Bu bölümün Hunhan olmasının tabii ki de Where Do Broken Hearts Go'da yaptığım kalleşlikle alakası yok... Eheh bu bölümdeki her kelime kedi nanesi kokan mandalinamın beni affetmesi için sajajaks
Her şekilde affedecek ama olsun jahjdk
Keyifli okumalar!
***
Gabrielle- Longfellow
''Ne demeye Jongin ve Kyungsoo'ya kampa gideceğimizi söyledin ki!'' diye azarlıyorum onu. Telefonun öbür ucundan birkaç hışırtı geliyor. Ardından Luhan'ın iç gıdıplayıcı kahkahası kulaklarıma doluşuyor.
''Çünkü benim salak arkadaşım aptal aşık olduğu kadar utangaç da.'' Luhan birkaç saniye sessiz kalıyor. Yatağımda bağdaş kurmuş bir şekilde otururken dolabımdaki aynaya yansıyan yansımamla bakışıyorum. Suratım kıpkırmızı olmuş. Bakışlarım tek bir noktaya sabitlenemezken hiç olmadığım kadar gergin hissediyorum. Bunun sebebinin Luhan tarafından terslenmekten korktuğumdan mı yoksa birkaç saniye önce yaşanan olayların bir hayal olup olmadığını anlayamadığımdan mı olduğunu bilmiyorum. Bildiğim tek şey ateşle oynuyor oluşum. Kalbim ağzımda atıyor ama biliyorum. Luhan birkaç dakika içinde bir kez daha benimle sadece arkadaşının mutluluğu için aynı havayı solumaya razı geldiğini söyleyecek. İç geçiriyorum.
''Baksana, karşısına çıkıp 'ben senin çocukluk aşkınım hadi evlenelim!' diyeceğine kırk tane oyuna başvuruyor. Aralarının olması için bize ihtiyaçları var. Hem ne olmuş? O kampa gidiyor gibi yaparız, olmadı kampa gerçekten de gideriz. Temiz hava iyi gelmez mi?''
Luhan inandırıcı bir tonda söylüyor. Ben ise şaşkınlıktan ne yapacağımı bilmez haldeyim.
''Benimle beraber olmaktan rahatsız olduğunu sanıyordum... Sonuçta kendini taciz ediliyormuşsun gibi hissetmene sebep oluyorum.'' Küçük bir çocukmuşçasına, kırgınca söyleniyorum. Bu meseleyi her ne kadar unutmuş olsam da kelimeler ağzımdan çıkıveriyor. İflah olmaz umudum karnımdan aşırı kendini belli ederken yansımamla bakışıyorum. Telefonun öbür tarafından bir iç çekişi işitiyorum. İstemsizce gözlerim kapanıyor, Luhan'ın iç çekişi bile bayılmam için bir sebep haline gelmiş gibi hissediyorum.
''Öyle hissetmiyorum.'' Diye fısıldıyor. Sesi o denli kısık ki, telefonun hışırtısı ile karıştırdığımı sanıyorum. ''Sen iyi birisin Oh Sehun, seninle beraber olmak beni rahatsız etmez.'' Bu sefer sesi daha yüksek ve temkinli çıkıyor. Nedense keyfim düşüyor.
''Bizim... Kampa gitmemiz gerekmiyor.'' Diyorum umutsuzca. ''Gidiyormuş gibi yapsak yeter.''
Neden böyle bir şey yaptığımı bilmiyorum. Kendi kuyumu kendim kazıyor, işleri zorlaştırıyorum. Luhan ile arkadaş çerçevesi içinde de olsa bir düzine umut vaat eden anıyı elimin tersi ile itiyorum.
''Sen nasıl istersen.''
O an Jongin'in yatığı her hareketi çok iyi anlıyorum. İnsanı çileden çıkartan inadı ve korkusu bile o kadar samimi, tanıdık geliyor ki.
Bir bakıyorum Jongin'den bir farkım kalmamış.
***
Her zaman sıcakkanlı biri olmuştum. En yakın arkadaşımın aksine yerimde duramaz, panik halde olmadığım bir saniye bile olmazdı. Tepkilerim abartılı, kahkahalarım ise koca bir apartmanı gezinecek kadar güçlü ve ardı arkası kesilmez olurdu. Öte yandan, şıpsevdinin tekiydim Kyungsoo'yu çoğu vakit imrenerek izlerdim onun adını bile hatırlamadığı bir oğlanı yıllar boyunca burnunda tütüp denizi sever gibi sevmesine anlam getiremezdim. Ben daldan dala konardım. Her biriyle evleneceğimi söyler, ardından gönlümü başkasına kaptırırdım. Niyetim kötü olmasa da, vaziyetim vahimdi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
House by the Sea // kaisoo
Fiksi PenggemarBen yaz aşkımı soğuk bir eylül sabahında kaybetmiş, yağmurlu bir bahar öğlesi unutmuş ve serin bir yaz akşamı mektupları ile tekrardan ona vurulmuştum.