✴2✴

201 43 18
                                    

Multi: Furkan & Gülşah

"Rana bavullarımı kapının önüne indirdim ben çıkıyorum." içerden cevap gelmemişti ama beni duyduğunu biliyordum.

Buradan gitmek istemiyordum, buradaki yaşamımı bırakmak istemiyordum. Ama buna mecburdum. Gülşah benim on senemdi. En çokta ona veda etmek zor geliyordu. Keşke onu da yanımda götürebilsem. Zaten minnak kısa bir şey, bavula felan sıkıştırırdım onu da.
Bunların planını yaparken birden Rana geldi aklıma, içim burkuldu birden. Rana olmasaydı şu an annem yanımda olabilirdi bu düşünce ona karşı olan nefretini büyütüyordu ama onun için üzlüyordum. Biliyordum ki annemi elimden bilerek ve isteyerek almamıştı bu ağır ve ölümcül suç ona ait değildi. Onun tek suçu yanlış kişiye aşık olmaktı.

O günü hatırlıyorum da daha altı yaşındaydım. Gözlerimi açtığımda hastanede olduğumu anlamıştım. Biraz daha kendime gelince olayı kavramıştım, kaza yapmıştık. Bir kadın yüzünü elime gömmüş hıçkıra hıçkıra ağlıyordu. Beynimi şiddetle sarsan ağrıyla "Anne!" diye inlemiştim. Kadın kafasını kaldırıp bana baktı ve o an gözleri tekrar doldu. Siyah dalgalı saçları birbirine girmişti, göz altları şişmiş ve morarmıştı. Adeta gözleri ben hiç uyumadım ve ağladım diye bağırıyordu. Makyajı akmış göz yaşlarıyla temizlenmişti sanki. Yüzü ise soluk bir renge bürünmüştü. Bu kadında kimdi? Gözlerim gözleriyle buluşunca anladım. O koyu yeşil gözler...
Babamın yanındaki kadındı. Annenin hıçkıra hıçkıra ağlamasına neden olan kadın. Etrafına bakındım annemi ve babamı arıyordum. Ama ikisi de yoktu, yanımda sadece o kadın vardı. "Özür dilerim" ve bana defalarca dediği tek şey buydu.

Düşüncelerimden sıyrılma nedenim Gülşahların evine yaklaşmış olmamdı. Biraz daha hızlanmalıydım daha veda edicek bir çok kişi ve bir adet sevgili vardı. Gidiceğim için üzülmüyordum. Çünkü Gülşah ve 2 senelik sevgilim Furkan beni görmeye sürekli geleceklerdir. Bayramlarda, yarı yıl tatillerinde, yaz tatillerinde, hatta fırsat olursa hafta sonlarında bile geleceklerdi. Gülşah'ın kapısının önündeydim, tam kapıyı çalacakken durdum. Paspasın altındaki anahtarı aldım ve kapıyı açtım. Sessizce Gülşah'ın odasına doğru yürüdüm. Amacım onu şaşırtmaktı ama şaşıran ben olmuştum.

Furkan ve Gülşah...

İçimdeki o masum toprak bir anda nefretle sulandı ve orada bir pişmanlık yeşerdi. Bir kez daha kendime kızarak içimde yeşeren o pişmalığı koparıp attım. Seni bir kez gülümseten hiçbir şeyden pişman olma dedim kendi kendime. İşte şimdi Yağmur'un zamanıydı. Elimdeki telefondan kamerayı açtım. Flaşın patlamasıyla ikisi de yataktan sıçramıştı. "Demek buda benim veda partim ha?" yüzümdeki alaycı bakışla Gülşah'a döndüm. "Asıl götü yere yakın olanlardan korkucaksın demişlerde boşuna dememişler" dedim. Gözlerim Furkan'ı bulunca ise orta parmağımı çıkartıp dış kapıya doğru hızlıca yürüdüm.
Tüm sinirle kapıyı çarptım ve evden çıktım. Bu hayatın bana oynadığı bir oyundu işte. Hiçbir şey asla yolunda gitmezdi. Beni hayata geri döndüren bu acı bir bedel istiyordu benden. Telefonu elime aldım ve fotoğrafı açtım. Derin bir nefes aldım ve kendi kendime on senem ve iki senem dedim. O sırada biri kolundan tutup durmamı sağladı. İçimdeki kırgınlık nefrete dönüştü. Karşımda duran Furkan'dı. Nefes nefese kalmıştı. "Yağmur..... Bak dinle..herşe-" sözünü tamamlamasına engel oldum. "Ah Furkan nefes nefese kalmışsın, biraz soluklan. Ne kadar çok yorulmuşsun bunun sebebi arkamdan koşmuş olman mı yoksa yataktaki hareketlilikten mi?" dedim son kelimeye daha fazla vurgu yaparaktan. "Yağmur dur bak lütfen konuşalım bi?" yüzüme şirin bir gülümseme yerleştirdim. "Tabi konuşalım." dedim "Yağmur bak herşeyi açıklayabilirim. Gel oturalım, sakince konuşalım. Sende sil o fotoğra-" cümlesini bitirmemişti ki bir cadı misali kahkahamı tutamayıp patlatıverdim. Telefonumdaki fotoğrafı yüzüne tuttum "Bu fotoğrafı mı? Asla!" dedim. Kolunu elinden kurtarıp yürümeye devam edicektim ki Furkan tekrar kolumdan yakaladı. Bu sefer cidden canımı acıtıyordu. Ben acıyla inlerken "o fotoğrafı hemen siliyorsun!" diye tısladı. Yüzüme takındığım alaycı ifadeyle "Yok yaaa" dedim ve Allah ne verdiyse gömdüm kafayı çocuğun suratına hemen elime telefonu aldım. Fotoğrafı Twitter'a koydum. Açıklama yerine İki senem benden alamadığını 10 senemden aldı yazdım. O sırada Furkan kendini toparlamış elini burnundan çekmeden bana bakıyordu. Telefonu ona doğru çevirdim ve paylaş yazan yere bastım. Evet okulda biraz popülerdim. Şaka lan şaka bayağı popülerdim herkesin kalbini fethetmiştim ve ben ne dersem benim tarafımda olurlardı. Beni masum, narin ve iyi niyetli bulurlardı. Bu benim maskemdi. Bunu Furkan'la Gülşah da biliyordu, işte bu sebeple benden korkuyorlardı. "Naptın lan sen?!" demesi üzerine sırıtarak "Ananı!" dedim ve arkama dönüp var gücümla koşmaya başladım. Okulda voleybol takımının kaptanı ve koşu da okullar arası birinciliği kapmıştım. Arkama baktım aramızda az mesafe olduğunun farkına varmamla tabanlara yüklenip deparı bastım. İşte buuu! Git gide arkamda kalan Furkan bağırıyordu. "Bittin sen kızım. Bittin!"

Bitmişmişim asıl sen bittin lan hıyar!

Eve varır varmaz koşarak merdivenlerden çıktım. "Yağmur?" Rana'nın bana seslenmesini aldırmadan merdivenlere koştum. Bomboş odamın içerisindeki boy aynama baktım. 18 yaşında uzun boylu güzel fiziği olan bir kız uzun sarı saçlarım, bakımlı ve maşa ile şekillendirilmiş. Yüzümde iste kusursuz bir makyaj vardı. İşte bu benim maskemdi. Ellerimle yüzümdeki makyajı sinirle silmeye çalıştım. Suratımın her yanına yayılan makyajı baktım aynadan. Ellerimi saçıma geçirdim. Özenle yaptığım saçımı hiç acımadan bozdum. Bu maskeyi artık istemiyordum. İnsanların peşimde dolanmasını istemiyordum, popülerliği istemiyordum. Artık ne erkekleri nede kızları hiçbirini, hiçbirşeyi umursamıyor istemiyordum.

Ağlayamıyınca boğazında kalan o acı öldürüyormuş anladım. Ve ben aynanın karşısında direnmeyi artık reddettim. Artık kendimle savaşmayacaktım.

Omzumda hissettiğim elle irkildim ve aynadan gözlerim ona kaydı. Yine yanımdaydı. Yine ayakta durmam için içinde kalan son gücü bile bana vermeye çalışıyordu. Gözlerimi ondan alıp aynadan kendime baktım.

İşte yanaklarımdan süzülen o iki damla ismimin tam anlamıydı.

Buz PrensesiHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin