Yerimde doğruldum. Kalbim yerinden çıkacak gibi hissediyordum. Midemdeki kelebekler uçuşmuyor adeta midemi kemiriyorlardı.
"Nasıl yeniden?"
"Yani sen hasta değilsin inanıyorum sana. Rüya falan görmüşsündür. İlk tanışmamız kötü oldu yarın sinemaya ne dersin ?"
Bir an yüzüm düştü ben yaşadıklarımızı gerçek olduğunu bir an olsun düşünmüştüm. Ah salak Damla ah!
"Tabii olur neden olmasın ki fakat arkadaşça."
"Başka birsey demedim zaten "
Dedi, suçsuzum dercesine ellerini havaya kaldırarak. Gülüştük.
" Çok rahat uyuyordum aslında."
" Göğsüm ve omzum senindir o halde ufaklık. Arkadas olarak. " dedi göz kırparak ve uzandı. Bende başımı göğsüne koydum ve o güne kadar uyuduğum en tatlı ve rahat uykuya bırakmak üzereydim kendimi. Deniz ve Rüzgarın parfümünün kokusu eşliğinde. Bu his bambaşkaydı. Ciğerinin en dibine kadar çekipte doyamadığın, yağmurdan sonraki toprak kokusu gibi, öyle huzurlu, öyle mutluluk verici. Daha önce kimseye sarılıp uyumak yada sarılıp da bırakmamak istediğim olmamıştı ama şuan zaman dursun istiyordum,hayatımın en güzel uykusuna dalarken...
Hayat... Gerçekten çok tuhaftı. Tam olarak 8 saat önce, hayatımın en kötü yılındayken, şimdi burda sabahın en güzel ışıklarında, denizin mükemmel kokusuyla ve manzarasıyla, tüm bunları tamamlayacak hatta belki gölgede bile bırakacak kadar güçlü ve güzel bir hisle, sevdiğim adamın yüzünü izliyordum. Daha önce hissetmediğim kadar güçlü bir o kadar da yasak hislerle...
Herşeyin bir sonu vardı ve içinde kaybolacağım derinlikteki gözlerini aralamaya başladı. Kirpiklerinin düzgünlüğü bile gözlerinin güzelliğini kapatamamıştı. Dudaklarını araladı. "Sen, muhteşem bir detaysın."
"Arkadaş-" dedim gülümseyerek.
"Olarak." diye tamamladı gülerek. Ah tanrım! Gülüşünde kaybolabilirdim. Arkadaş olarak (!) O gülünce mideme öyle güçlü bir sancı saplanıyordu, ki ben bu sancıyı bile seviyordum. Doğruldum.
"Eve gitsem iyi olacak."
"bekle." diyerek ayağa kalktı. Elimden tutarak benide kaldırdı. Sarıldı ve kısık bir sesle "Unutma. Akşama sinema?"
Bir santimetre bile ondan uzaklaşmadan, "Tamam, gideriz." Sonrasında kendimi çektim- ki zar zor yapabildim- görünmez bir iple bağlanmış gibiydim ona. Topuklu ayakkabılarımı giyip,çantamı da aldıktan sonra el sallayarak oradan uzaklaştım.
Bugün herşeyiyle çok güzeldi. Gökyüzü bir farklıydı. Kumsalda ilerlerken ayakkabılarımı çıkardım - çünkü çok yükseklerdi-. Kum tanelerini hissetmek bile ayrı bir huzur veriyordu. Evin yolunun nasıl bittiğini düşünmeye başladım. Kapıya gelmiştim bile. Çantamı karıştırdım ve uzun süren uğraşlardan sonra anahtarı buldum. Zafer edasıyla açık renkli ahşap görünümlü kapının kilidine anahtarı soktum. İki kere çevirdim ve kapı açıldı. Adeta evden kaçan kız gibi parmak ucunda salondan geçtim. Merdivenleri çıkıp odaya girecekken- "Hay Aksi! " Çantam çerçeveyi devirmişti. Sıla koşarak geldi.
"Allah belanı versin. Hırsız zannettim ödüm koptu. Nerdesin sen?"
Beyaz geceliği içinde renkten renge geçen Sılayı es geçip odaya girdim.
"Kime diyorum ben!"
"Banaaa." diye omuz silktim umursamazca. Keşke yapmasaydım. Beyaz tüylü terliklerini çıkarıp, anne edasıyla,
"Dayak mı istiyorsun kızım?" dedi.
"Üff. Öldüm, oldu mu? Çok yorgunum Sıla hadi çıkta anlatırım."
Terliğini kafama atıp, sonra görüşürüz diyerek odadan çıktı. 1-2-3
"Ver şu terliğimi be. Senden değerli o" diye bağırdı odanın beyaz meşe kapısından. Bende "Çirkefsin kızım çirkef. O çocuk sana nasıl katlanıyor." derken terliği kapıya doğru fırlattım.
"Senin gibi salak değil de o yüzden." dedi. Çokta umrumda. Bende odayla uyumlu olan beyaz dolabı açtım, içinden beyaz saten geceliğimi alıp, askısından çıkardım. Onu üzerime geçirdim ve mürdüm rengi aynanın karşısına geçip makyajımı sildim. Sonrada saçlarımı taradım. Ellerime ve yüzüme krem sürdüm. Yüzüm bu gün bir başka mı güzeldi? . Sıla büyük ihtimalle uyumaya gitmişti. Diğerleri de uyuyordu. Aynadaki aksime bakarak gülümsemeye başladım. Kahvaltıyı ben hazırlayacaktım. Tabii Sılanın sevdiceğini (!) de çağırıp, o beyaz gecelik ve muhteşem tüylü terlikleriyle görmesini sağlayacaktım. Tamam Allah var gecelik yakışıyordu bizimkine fakat o terlikleriyle modaya savaş açıyordu resmen. Önce Sılanın sevgilisini aradım. O da hemen kabul etti tabiki. Hemen ahşap merdivenlerden aşağıya indim.
Beyaz ve altın renginin hakim olduğu mutfağa girdim. Dolaba doğru yürüdüm ve kahvaltılıkları çıkardım. Ve kahvaltıyı hazırlamaya başladım.
Bahçeye hazırladığım masaya şöyle bir baktım hiçbir eksik yoktu. İyi iş çıkarmıştım. Ve sevgili enişte beyimizle arkadaşları kapıda göründü.
"Hoşgeldiniiiiz." Diye abartılı bir şekilde kucakladım onları. Emre'de gelmişti ve biraz mahçubtu doğrusu fakat benim rahatlığıma karşı yüzünde gözle görülür bir rahatlama belirmişti.
"Hadi masaya geçin, boşuna mı hazırladım bunları."
"Tamam tamam geçiyoruz." dedi Sılanın sevgili. Teslim olurcasına ellerini kaldırarak. Kıkırdadım.
"Sen değil."
Sorarcasına yüzüme baktı.
"Sıla'yı uyandıracağız seninle. Geldiğinden haberi yok." Heyecanlı bir şekilde başıyla onayladı beni. Ben önde o arkada merdivenleri çıktık ve Sılanın odasının kapısına geldik. Kapı gayet sade beyaz meşedendi ama birde içerisini görseniz... Toz pembe , tüylü mü tüylü bir oda... Cem'in ilk defa buraya girdiği yüzündeki şaşkınlıktan okunuyordu. Yavaşça kapıyı açtı ve bir iki adım ilerledikten sonra bana döndü ;
- Gelmiyor musun?
- Sağlığım için bu uzaklık iyi.
Dedim fısıltıyla. Gülümsedi ve başıyla onayladı. Ve Sılanın baş ucuna doğru yürüdü.
- Sılaa, canım, hadi uyan.
- Ya kızlar gidin başımdan lütfen.
- Hadi ama Sıla!
Demesiyle yataktan sıçradı.
- Cem!!!
Tabiki bizim kız aptal olduğundan kendi gözlerini kapadı.
- Sıla napıyorsun?
- Yaa görme böyle , görme. Görmedin tamam mı? Unut şimdi dışarı çık.
- Sılaa. Dedi ve nazikçe Sıla'nın ellerini gözlerinden çekti.
- Kendi gözlerini kapadın.
- Off. Çok salağım değil mi? Diyerek güldü. Ve tüylü terlikli. İkiside güldü.
- Seni öldüreceğim küçük cadı! Diyerek bana baktı. Cem;
- Sssh. Ben seni her halinle seviyorum. Tüylü terliklerinle bile.
- Yaaa. Gerçekten mi?
- Gerçekten. Dedi ve sarıldılar. Sıla bana dil çıkarıyordu. Pislik.
- İğrençsiniz, sizden nefret ediyorum. Diyip ayaklarımı vura vura merdivenlerden aşağı indim.