''Kyungsoo-ah'' Sehun sekerek yanımıza geliyor. ''Salak mısın yavrum? Bunları ne diye sınıfta bırakıyorsun. Şu senin sınıfındaki dedikoducu kızlar başına üşüşmüştü. Öğrencilerin ağzına düşeceksin sonra! Zaten bacak kadar boyları olmasına rağmen Tarih hocası ile aranı yapmaya çalışıyorlar...'' Sehun azarlarcasına mırıldanırken yanıma oturdu. Mektupları alelacele alırken yanaklarımın kızardığını hissediyordum. Bize merakla bakan Luhan ve Jongin'e tebessüm ettim. ''Onları orada bıraktığımı bile hatırlamıyorum...''
''Ah bunlar o mektuplar mı?'' Luhan neşeyle sorunca olduğum yerde apışıp kalıyorum. Luhan durumu fark ettiğinde mahcup bir şekilde gülümsüyor. Onun da benim kadar kızardığını fark etmek, utancımı birazcık giderir diye umuyorum. ''Sehun bize bahsetmişti. Şu çocukluk aşkın... Çok romantik, ah!''
Sehun'a korkutucu bir bakış attığımda yanımdan kalkarak Luhan'ın yanına oturuyor. Onu tehditkar bir şekilde süzmeyi sürdürüyorum. ''Sehun'un üstüne vazife olmayan şeyleri ağzından kaçırmak gibi bir huyu vardır.'' Diyorum dişlerim arasından. Sehun'un gergin gülüşü kulaklarıma doluyor.
''Kızma ona!'' diyor Luhan elini Sehun'un omzuna koyarken. Destek vermek için yaptığı hareket ile Sehun ufak bir panik yaşıyor. Bunu fark eden tek kişi olurken bu durumdan faydalanabileceğim milyonlarca senaryo uyduruyorum.
Ama Lanet olsun ki Sehun en yakın arkadaşım ve benim ona yapabileceğim şeyler kısıtlı.
''Sehun'un niyeti iyiydi. O da en az senin kadar çocukluk aşkına kavuşmanı istiyor. Böyle bir arkadaşa sahip olduğun için mutlu olmalısın.''
Rengim kırmızıya bir ton daha uyum sağlarken gergince gülüyorum. Elim gömleğimi buluyor. Yakalarını çekiştirdiğim sırada panikle söyleniyorum. ''B-benim onunla bir araya gelmek istediğimi de nereden çıkardın? H-hem zaten birileri benimle kafa buluyor olmalı. Zaten... O olsa bile... Ah birileri dalga geçiyor olmalı.''
''Bu kadar peşin hükümlü olmasana!'' Şaşkınca Jongin'e bakıyorum. Kendisi de dediklerinin farkına sonradan varmış olacak ki eli ayağına dolaşıyor. Gözleri git gide irileşirken oturduğu sandalyede kıpraşıp duruyor. ''Y-yani sonuçta yıllardır görmedin... Çocukluk aşkını.'' Sesi sonlara doğru kısılıyor. ''Bilemiyorum belki de cesaretini şimdi toplamıştır veya... Doğru zaman budur. Ben-''
''Neden mektuplardan birini okumuyorsun?'' Luhan normalden daha yüksek bir sesle sorarak oturduğu yere sinmiş çocuğu kurtarıyor. Şaşkınca ona bakıyorum. ''Bunun iyi bir fikir olduğunu sanmıyorum...'' Alt dudağımı dişleyip mırıldanıyorum. Bakışlarım mahcupça onlar üzerinde geziniyor.
''Ah Kyungsoo bana bile okutmuyor! Bunu yapacağına ben bile inanmıyorum.'' Diyor Sehun laubali bir tavırla.
''Yoksa ondan utanıyor musun?'' Jongin kısık bir sesle soruyor. Gözlerinde gördüğüm tüm o yoğun duygular eşliğinde kan beynime sıçrıyor.
''Onun yaptığı hiçbir şeyden utanmam ben!'' diye bağırıyorum. Arkadaşlarım tepkimden şaşırmış olsa da Jongin'in yüzüne işleyen gülümsemenin Luhan ve Sehun'un gülümsemelerine benzediğine inanıyorum. ''Yani... Sadece onları başkaları ile paylaşmak istemiyorum. Çok güzeller çünkü.'' Liseli bir aşıktan farkım kalmıyor, bunun bilincinde olsam da kendimi toparlayamıyorum. Kısık bir şekilde gülerken kucağıma çektiğim mektupları okşuyorum.
''Sen her geçen gün daha fazla cimri olmaya başladın!'' diyor Sehun onaylamaz bir şekilde.
Ona ters bir bakış atarken homurdanıyorum. ''Sen aşktan ne anlarsın ki?''
Sehun abartılı bir şekilde elini kalbine götürüp dramatik bir edayla gözlerini kırpıştırıyor. ''Duydun mu Luhan? Sanırım içimde bir şeyler kırıldı.''
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House by the Sea // kaisoo
Fiksi PenggemarBen yaz aşkımı soğuk bir eylül sabahında kaybetmiş, yağmurlu bir bahar öğlesi unutmuş ve serin bir yaz akşamı mektupları ile tekrardan ona vurulmuştum.