✴5✴

208 36 27
                                    

Multi: Emre

Bir gün arkadaşım olacakmış. Ah tabi ne demezsin(!)

Arkadaşlık; ağlayacak bir omuz, sarılacak bir kucak, güvenilecek bir yürektir derler. Benim için arkadaşlık böyle değildi ama. Benim için arkadaşlık dikenli zifiri bir karanlıktı. Benim için arkadaşlık dipsiz bir kuyuydu. Benim için arkadaşlık bir zaaftı, yenilgiydi. Benim için arkadaşlık eceldi, ölümdü.

Şunu iyi bilin ki, insan vücudunda bir et parçası vardır. Eğer bu et parçası iyi olursa tüm vücut iyi olur. Şayet o bozulursa bütün vücut bozulur. İşte bu et parçası "kalptir".
-Hz. Muhammed (S.a.v)
İşte tam anlamıyla dediğim buydu. Bahsettiğim şey buydu.

Beni düşüncelerimden koparan okulun zil sesiydi. Eve gitmek için eşyalarımı toplamaya başladım. Herkes sınıftan çıkmıştı. Ben ise oyalana oyalana toplanıyordum. Gözüm bir an cama ilişti. Yağmur yağıyordu ve git gide şiddetleniyordu. Ah Rana'yı gelip beni alması için arasam iyi olurdu. Elimi çantama atıp telefonumu aradım. O fotoğrafı sosyal medya hesabıma koyduğumdan beri telefonuma bakmıyordum. İşte buradaydı. Telefonumu açmak için tuşuna bastım. Bir sorun var, açılmıyordu. Ah hayır olamaz. Lütfen şaka olduğunu söyle. Onca şeyin arasında tamamen unutmuştum. O gün denize düştüğümde telefonumda ıslanmıştı. Kahretsin! Sırama oturup yağmurun biraz dinmesini bekler ve yürüyerek eve gidebilirdim. Camın arkasından yağmuru izliyordum. Birden geldi aklıma. Her yağmur yağdığında annemin söylediği o sözler yankılanırdı beynimde. İsmime nasıl karar verdiğini sormuştum."O gün sancım çok şiddetlendi. Anladımki karnımda taşıdığım küçük meleğim geliyordu. Alal acele hastaneye yetişmek için yola çıktıktık. Yağmur  gitgide şiddetleniyordu. O kadar çok yağıyordu ki yağmurdan göz gözü görmüyordu. Sen doğdun. Sonra seni kucağıma verdiler yağmur dindi o zaman. Gülümsüyordun. Senin sayede sevdim ben yağmuru. Artık en sevdiğim şey oldu yağmur. O yüzden dedim ki bu meleğin ismini Yağmur koymalıyım, bana yağmuru sevdiren bu meleğin ismi Yağmur olmalı." gözlerimin dolduğunu hissetmemle başka şeyler düşünmeye çalıştım. Aklıma bir söz geldi o anda. Sesli bir şekilde camdan bakarken mırıldandım o sözü. "Yağmuru sevdiğini söylüyorsun ama yağmur yağınca şemsiye açıyorsun, güneşi sevdiğini söylüyorsun ama güneş açınca gölgeye kaçıyorsun, rüzgârı sevdiğini söylüyorsun ama rüzgâr çıkınca pencereni örtüyorsun. İşte bundan korkuyorum, çünkü beni de sevdiğini söylüyorsun." benimle aynı anda söyledi bir ses "William Shakespeare" hemen arkamı dönüp kim olduğuna baktım. Bora'nın yanında oturan çocuktu. Sırasına doğru ilerledi ve sıranın altından siyah bir defter çıkardı. Bana bakmadan konuştu. "Ailen çok zengin ama bir araban yok demek ha(?)" alaycı bir ses tonu vardı. Kafamı cama çevirip yağmuru izlemeye devam ettim. "Evet" dedim.
Çocuğun kapıya doğru yürüdüğünü ayak seslerinden anlayabiliyordum.  "Eminim ki taksi tutacak paranda yoktur" dedi yine alaycı bir sesle. Sessimdeki hissizliği koruyarak cevap verdim. "Evet" çocuk bi an durdu ve bana baktı ama ben kafamı çevirip ona bakmadım. Yağmuru izlemeye devam ettim. Çocukta sonra gitti. Artık bende gitsem iyi olacaktı. Yağmurun durma niyeti yok gibiydi.  Ayağı kalktım ve yoklama defteri dikkatimi çekti. İlk derse yok yazılan bir kişi vardı. Bora'nın yanında oturan çocuk, demin benle konuşan. Merak edip yoklamadan ismine baktım hemen. Emre.

Okulundan çıkar çıkmaz yağmurun esiri oldum. Saniyeler içinde sırılsıklam etmişti beni. Sanki intikam almak istercesine heybetli yağıyordu. Kafamı kaldırıp gökyüzünün gri tonuna baktım. Yağmur damlaları yüzümü anında ıslattı. Eskiden olsa kaçardım yağmurdan. Saçım bozulacak, makyajım akacak, kıyafetlerim ıslanacak diye. Yüzüme buruk bir tebessüm yayıldı. Artık bunlar umrumda değildi. Bir korna sesiyle irkildim. Önümde adeta ben pahalıyım diye çığlık atan siyah bir spor araba duruyordu. Camı açılınca içeridekinin Bora'nın yanında oturan çocuk, Emre olduğunu anladım. "Evin nerde?" dedi kafasını bana çevirip.

Arabaya binip evimi tarif ettim. Camdan yağmuru izliyordum. İkimizde konuşmuyorduk. İçeriyi ölümün sessizliği sarmıştı sanki. Yağmur halen durmamıştı, aksine hızlanmıştı. Yağmurun sesini duyabiliyordum. Bir an yutkundum. Bu gün kötü anılarım peşimi bırakmıyordu. Gözlerimi camdan ayırmadan konuştum. "Yavaş sür." ses gelmemişti Emre'den. "Yavaş sürsene!" dedim yeniden. Yavaşlamamıştı. Aksine hızlanmıştı. Ağlama sesi duymaya başladım. Kafamı sürücü koltuğuna çevirdim. Gözbebeklerimin irileştiğini hissediyordum. Oradaki Emre değildi. "Anne?" Ağlayarak arabayı sürüyordu. O gün olduğu gibi. Daha çok hızlandı. "Anne yavaşla nolur! Anne!" hayır yavaşlamıyordu. Bu nasıl olur? Ağlamaya başladım tutamadım gözyaşlarımı. Bu nasıl olurdu, bu nasıl olurdu! Bu imkansızdı! Yağmur şiddetlendikçe annem dahada hızlı sürmeye başlıyordu arabayı. Bir ses geldi. "Anne? Korkuyorum." sesin geldiği yere arka koltuğa döndüm. Cam kenarında küçük bir kız vardı. Altı yaşında küçük bir kız. Yıllar önce içimde buza çevirdiğim o kız. Emniyet kemerine sıkıca tutunmuş korktuğunu belli eden gözlerle bakıyordu. Sürücü koltuğuna döndüm. "Nolur yavaşla! Nolur anne nolur yapma bunu bize! Nolursun yok etme ikimizi de! Kıyma bize!" Ağlıyordum yağan yağmur kadar şiddetli ağlıyordum. Arka koltuğa döndüm. Küçüklüğüme seslendim. "Söylesen ona! Yavaş sürmesini söyle!" beni duymuyordu. Karşımda ki küçük kız korkuyla gözlerini sımsıkı kapamıştı. Sürücü koltuğuna çevirdim kafamı. "Ona bak! Korkuyor diyorum sana yavaşla!" Hayır! hayır! hayır! Duymuyordu beni. Duymuyorlardı beni. Yola baktım. Yaklaşıyorduk. Herşeyin bittiği o yere yaklaşıyorduk. Tüm gücümle tekrar bağırdım "ANNE!"

"Yağmur uyan!" sıçrayarak uyanmıştım. Sürücü koltuğuna çevirdim kafamı. Emre kaşlarını çatmış bir şekilde bana bakıyordu. Suratını ilk kez o kadar yakından gördüm. Kemikli bir yüzü ve düzgün kaşları vardı. Yakışıklıydı. "Kâbustu Bitti"dedi. Ardından geri çekildi ve sürücü koltuğuna yaslandı. Etrafıma bakındım evime gelmiştik. Yağmur ise durmuştu. Sadece çiseliyordu. Yine ne ara uykuya dalmıştım? Emniyet kemerimi çıkardım. Kapıyı açarken konuştum. "Hayır kâbus değildi, gerçekti ve..." durdum bi an ona döndüm. Hissiz bi şekilde bana bakıyordu. Ama ne diyeceğimi merak ediyor gibiydi. Yüzümdeki buruk tebbessümle devam ettim.

"Ve bitmedi. Asla da bitmeyecek"

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jul 03, 2016 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Buz PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin