Demir
Aradan haftalar geçmişti. Onu takip edip izlediğim geceden beri hayatım tuhaf bir şekilde güzelleşmeye başlamıştı. Her gece gördüğüm kabuslar azalmış, haftada bir ya da iki kereye düşmüştü.
O geceden beri ne kokusu ne de gözleri aklımdan çıkmıyordu. O zamandan beri onu sürekli takip ediyor ve fotoğraflarını çekiyordum, ama yalnız değildim. Benimle birlikte Arda da Efe de takibe başlamışlardı.
Bu süre zarfında boş durmamış ortak arkadaşlarımız aracılığıyla onlarla ilgili bir çok bilgi edinmiştik. Gökyüzü Bakışlı'nın adı Deniz imiş. Ne kadar tuhaf, ben gökyüzü diyorum o Deniz çıkıyor.
Sadece o değil Deniz hem annesini hem de babasını uzun yıllar önce kaybetmiş. Hayatında sadece Beril var, bir de aralarına yeni katılan İrem.
Beril Gökyüzü Bakışlı'nın kardeşim dediği, ev ve hayat arkadaşı.Araştırmalarıma göre küçüklüğünden beri Beril ile birlikteymiş. İlkokul ve liseyi birlikte okumuşlar ve şimdi de aynı üniversiteyi birlikte okuyorlar. Annesinin ölümünden sonra Beril'lerin evinde yaşamaya başlamış.
Elimde onunla ilgili bilgiler bu kadar az iken, fotoğrafları olması gerektiğinden daha fazla var: sinirlendiğinde, üzüldüğünde, mutlu olduğunda, güldüğünde ve daha birçok görüntü...
Hepsi nedensizce odamın duvarını kaplamaya başladılar. Duygusuz birine göre fazla şey yaptığımın farkındayım ama kendimi engelleyemiyorum. Daha tuhaf olanı ise onu bu kadar tanımak istiyorken uzak duruyor olmam. Onca karşılaşmamıza, bakışmamıza ve aynı ortamda bulunmamıza rağmen ona hep mesafeli durdum. Nedeni çok belli aslında; sadece yaklaştıkça uzaklaşmasından korkuyorum.
Bu konuda da yalnız değilim. Çünkü: Arda Beril'i Efe İrem'i kafaya takmış durumda. Benden tek farkları fotoğraf çekmemeleri.
Efe duygusal bir adam. Bir keresinde odasına onu uyandırmak için gittiğimde, masanın üzerine bir defter bulmuştum. Defteri açıp baktığımda Deniz Gözlüm'e... yazıyordu. Bunu görünce çok şaşırmıştım. O sırada Efe uyanmış elimdeki defteri görünce utanmış bir şekilde İrem için demişti. Zaten duygularını dile getiremezdi. Belli ki daha fazla içinde tutamadığından bu defteri tutmuştu. Ben de daha fazla utandırmamak için üzerine gitmemiş, hatta bu konuyu hiç açmamıştım.
Hepimiz duygularımızı farklı şekilde dile getiriyorduk. Ben fotoğraf çekerek, Efe defter tutarak ve Arda da video çekerek içindekileri boşaltıyor. Evet Arda bizden her zaman daha çılgın olmuştur.
Her gün mutlaka odasına çekilir bir video çeker. Sadece odasında değil, dışarıya çıkıp gezdiğimiz çoğu yerde bir video çeker sonra bize eşlik ederdi.Bir keresinde sahilde gezerken aniden telefonu çıkarıp video çekmeye başlamıştı. İlk öncelikle nerede ve ne yaptığımızı söylemiş, videonun sonunda da "hava çok güzel ve ben hala seni çok özlüyorum" demişti. Bu davranışı bizi hem güldürmüş hem de şaşırtmıştı. Duygularını bu kadar açık bir şekilde dile dökmesi çoğu kez bize de cesaret vermiş ve bizi harekete geçirmişti.
Böyle düşüncelere dalmışken içeriye elinde limonatalarla Arda girip "iyice Mecnun oldunuz, bu haller size hiç yakışmıyor" diyerek hayıflanmıştı.
"bize diyene bak aramızda bir tane Mecnun varsa o da şüphesiz sensin " dedim.
"Abi ben Mecnun Olduğumu sizin gibi belli etmiyorum ki. Şu halinize bak! Sizi gören halinize acır bee" diye söylenirken Efe'ye telefon gelmişti. Okuldan bir arkadaş arıyordu. Arda'yı aramış ulaşamayınca da Efe'yi aramıştı.
Bir konu hakkında Arda ile konuşmak istiyormuş. Arda'da "15 dakikaya geliyorum" deyip adresi aldıktan sonra evden çıktı.O gün akşama kadar haftaya teslim etmemiz gereken proje için çalıştık. Saat dokuza gelmesine rağmen Arda'dan ses yoktu. İyice merak edip, bilmem kaçıncı kez olduğunu bilmediğim bir aramayı daha gerçekleştiriyordum. Kulağıma yine o bilindik ses dolarken içim öfke ve merak ile dolmuştu.
"Beyefendi'nin telefonu hala kapalı ve hiçbir haber yok" derken telefonum çalmaya başladı. Arayan yabancı biri numaraydı. Açıp açmamak arasında tereddüt etsem de, belki Arda'dandır deyip açtım telefonu. Karşıdan gelen yabancı sesi ayırt etmeye çalışırken sorduğu soruya cevap verememiştim.
"İyi geceler, Demir Bey ile görüşecektim" diyen büyüleyici sesin etkisinden çıkmaya çalışırken "buyurun benim" dedim. Bir ses nasıl olur da bu kadar yabancı iken bir o kadar da tanıdık gelebilir ki...Karşımdaki ses "b...ben ben... " diye kekerlerken bir şeylerin ters gittiğini anladım. Bir anda "sen nee" diye bağırdım. Karşımdaki ses iyice cılızlaşırken "hemen hastaneye gelmelisiniz" deyip bir hastanenin adresini verdi. Ben ne olduğunu anlamadan "arkadaşınıza çarptım ve kendisi şu an ameliyatta" deyip telefon kapanmıştı. 1, 2 dakika telefon ile bakıştıktan sonra Efe'nin beni dürtmesi ile kendime geldim. Bu olamazdı değil mi? Yani biri bizimle dalga geçiyordu. Evet evet kesinlikle Arda yine eşek şakalarından birini yapıyordu.
Ya değilse, ya gerçekse...
Milyonda bir ihtimal bile olsa oraya gidip gerçeği öğrenecektim. Efe bana soru soran gözlerle bakarken kolundan tutup "hiçbir şey sorma hastaneye gidiyoruz" dedim.
Efe sesini çıkarmadan benimle birlikte arabaya binmiş ve sakinleşip anlatmamı sabırla beklemişti. Kendini biraz topladıktan sonra her şeyi anlatmıştım. Efe inanamaz gözlerle bana bakarken hızımı arttırmış ve 20 dakika içerisinde hastaneye varmıştık. Hemen arabadan inip hastaneye girdim, girer girmez girişteki danışmadan Arda Tekin diye sordum.
İki dakika içerisinde koridorun sonundaki ameliyathanede olduğunu öğrenip, koşar adımlarla ameliyathanenin önüne geldik. Gördüğüm manzara beni şoka soktu. Efe de benle aynı durumdaydı.
"Siz..." diye sert bir şekilde sorduğumda...

ŞİMDİ OKUDUĞUN
SESSİZLİĞİN İÇİNDE
RomanceSen Gökyüzü Bakışlım ! Kalbimi çaldığın için bana bir kalp borçlusun '' dedi adam . Kadın anlamaz gözlerle baktıktan sonra '' nasıl '' diyebilmişti sonunda . " Kalbimi senden alamıyorum onun yerine bana Kalbini verirsen ödeşiriz " demişti muzip bi...