☯3. Bölüm☯

72 9 2
                                    


İyi okumalar. Yazım ve imla hatalarım varsa lütfen, kusura bakmayın.


Alarmın sesi ile gözlerim aralandığında, odamın içi kasvetli bir hava ile doluydu. Gözlerim cama kaydığında, gördüğüm yağmur damlalarıyla yüzümde hafif bir gülümseme oluştu.

Bu havaları severdim.

Hırçın yağmur damlalarını severdim.

Yatağımdan kalkıp, cam kenarına gittim.

Sanki gökyüzü, sevdiği yeryüzüne kızmış da damlalarını büyük bir hırçınlıkla yere indiriyormuş gibi düşünürdüm hep. Çığlıklarıyla süslerdi bazende hüznünü gökyüzü.

Gökyüzüne aşık bir kızım, ben.

Onun gizemine, aydınlığına, maviden aldığı siyahlığını ve karanlıkta bile yıldızları bize sunmasını seviyordum.

Ama her zamanda kendimi yeryüzüne ait hissederdim. Gökyüzüne ulaşamayacağımdandır belki de bu hissiyat.

Dışarıyı izlemeyi bırakarak masamın yanına ilerledim. Çekmecemdeki orta boydaki şiir defterimi çıkararak, içimden dökülen kelimeleri yazmak için kalem aldım elime. Bu defter benim için önemliydi. Çünkü kimseye anlatamadığım hislerimle doluydu, ya da başkasına ait lakin benim kendimi bulduğum dizilerle doluydu sayfalarım.

''Gökyüzüne aşık, bir toprak parçasıyım.

Gökyüzünde can bulmak için çırpınan ama bir adım öteye gidemeyen.

Esen hafif bir esintiyle, yerle yeksan olan.

Gökyüzünün her hırçın damlasında, çamur olan bir toprak parçası.

Ama vazgeçmeyen her şeye rağmen. ''

Defteri yine aynı yerine koyup, odamdan çıkıp banyoya gittim. İhtiyaçlarımı karşıladıktan sonra, önce annemin odasına gittim annemi uyandırmak için. Lakin bomboş bir oda ile karşılaştım. Yatağı toparlanmış olduğuna göre, annem çoktan gitmiş olmalıydı. Adımlarım kendi odamı buldu. Dolabımdan okulun kışlık kıyafetini çıkardım, siyah pantolonlarımdan birisini de alıp giydim.

Çantamı geceden hazırlamıştım. Üstüme asker yeşili rengindeki ve diğerlerinden daha kalın olan yağmurluğumu seçip, giydim. Siyah sırt çantamı da takıp odamdan çıktım. Kapının yanına geldiğimde, yeşil ayakkabılarımı giyip, kendimi dışarı attım.

Yağmur yavaşlamıştı, yine de yağmaya devam ediyordu. Yağmurluğumun şapkasını kafama geçirip, yürümeye başladım. Kulaklığımı takmamıştım çünkü yağmurun sesini dinlemek istiyordum.

Gökyüzü, yeryüzündeki kirleri temizlemek adına döküyordur yaş tanelerini belki de. Yeryüzünün kirleri insanlardı. Döküp, yıkan ve hatta daha beterini yapıp yeryüzüne kirletenler bizlerdik. Birbirimizi de kirletiyoruz. Ve gökyüzü temizlemek istiyordu bizi. Ne kadarımız temizlenirdik ya da ne kadar temizlenirdik?

Okulun sokağına girdiğimde yağmurun sesine, insanların sesi de karışmaya başlamıştı. Yağmurun sesini de kirletmiştik. Kafamı yerden kaldırarak, insanlarda gezdirdim. Çoğunun elinde şemsiye, hızlı adımlarla okula gidiyordu. Yavaş adımlarımı hiç bozmadan, okul bahçesine girdiğimde Leylayı gördüm. Bekçi kulübesinin yanında durmuş, gözleri telefondaydı. Yanına doğru ilerlerken, beni fark etmemişti bile. Telefonu kulağına götürüp, kafasını kaldırdığında yanına varmıştım bile. Beni görünce, telefonunu kapattı.

KATRAN KARASI☯Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin