10.Bölüm \ İlaç

81 8 2
                                    

Hikayeye başlamadan önce bütün okurlarımın 29 Ekim Cumhuriyet Bayramı'nızı kutlarım :D Aslında ilk başta 29 Ekim için yazdığım kompozisyonu koyacaktım fakat hocanın vermediğini fark ettim. Zaten çok da güzel değildi. Neyse ben sizi çok tutmayacağım ama kötü bir haberim var. Hikayeye mecburen ara vermeyi düşünüyorum çünkü sbs ya da ona benzeyen sınav yaklaşıyor. Gene de her zaman yazmaya çalışacağım. Sizi çok seviyorummm :D


Jared bana o şaşkın bakışıyla baktı. "Grace biliyorsun bu konuda zaafım var. Olmaz." dedi. Ona baktım. Gözlerimi -artık nasıl becerdiysem- sulandırmıştım. "O kadar iğrenç miyim?" dedim. Bunu ben demiş olamazdım kesinlikle bu ben değildim. Kendime ne kadar engel olmaya çalışsam da olmuyordu işte. Jared "Hayır iğrenç değilsin ama garipsin. Yani şu an garipsin." dedi.


Yatağın sağ yanından soluna doğru geçti. Doktorun bana enjekte ettiği ilaca baktı. "Hasiktir." dedi ve sonra sağ yanıma geri döndü. Koltuğa oturdu.


Bana dönüktü. Mavi kareli gömleğini ve kot pantolonunu giymişti. Birden onu gömleğini tutup bütün düğmelerini açtım. Jared cidden bana 'manyak mısın?' der gibi bakıyordu. Ben de şu an öyle hissediyordum ama işte tepki veremiyorum ki!


O sırada Jared'ın six packlerini gördüm. -ne biçim bir sapıklıksa- parmaklarımı karnının üzerinde gezdiriyordum. Her dokunuşumda geriliyordu. Başka yere bakmaya çalışıyordu fakat yapamıyordu. Kızarmıştı. Arada sırada "Grace. Kendine gelmelisin. Bu ilaçtan kurtulabilirsin." diyordu."Yanıma gel." dedim.


İmdat! Biri beni kurtarsın! Napıyordum ben?! Jared "Hayır Grace. Bu durumundan faydalanamam. Olmaz." dedi. Tamam, çocuk haklıydı ama ben kendimde olmadığım için "Gel buraya Jared!" dedim. "Gelmezsem?" dedi. Bende yatak örtüsünü itip karnımı açtım. "Dikişleri patlatırım." dedim.


Sırıtıyordum. Aman Allah'ım! Noluyordu bana böyle! Ne ara mazoşist olmuştum! Jared sonunda pes etmişti. "Peki, tamam. Kendine zarar verme yeter." dedi. Sesi çok üzgün geliyordu. Gelip yanıma oturdu. Yani zaten yanımdaki koltuktaydı ama şimdi yatağıma oturtmuştum onu.


Gömleğinin iki yakasından tutarak onu kendime doğru çektim. Dudaklarının dibine kadar girip "Ben kimi öpüp, öpmeyeceğime kendim karar veririm." diye fısıldadım.


Ya cidden ne sinir bozucu bir ilaçtı bu! Hem çocuğun duygularıyla oynuyordum resmen!


Jared kafasını çevirdi. "Hayır, Grace. Bu doğru değil. Bunlar senin gerçek duyguların değil. Sadece ilacın etkisi altındasın o kadar." dedi ve yutkundu. Gerçekten beni öpmek istiyordu ama kahrolası ilaç yüzünden onu öpemeyeceğimi söyleyemiyordum.


"Jared?" dedim. Bana döndüğü an dudaklarına yapıştım...


Biraz karşılık verirken inledi. Sonra kendine geldi ve geri çekildi. Geri çekildiğinde kapıda kimi gördüm bilin bakalım hiç zor değil.


Philip'i...


Philip elindeki çantaları bıraktı ve Jared'ı duvara yapıştırdı. Gömleğinin kenarlarından tutarak onu yukarı kaldırdı. Sol koluyla Jared'ı tutarken, sağ koluyla Jared'a yumruk atmaya başladı. Bir yandan da küfrediyordu. Jared hiç karşılık vermiyordu. Sadece öyle duruyordu. Sanki olanların hepsi onun suçuymuş gibi sanki...


Jared'ın canı yanmıyor da olsa benim canım yanıyordu. Çocuk benim yüzümden dayak yiyordu. "Lanet olasıca durun." dedim. Philip takmadı. Jared'ın dudağı kanıyordu. "Durun dedim!" diye bağırdım.


Diyaframımı kullanmakta çok yetenekli olduğum için karnımı ağrıtmayı becermiştim. "Ah!" diye inledim. Philip Jared'ı bırakıp yanıma geldi. "İyi misin?" dedi. O sırada Jared'a bakıyordum. Duvara çökmüştü. İlaç hala az da olsa etkiliydi. Bunu hissediyordum.


Philip Jared'a baktığımı fark edince. "Hala ona mı bakıyorsun Grace? Sana inanamıyorum! Cidden sen böyle miydin? Yıllardır sevdiğim kız sadece beni iki gündür tanıştığı bir adamla aldatacak kadar orospu muydu yani! Ben cidden gerizekalıymışım Grace bunu anladım!" dedi. Ağlıyordum. Philip "Kahretsin." dedi.


Tam kapıdan çıkarken Jared "Keşke dinleseydin Philip." dedi ve öksürdü. Philip ona doğru yaklaşıp "Dinleyecek ne var ki!? Benim yokluğumdan faydalanıp öpüşmüyor muydunuz? İşte buyrun gidiyorum siz devam edin." dedi. Philip'i bakışlarından anlayabiliyordum: Üzgündü, sinirliydi ve kırılmıştı.


Jared "Hayır değil." dedi. Philip "O mu öptü?" dedi. Jared "Hem evet hem hayır. Off hepsi benim yüzümden." dedi. Philip koltuğa oturdu. "Anlat." dedi.


Jared herşeyi anlattıktan sonra Philip ondan ve benden binlerce kez özür dilemişti. Jared için gidip buz bile almıştı hatta. İlacın etkisi geçmeye başlamıştı zaten.


Yatak örtüsünü -birden neden üstüme çektiğimi hatırlamadığım için- üstümden attım. Philip ve Jared'ın gözlerinin aynı noktaya sabitlendiğini gördüm. Kızarıp üstümü tekrar örttüm. İkisi de gülmeye başladı.


Bende kaşlarımı çatıp "Philip?" dedim. O da gülümseyerek "Evet?" dedi. "Kıyafet getirdin mi hiç bana?" dedim. O da sırıtıp "Benimkilerden var. Sarı olanı da getirdim." dedi. Ben de sırıtıp "O zaman verir misin?" dedim. Philip "Böyle iyidi bence. Öyle değil mi Jared?" dedi. Jared da sadece "Hı hı." diyebildi. Kaşlarımı iyice çatıp "Philip!" dedi. O da gülerek gidip getirdi.


Sarı tişörtünü...


Jared ve Philip'i olağanüstü başarılarla odadan çıkardıktan sonra tişörtümü çıkardım.


Tamam, güzel tişört bende ama iç çamaşırı meselesini ne yapacaktım? Ya kolalı ya hiç modundaydı. Kolalı haliyle üşüyordum ama. İstemeye istemeye de olsa iç çamaşırımı da çıkardım. Philip'in tişörtünü giydim.

Philip'in kokusu...

Tek kelimeyle mükemmeldi.


Yani tişörtün altından iç çamaşırımın olmadığı anlaşılmıyordu. Philip'le Jared'ı çağırdım. Sanki Philip Jared'ı tanıdıkça ikisinin arası ilk hali gibi olmasa da daha iyi olmaya başlamıştı.


Bundan mutluydum çünkü ikisini de çok seviyordum. Biri yani Philip ölümsüz aşkımdı, biri de sonsuza dek sırlarımı paylaşabileceğim, onunla herşeyi rahatça konuşabileceğim biri yani Jared'dı. İkisinin anlaşması beni çok mutlu ediyordu. Hep böyle devam etmesini umarak uykuya daldım.

BaşlangıçHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin