-Ben Azra'nın ablasıyım ?Gözlerim kapalı bir şekilde kafamı eğip içinde bulunduğum stresli an sebebiyle tırnaklarımı yerken ,kulaklarımı dikmiş Sinanın ne cevap vereceğini bekliyordum.
İçimden bir ses bu yalana inanmayacağını fısıldarken bir yanımda da lütfen bana inansın diye dua ediyordum. Kulaklarıma dolan kahkaha sesleriyle gözlerimi açıp ağır şekilde kafamı kaldırıp Sinana baktım.Sinan iki elini birbirine vurup kahkahalarını ardı ardına yollarken bende şaşırmış şekilde ona bakıyordum.Kendine zar zor topluyor daha doğrusu kendini toplamaya çalışsa da tekrardan kahkahalar atıyordu.
-Se..sen azranın ab.. sözünü bitirmeden tekrar ve tekrar gülmesi bir zaman sonra sinirlerimi bozmuştu .Hayır nedir yani gerçek ablası olsam bu kadarda gülecek miydi?
-Biraz yavaş sırıt istersen? deyip sinirli bakışlarımı ona yollarken oda kendini toparlayıp bana söyleyeceği şeylere odaklanıyordu. İşaret parmağını bana gösterip ciddi bir ifadeye büründüğünde
-Güzel şakaydı ama yemezler küçük sıçan.
-Ne,ne şakasından bahsediyorsun ? Ayrıca da ben sana demedin mı bana sıçan deme ?
Verdiğim cevabı kendim bile beklemezken Sinanın yüzü birden ciddileşince şaka yapmadığımı o da kesin inanmıştı. Bileğimdeki acı ister istemez yüzümü buruşturup bileğimi baktığımda Sinan eliyle bileğimi kavrayıp hafif dokunurken sert bir şekil de yutkunup bileğime baktım.
Ne yapıyordu bu adam bileğime dokunmak nerden çıkmıştı. Daha az önce birbirimizi yiyorduk hatta daha beter ben ona yumruk bile atmıştım hayır anlamadığım neden bu adam bana dokunuyordu. Bileğimin açısıyla kendime gelip elimi sert bir şekilde ellerinin arasından çektim.
-Yarım kırıldı ya tam kırmak için mı bu yardım ?
Sinan afallamış bir şekilde kaşlarını çatarken ne dediğimi anlamadığını yüzünden bile okuya biliyordum.Derin bir nefes alıp kafamı havaya kaldırıp sabır dilercesine oksijeni tüketircesine içime çektim.
-Fazla çekme kafa yapar.Sinanın sesiyle kafamı ona çevirdiğimde tekrardan ön kaputun önüne geçip bir şeyler yapıyordu yüzüme alaycı bir tebessüm yerleştirip;
-Sende ki bu kafaysa eyer almığım ben.
-Bana bak küçük sıçan her ne kadar Azranın ablası olsan da sus bak yoksa bu orman alan senin son yaşadığın alan olur ?
-Bana bak kas yumağı beni susturacağına ara şunları gelsin artık iyice sıkıldım senden?
-Bende sana bayılmıyorum küçük sıçan.Ayrıca sen ne yardımından bahsediyorsun ?
Öküz adamın cevabıyla olduğum yerde kala kaldım bahsettiğim yardımın daha ne oluğunu bilmeyen bir adamdan yardım mı istemiştim ben şaka yapıyordur dimi yani ? Yaklaşık iki saat lanet olasıca bir orman yolundaydık ve hiç bir şekilde bir allahın kulu olmayan bu orman yolunda sadece ben ve kas yumağımı vardı yok canım olur mu öyle şey yanı bahsettiğim yardımı tabikide biliyordu ? İstemeden olsa kahkaha atarken bu kahkahanın sevindiğimden değilde şuanda sinirden gülmem yavaş yavaş beni fitilliyordu.
Arabanın tamponuna sırt üstü yaslanıp ellerimi gönsümün altına bağlayıp arabanın içinde bir şeyleri kurcalayan Sinana gülerek baktım.Hayır eyer gerçekten şaka yapıyorsa bu hiç hoş bir şaka değildi.
-Ne demek ne yardımı ? Sen şirkettekileri aramadın mı ?deyip ona baktığım da Sinan üstündeki beyaz gömleğinin kollarının düğmesini açıp yukarı kıvırırken ben hala soruma cevap bekliyordum. Yüzüne alay edici bir tebessüm yerleştirip omuzlarını yukarıya kaldırıp.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Karanlığımın Güneşi
PertualanganYaşanılan Maceralı bir aşk hikâyesidir.. :) Her yağmurlu akşamın güneşli bir sabahı her güneşli bir sabahın da yağmurlu bir akşamı var. Bu yüzden mühim olan tek şey, yol arkadaşın...Onu iyi şey.Camın iki tarafın da seninle bakabilecek cesaret ve d...