5.Bölüm \ Aksilikler

91 9 1
                                    

Bavul hazırlamanın nasıl bir işkence olduğunu unutmuşum.

Bence çin işkenceleri arasına katılabilirdi yani. Bir defa sırası vardı bunların. Havlular en alta, üstüne pantolonlar ve tişörtler, onların üstüne takılar iç çamaşırlar vs vs... Kendi bavulumu hazırlayınca bavulu yataktan indirip kendimi yatağa attım. Derin bir 'Ohh...' çektim. O sırada aklıma Philip'in bavulu geldi. İstemeye istemeye de olsa kalkıp Philip'in bavulunu hazırlamaya başladım.

Philip'in tişörtlerini koyarken Philip'in arabasının tanıdık sesini duydum. 1967 model Chevrolet İmpala... Adam zevkliydi yani. Aşağıya indim. ''Bavullar bitti sayılır.'' dedim. Philip gülümsedi. ''Ben geri kalanını hallederim. Sen yorulmuşsundur.'' dedi. ''Philip neden bu kadar tatlısın?'' dedim. Tabi anca içimden. Onun yerine ''Zaten ben de bir duşa girecektim. Sen de kendi bavuluna bakarsın artık.'' dedim. ''Tamam'' dedi ve gülümsedi. Neden bu kadar tatlı olmak zorundaydı ki?

Hazırlanıp helikopterin yanına gittik. Helikopterin önünde dev harflerle 'NEW ORLEANS 13' yazıyordu. Jared'a söyleyebileceğim tek özellik bu olurdu herhalde çünkü helikopter modelleriyle aram çok iyi değildi fakat güzel kullanırdım. Yani kadınlara göre.

Aniden bir ses duydum ve irkildim. Philip beni belimden tutup helikopterin dibine soktu. Sanki birisi megafondan bağırıyormuşçasına konuştu; ''Saklandığınız yerden çıkın iblisler!!'' . Philip benim elimden tutarak beni arabaya doğru çekti. Arabaya bindik. Philip çok sessizdi. ''Philip iyi misin?'' dedim. O da ''İyiyim.'' dedi. Ona inanmayacağımı biliyor olmalıydı. Kötü olduğu çok belli oluyordu. Arabayı evimizin önüne park edince ''Noldu ki?'' dedim ve karnına hafifçe vurdum. İnledi. Karnında ıslaklık vardı sanki. Yeşil tişörtünü sıyırdığımda elimle aynı büyüklükte olan bir yarayla karşılaştım. ''Philip! Sen iyi değilsin! Aman tanrım! Bu nasıl oldu?'' dedim. Philip ''Ufacık bir şey Grace. Çok önemli değil.'' dedi.

Az önce ellerim küçük olduğu için iltifat mı etmişti yoksa bana erkeklik mi taslıyordu? Büyük ihtimalle ikinci düşüncemdi doğru olan. ''Bu ufacıksa benim bacağımdaki sıyrık hiçbir şey. Evde ilk yardım seti var. Hadi gidiyoruz ya da dur bekle beni seni taşımaya çalışacağım.'' dedim. Gülümsedi ve ''Hiç değişmiyorsun Grace'' gibi bir şeyler mırıldandı. Ön koltuktan inip Philip'in koltuğunun yanına geldim.

Kahretsin! Yağmur yağıyordu. Philip'i arabadan indirip kolunu omzuma doğru attım. Keşke daha uzun olsaymışım. Sanki ben Philip'i taşıyormuşum gibi değilde daha çok birlikte yürüyomuşuz gibi görünüyordu. Kısa olmaktan nefret ediyordum.

Evin verandasına geldiğimizde sırılsıklam olmuştuk. Sen hangi akılla dar tişört giymiştin Grace? İç çamaşırım 'yelkenler fora!' modundaydı. Philip'in fark etmemesini umuyordum. Philip'i odasına kadar çıkardım ve onu yatağa yatırdım. Kızararak da olsa ''Philip tişörtünü çıkarmam lazım.Yoksa üşüteceksin ve yaran kötüleşecek.'' dedim. Philip ''Tamam ama bir soru soracağım önce.'' dedi. Ben de ''İstediğini sorabilirsin Philip.'' dedim. Sırıtmaya çalışarak ''Sende çıkaracak mısın?'' dedi. ''Hayır Philip!'' diye kükredim. Güldü. ''Tamam böyle de iyi bence.'' dedi.

Bir daha dar tişört giyinmeyecektim. Kesinlikle giymeyecektim.

Philip'i yatakta dikleştirdim. Saçları önüne düşmüştü. Çok tatlıydı. Sonra tişörtünü yavaşça yukarıya doğru sıyırdım. İç çekmemek için kendimi tutuyordum. Daha doğrusu erimemek için de denebilir. Gidip ilk yardım setini aldım. Üstümü değişip geri döndüm. Philip üstümü değiştiğimi görünce ''Neden üstünü değiştin ki? Öyle güzeldi.'' diye mırıldandı. ''Tamam Philip sen iyileşince bunları sana hatırlatacağım.'' dedim. O da ''Ben hiçbir şeyi unutmam sen istemedikçe.'' dedi. Kızardım ve yarasına pansuman yapmaya başladım.

Pansumanı bitirdiğimde Philip ter içinde kalmıştı. Dudağımı ısırdım. Doktorculuk konusunda iyi değildim. Üstüne tişörtlerinden birini geçirdim yoksa eriyecektim. Philip kısık bir sesle de olsa ''Teşekkürler Grace'' dedi. Ben de ''Yarın helikopteri ben kullanacağım itiraz yok. Sen uyu şimdi bende Jared'ı arayıp ona helikopter hakkında biraz bilgi vereceğim.'' dedim. Philip sızmıştı bile. ''İyi geceler Philip.'' dedim ve aşağı indim.

Aleti çalıştırdım. Philip nasıl açılıcağını anlatmıştı. Jared'ı aradım. Jared ''Merhaba küçük prenses nasılsın?'' dedi. Philip yaralı olduğu için moralim bozuktu o nedenle ''Kapa çeneni Jared. Helikopter için aradım.'' diye Jared'ı tersledim. Jared ''Tamam, tamam kızma. Şaka yapıyorum.'' dedi. Sonra ona helikopteri anlattım. ''... önünde dev harflerle 'NEW ORLEANS 13' yazıyor. Anlamışsındır herhalde.'' dedim. Jared ''Tamam saat 10 gibi yola çıkarsanız 2'ye doğru burada olursunuz. Erken gelin. Hava kararısa bizim göremezsiniz.'' dedi. Bende ''Erken gelme bahanesi mi yoksa gerçekten mi öyle diyorsun?'' dedim. Jared güldü. ''İki nedenden de diyelim.'' dedi. Kıkırdadım. ''Jared kapa artık. Philip yaralı ona yardım etmeliyim. Yoksa gelemeyiz.'' dedim. O da ''Tamam prenses. İyi gecelerrr.'' dedi. Sonra da kapadı.

Philip'in yanına gittiğimde uyuyordu. Onu uyandırmamaya çalışarak pansumanını değiştirdim. Sabah kalkıp delice bir şeyler yapmasın diye baş ucuna not bıraktım. Philip o notu görünce kesin gülecekti.

''Philip,

Sabah kalkıp sakın delice bir şeyler yapayım deme. Mümkünse yataktan kalkma. Yaran çok iyi gözüküyor desem yalan olacak ondan kötü gözüküyor diyeceğim. Muhtemelen şu an gülüyorsundur. Sabah kalkıp delice bir şey yaparsan döverim.

Not: Kısayım ve kasım yok diye küçümseme.

Sevgiler,Grace''

Ona bakıp sessizce odama gittim. Odamın kapısını açtığımda Anna oradaydı. Tam çığlığı basıcakken Philip'in uyuduğunu hatırladım. Anna ''Dur Grace! Bana bir tek sen yardım edebilirsin.'' dedi. Sonra da kayboldu. Philip'e haber verip onu boşu boşuna endişelendiremezdim. Belki de sadece benim hayal gücümdü. Belki de Anna orda değildi. Belki de Anna cidden oradaydı...

Herşeyi unutmaya çalışarak yatağıma girdim.

BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin