Bir sabah daha güneşinin daha doğuşuna eşlik ediyordu, elindeki esrarın dumanını tüm ciğerlerine doldururken. Gece boyunca bir dakika uyumamış, sabaha kadar karanlığın esaretine ve ışığın naifliğine tanıklık etmişti. Göz altları kızarırken sigarasını söndürüp çatıdan aşağıya savurdu ve ayaklandı. Merdivenden adımları birer birer inerek evin kapısına ulaştı.
Kapıyı ittiğinde açamadı, arkasındaki büyük bir ağırlık açılmasına engel oluyordu. Evin arka tarafına yürüdü ve odasının pencerisinden içeriye ulaştı. Eve girdiğinde kapının önünde sızmış olan babasına tiksinerek baktı. Alkol ve kusmuk kokusu tüm koridoru kaplamıştı.
Yüzünü yıkamak üzere banyoya ulaştı. Aynadaki yansımasına baktığında bir süre gözlerini alamadı. Kızarmış göz altları, dağılmış saçları ve solulaşmış dudakları. Yüzüne bir avuç su vurduktan sonra göz makyajı yaptı ve saçlarını düzeltti. Vanilya kokulu parfümünü bedeni ile buluşturdu.
Kıyafetlerini değiştirip girdiği gibi pencereden dışarıya çıktı. Düz kaldırımda yürümeye başladığında kulaklıklarını taktı ve kendini müziğin ritmine bıraktı. Beyni uyuşuktu, nasıl kaslarına hareket etme hükmünü verdiğini bilmiyordu.
Merdivenlerden çıkıp okulun koridoruna ilerlediğinde kapşonunu kafasına geçirdi. Çevresindeki gördüğü her şey ona başka bir boyuttan ve soyutlaşmış olarak görünüyordu. Bir kolunu duvara yaslamış ve önündeki kızın tebessümüne karşılık veren sarışın bir genç, bağırarak kavga eden biri yeşil gözlü ve diğeri mavi gözlü iki kız, ağlayan esmer kıza her tesselli etme girişiminde kızın bağırması ve ondan uzak durması şeklinde söylemlere maruz kalan başka bir genç. Hepsinin önünden sanki hologramlarmış gibi geçti.
Kızlar tuvaletine ilerleyip çantasındaki maddeyi çıkaracaktı ki hızla kapı açıldı. Ağlayan kız musluğu açıp gözyaşlarının suya karışmasına ama göz makyajının mahvolmasına sebep oldu. Ona bakan Clarke'ı gördüğünde bağırdı. "Ne bakıyorsun ?" Bir yandan hala hıçkırıklarını yutuyordu. Uzun bir parça kağıt havlu alıp buruşturdu ve gözlerinin altlarını temizlemeye başladı. "Sikeyim!" dedi aynadaki görüntüsüne baktığında.
Clarke önemsemeden elindeki küçük poşeti granit taşa şerit şeklinde döküp burnuna çekti.
Bir saniyelik ona bakan Lexa ne yaptığını kavradığında tekrar baktı. "Ne yapıyorsun ?" diye bağırdı. Clarke gözlerini kapatıp hissetmeye çalıştı ama karşısındaki kızın anlamsız soruları yaşadığı zevke perde çekmişti.
"Piknik yapıyorum." Dedi gözleri kapalıyken.
Lexa elindeki peçeteye burnunu silip çöpe attı. "Neden gözlerin kapalı ?" dedi küçümseyici bir bakış ile.
Clarke cevapladı. "Çünkü sana bakmamamı söyledin."
"Açabilirsin." Dedi Lexa. Clarke gözlerini açtıktan sonra eşyalarını toparlayıp oradan çıkmaya hazırlandı, ağır kapıyı çekecekken Lexa onu durdurdu. "Bende deneyebilir miyim ?"
Clarke kapıyı bıraktığında geri kapandı. Tek kaşını kaldırdı ve karşısında ona öylece bakan kıza yöneldi . "Seni tanımıyorum son sınıflardan Lexa." Dedi hissiz ses tonu ile. Lexa kahkaha atsa da Clarke'ın son derece ciddi olduğunu gördüğünde ciddileşti.
"Arkadaş canlıyısımdır." Dedi Lexa tebessüm ederek. "Hadi ama dostum."
Clarke çantasını bırakıp bir poşeti çıkardı, ona uzattı. Lexa almak üzere elini uzattığında geri çekti. "Bana bir daha dostum dememen şartı ile." Dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Spoons (Camren x Larry x Clexa )
Hayran KurguSahte, yanlış, bencil hayatlarınızı yerle bir etmek adına oluşturulmuş bir karakter miyim ? Belki de ama ince bir noktada, ben hepinizin gerçekte kim olduğunuzu biliyorum. Ben mi, hiç biriniz beni tanımıyorsunuz ve asla da tanımayacaksınız xx Spoon