Multi: Yağmur
Cahit Zarifoğlu "Yaşamak" adlı eserine "ne çok acı var" diyerek başlıyor işte olay bu kadar net.
Çocukken daha basitti sanki yıllar geçtikçe zorlaştı herşey.
Taşınmak zorundaydık. Babam Rana'yı aldatmıştı. Ve o gün ilk kez Rana'yı bu kadar güçsüz gördüm. Belki gerçek annem olmayabilir di ama beni büyüten benim için savaşan o güçlü kahraman kadın o gün karanlıkta yok olmuş gibiydi. O güzel gözleri eskisi gibi parlamıyordu, o melekleri kıskandıracak gülüşü çıkmaz bir labirentte kaybolmuş gibiydi. Mutlu ve huzurlu o yüzünün yerine nefret ve hüzün almıştı. Aşık olduğu ve uğruna ölecegi adam tarafından aldatılmıştı.
Rana odamın girişinde duruyordu. "Bavullarını çabuk hazırla birazdan çıkacağız" bana bakmıyordu bile. Belki de onu öyle güçsüz görmemi istemiyordu. Tam odadan çıkacakken "Ben hazırım. Arkadaşlarıma veda etmeye gitmek istiyorum." Soğuk ve hissiz bakışlarını bana doğru çevirdi ve olumlu anlamda başını salladı. Ona anne demiyordum, diyemiyordum. Babam annemi kandırmıştı ve bu kadınla evlenmişti. Annem bunu öğrendiğinde ben altı yaşındaydım. Herşey bir rüya gibi geliyor. Annem kolumdan çekiştirerek beni arabaya bindirmişti. Benimle konuşmadan hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Her geçen saniyede arabanın gazına daha çok yükleniyordu. Korkuyordum. Bardaktan boşalırcasına yağmur yağıyordu. Tüm sesler kafamı allak bullak ediyordu. Sesleri ayıramıyor ve seçemiyordum. Annemin hıçkıra hıçkıra ağlaması, motorun sesi, yağmurun hışırtısı... Ve...ve bu sesler kafamın içinde beni yerken araya giren ve tüm sesleri susturan o görültü. Ardından zihnimdeki sesizliği bozan o güzel ses yağmurun sesi...
İsmim Yağmur ve ben bir kere daha acının beni hayata geri döndürmesine izin verdim.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buz Prensesi
Teen FictionGüç erkeğe, güzellik kadına verilmiş. Herşeyi yenen güç güzelliğe yenilirmiş.