmiştim. Olumsuz düşünmeyeyim belki de ders hakkında konuşuyorlardır ya diye kendimi avutmaya çalıştım. Ama saçmalıktan ibaretti bu. Boş bulduğum bir kabine girdim ve belki 15 dakika belki 30 dakika boyunca orada oturdum. Can kırıkları kalbime batıyor Doktor Bey yardımcı olur musunuz? Ne garip değil mi yaranın hem kendisi o, hemde merhem o... Kapının hızlıca açılmasıyla birkaç ayak sesi duydum sonra ismimin tekrar edip duran Cansel; ''Alya... Alya...'' ve açılan kapıyla beraber endişeli yüzü ile karşımdaydı. Merak etmişti beni. Haklıydı... Sırf O'nu başka bir kızla gördüm diye kendimi böyle ergen bir genç kız gibi tuvalete kapatmam ne kadar da saçmaydı. O'nu hep başkalarıyla görecektim ki. Belkide bir gün birinin kolunda belki de öperken... Bir insana düşüncesi bile acı verir miydi? Bana onun başkasını öpme ihtimali bile acı veriyordu. Cansel sarılmış başını omzuna getirmiş, sırtımı sıvazlayarak bana destek olduğunu gösteriyordu. İyi ki de gösteriyordu...
Daha fazla derse katlanamayacağımı anlayıp çantamı tek omzuma asıp çıktım. Bazı şeyleri hak etmediğini düşünüyorum sanırım. Sevgimi... Bu hisleri... Gözyaşlarımı... Ama yine de sevmeye devam edeceğim sanırım. Ne olursa olsun. Koşullar ne olursa olsun. Belki kızacağım, belki çekineceğim, belki ona kızıp hatayı kendimde arayacağım fakat yine de vazgeçmeyeceğim... Sanırım bana iyi gelecek tek şey bir bardak dolusu kahve ve kitabım...