Hemen kolumdan tutup beni içeri çekti, sonra Ahmet abi elinde bir boya fırçası yanıma geldi.
''Eeee o kadar yardıma gelmişsin. Al bakalım şunu. Ben bu duvarı, sen de bu duvarı boya.'' Dedi hiç boyanmamış duvarları göstererek.
Mecburen ''Tamam'' demek zorunda kaldım.
Ben duvara, duvar bana boş boş bakarken Ahmet abi kolumu dürtüp 'hadi başla' bakışı attı.
''Lavabonuzu kullanabilir miyim?'' diye bir yalan uydurdum.
''Tabi koridorun sonunda.'' dedi Serap teyze.
Ben de koridor da ilerlemeye başladım. ''Lan bana ne sizin boyanızdan badananızdan. Ben adamlara biraz sessiz olsunlar diye geldim onlar hemen iş yaptırıyor. Bu....'' Ben böyle söylenirken yanımdaki kapıdan sesler geliyordu. Etrafımı kolaçan edip kapıyı sessizce açtım, içeriye doğru kafamı uzattığımda Deniz'in duvara sprey boyayla bir şeyler yaptığını fark ettim. Duvara baktığımda ise kafası kopan bir adamın resmini boyadığını gördüm ve hiç çaktırmadan tuvaletin yolunu tuttum. Bu çocuk gerçekten garipti. Yani bir şeyler vardı. Psikopat gibi bir şeydi. Daha fazla bunları düşünmeden tuvalette işimi halledip ellerimi yıkadım. Tam kapıdan çıktım ki Deniz'i gördüm. Elinde notebook. Kaşlarını çatıp bana ters ters baktı ve
''Ne işin var senin burada.'' Dedi sakin bir sesle.
'' Ailene yardıma geldim. Ee oğulları yapmayınca ben devreye girdim.'' Dedim. Biliyorum çok gıcıkçaydı ama ne yapayım. Deniz'e karşı çok farklı hislerim vardı. Batıyordu yani o halleri, tavırları.
''Yardımını yaptıysan artık gidebilirsin.''
''Gönüllü de değildim zaten annen zorladı.''
Sessizce bir şeyler mırıldandıktan sonra bana dönüp
''E git o zaman.'' Deyip çıkış kapısını gösterdi. Ben de omuz silkip kapıdan dışarı çıkmıştım. Aslına bakarsan evden beni kovmuştu ama olsun bu işime geliyordu.
Dışarı çıktığımda Rüzgâr'a 15 dakika sonra onlarda olacağımı mesaj atıp Rüzgâr'ın evine doğru yürümeye başladım. Rüzgâr'ın ailesi arada bir iş için şehir dışına gidiyorlardı, öylelikle de çoğunlukla Rüzgâr evde yalnız başına kalıyordu.
Rüzgâr'ın evinin önüne geldiğimde kapıyı çalar çalmaz kapı açıldı.
''Yine kiminle kavga ettin?'' diye sordu.
''Hiç kimseyle de beni içeri almayacaksın galiba.''
''Yok be gir içeri.'' Ben içeri girerken o konuşmasına devam etti.
''Genellikle başınız belaya girince gelirsiniz de ondan dedim.''
''Yok be oğlum. Canım sıkıldı ben de uyuyayım dedim, tam uykuya daldım aşağı kattan sesler geliyor. Dedim gideyim de uyarayım. İndim aşağı, bastım zili, bekliyorum, Seda Abla kapıyı açtı 'Aaaa' dedi. 'Berk sen mi geldin. Ah ne kadar iyisin. Gir içeri.' Lan kadın iş yapmak için beni bekliyormuş resmen. Neyse girdim içeri. Ahmet Abi elime verdi boya fırçasını ' E o kadar yardıma gelmişsin boya bakalım.' İşten kaytarmak için lavabonun yerini sordum. Lavaboya giderken böyle çatır çutur sesler geliyor bir odadan ama odanın kapısı kapalı. Bendeki de merak açtım kapıyı, uzattım kafamı Deniz'i gördüm; arkası dönük elinde sprey boya duvara bir şeyler yapıyor belli. Duvara baktım kafası kopuk insan resmi. Hiç çıt çıkarmadan çıktım odadan. Lavaboya gittim, işimi halledip çıktım, karşımda Deniz. Elinde notebook karşıma dikilmiş.' Ne işin var burada.' diyor. Ben de buna biraz kafa tuttum. Sonra beni evden bir nevi kovdu.''
''Kovuldum son çare buraya geldim diyorsun.'' Evet manasında kafamı salladım
''O bu değil de cidden bu Deniz'de bir şeyler var. Psikopat mı acaba?''
Bilmem dermiş gibi omuz silktim. Derin bir nefes alıp.
''Kahve?'' diye sordu. Ben de kabul ettim. Kalkıp mutfağa gittiğinde ben de boş boş halıya bakıyordum. Hani sabahları bedensel olarak uyanırsınız ama hala beyniniz uyuyor olur ve boş boş halıya bakarsınız ya. Aha tam da öyleydim şimdi. Rüzgâr yanıma geldiğinde anca kendime geldim.
''Ne düşünüyorsun kara kara?''
''Ya acaba cidden bu çocukta bir şeyler varsa. Yani ucu bize dokunmasın?'' Rüzgâr söylediklerimi kafasında tartmak istermiş gibi düşündükten sonra bana hak verdi.
''Haklısın aslında. Bana bak! Bu çocuk yanında bir defter filan taşıyor mu? Günlük gibi...''
''Yok, hayır. Yani ben hiç görmedim. Zaten nerede göreyim çocuk daha bu gün taşındı.''
''Muhakkak bir şeyi vardır.'' İkimiz de bir şeyler düşündükten sonra Rüzgâr bir şey bulmuş gibi bana dönüp;
''O yokken odasına gizli gizli girebilir misin?'' Bilmem manasında omuz silktiğimde
''Girersin girersin.'' Dedi sanki akında bir fikir varmış gibi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Sırlar Denizi
Novela JuvenilBir sınıfta hocanın "çıt çıkmayacak" kelimesi üzerine "çıt" diyen gerizekâlı ama sempatik Poyraz UĞUR. Ranayı deli gibi seven ama bir türlü başkalarına söyleyemeğen platonik aşık Bora TÜRK. Her zaman için akıl ve mantığı seçen ama arada bir hatalar...