Bölüm 5: Dalgıç
Her şey sanki daha karanlıktı... İçimde değişik bir duygu vardı, daha önceden hissetmediğim bir duygu. Kendimi bir boşlukta gibi hissediyordum. Bedenimle bütünleşmiş olan bu kıyafetler bana çok daha farklı yetenekler kazandırdı ve zihnimi ele geçirdi. Bu bana hissettiğim bu hissi veriyor yani korkuyu. Çok korkuyordum. Daha önceden babamın olan bu kıyafetler benim üzerimdeydi ve bana tüm lanetini getirmişti. Babam da benim olan kıyafetleri giyerek kendini değiştirdi ve beni o gün bu karanlığa sürükledi.
***
Doktor, Hemşire'ye bakarak "Cammoe.., bu sefer gideceğimiz yeri ben seçeceğim sende bu arada tutsaklarımı inceleyebilirsin. " dedi ve onu ikinci konsola yolladı kendi de birinci konsolun yanına geldi mırıldanarak " Bir, iki ve üç indir kolları, bas düğmeyi zıpla zıpla ve zıpla, etrafında dön ve tarihi gir..."gibi kendine emir cümleleri verdi, bunları derken de dediklerini yapıyor, Tardis'in etrafında dolanıyor ve bulduğu tüm kontrolleri kullanıyordu. " Son olarak" dedi ve büyük kolu iki eli ile tutarak indirdi ve sallantı ile çıkan o muazzam siren seslerini dinlerken koltuğunda oturdu ve yanındaki direklere tutundu. Hemşire bunun olacağından haberi olmadığı için ikinci katta listeyi incelerken bir anda sallantı ile yere yığıldı. Sallantının bitmesiyle yerden kalktı ve üstünün kirlendiğini görünce çok kızgın bir şekilde Doktor'un yanına indi. Önce kahküllerini sonra saçının geri kalanını düzelltti. Üstünü gösterdi ve "Yeni bir elbise borçlusun" dedi. Kızgın bir şekilde Gardolap odasına doğru ilerledi. Oradan üstüne mesleği ile uyuşmayan bir kıyafet giydi. Altında kısa açık sarı bir şort üsttünde ise göğüslerinden biraz daha aşağı kadar inen göbek dekolteli kısa bir tişört vardı. Doktor'un yanına geldi. Aniden Doktor'a bir tokat attı. Tokatıyla birlikte " Nereye baktığına dikkat et" dedi ve kapıyı açarak dışarı adımını attı.
"Yine mi Dünya! Çok sıkıcısın Doktor." dedi. Doktor dışarı çıkarak etrafa baktı ve " Görmeyeli Dünya'ya çok benzemiş" dedi. Hemşire'ye döndü ve " Caprine, Caprine etrafına iyice bir bak burası bu gezegende yaşanan tek kara parçası ve teknolojisi Dünya ile aynı asıl macera bizi altta bekliyor" dedi ve Koşmaya başladı. Biraz koştu ve Adanın sahile bakan kısmına gelince eli ile denizi işaret ederek " Dalıyoruz!.." dedi ve koşar adımlar ile uçsuz bucaksız deniz'e atladı. Peşinden Hemşire'de atladı. Hemşire Doktor'u bulamadı o yüzden yüzeye geri çıktı. Hemşire bir süre bekledi ve Doktor denizden kafasını çıkartarak " Neden gelmiyorsun " dedi. Denizden çıktı, Hemşireye doğru ilerledi, elinden tuttu ve denize sürükledi. Sürüklerken " Nefesini biraz uzun tut. "dedi. Denize daldılar ve derine doğru yüzmeye başladılar. Epey bir derine indikten sonra büyük bir deliğin içinden geçtiler ve delikten geçmeleri ile tüm yaşam koşulları da değişti. Yine bir deniz içindelerdi ama nefes alabiliyorlar, konuşabiliyorlar hatta kaldırma kuvveti bile yoktu. Sanki bir yüzey üstündelerdi. Deniz altındaki toprağa basıyorlar yukarı doğru yüzemiyorlar, deniz suyunun ağırlığı havanın ağırlığı ile eşit ve yer çekimi kuvveti var. Denizin içinde bir dünya gibi. Doktor Hemşire'ye bakmadan "Ai-li, Ai-mu, an istediğin macera işte burada hala sıkıcı olduğumu düşünüyor musun ?" dedi. Hemşire biraz şaşkın bir ifade ile " Bana dünya dilinde farklı isimler ile seslenmeyi kessen seninle gezmeyi daha çok seveceğim. " dedi ve Doktor'a tüm isyanını, mutluluğunu ve şaşkınlığını bu cümle ile anlattı.
Doktor Hemşire'ye Dünya'da bulunan farklı dillerdeki isimler ile hitap etmekten zevk alıyordu bu yüzden bunu yine yapacağı her halinden belliydi ama "Tamam bir daha yapmam " diyerek ortaya ufak bir yalan attı. Bu konuşmalardan sonra etrafı gezmeye başladılar. Yürürken Doktor ağzından durmadan baloncuklar çıkartıyordu. Saçları da ıslandığı için havaya kalkıktı bu yüzden şapkasını başında tutması zor oluyordu. Biraz gezdikten sonra kimsenin olmadığını fark eden Doktor bir şey olduğunun farkına vardı ve daha hızlı hareketler ile etrafı araştırmaya devam etti. O sırada geldikleri portal yönünden muazzam bir gürültü geldi. Portal'ın olduğu yöne doğru gittiler. Gitmelerine gerek kalmadan portalın yakınlarından gelen ses yanlarına gelmişti. Kaçmaları imkansızdı. Su içinde koşamazlardı. Tam önlerindeki yaratığa baktılar sadece. En azından Doktor. Hemşire elinden hiç ayırmadığı çantasından sonik iğnesini çıkarttı karışımı hazırladı ve canavar için zamanı kısa süreliğine dondurdu. Doktor Hemşire'ye şaşkın bir ifade ile bakarak " Edith, Benim sadık koruyucum, sende kaç farklı karışım var acaba. Çok yönlü ve korumalı biri nasıl tutsak edilebilir anlamadım. Bu olaydan sonra hikayeni dinlemek istiyorum..." derken canavarın arkasından su altındaki yer çekimine karşı koyabilen garip bir dalgıç kıyafetli biri çıkarak yanlarına geldi.
Canavar dedikleri şeyin Sardrock isimli bir balık türü olduğunu ve yaşayan son tür olduğunu öğrendiler. Sardrock bir yılan balığına benziyordu ama bir yılan balığı değildi. Olamazdı çünkü devasa bir boyutu vardı. Boyu en az '220' metre eni de en az '60'metre kadardı. Bu civardaki tüm yapıtları, canlıları vs. her şeyi tek seferde yutabilecek kadar büyük bir ağzı ve altısı üstte yedisi altta dizilmiş beşer metrelik sivri dişleri vardı. Çene yapısı birçok balık türünden farklıydı. Alt çenesi ile üst kısmı birlikte tutmasını sağlayan birleşik iki diş bulunuyor ve bu dişler vücüdunun arka kısmına doğru yedi metrelik bir şekilde uzamış kalın bir yapıya sahip. İnce bir plak görünümünde olan bu iki diş ortasından ikişer büyük delik ile düz bir görünümden kurtulmuş. Başından kuyruğunun ucuna kadar ve iki gözünün arasından başlayan bir tüy vardı. Normal tüylerden daha uzun ve daha kalın tüyler. Gözleri üst dişlerinin biraz üstünde bulunuyordu ve yapısına göre küçük kalan büyük gözleri vardı. Sardrock'ın arkasından sahibi tuhaf biri çıktı. Üstünde dalgıç kıyafetleri kafasınfa bir dalgıç başlığı vardı. Başlık yuvarlak ve kare delikleri vardı. Kare deliklerin içinden baksanda göremeyeceğin bir karanlık vardı. Bu dalgıç kıyafetli kişi sanki denize hükmede biliyordu. Çünkü farklı bir deniz olmasına rağmen yüzebiliyor ve diğerlerinde olmadığı gibi havada kalabiliyordu. Deniz canavarı sardrock'ta aynı şekilde. Dalgıç kıyafetli kişi kendine kıyafeti uyumlu bir isim seçmiş ve kendini Doktor'a Dalgıç diye tanıtmıştı.
Doktor canavarın uyumasını fırsat bilerek söze girişti " Kimsin, ne istiyorsun ve bu yaratık ne?" diye kızgın bir soru sordu. Doktor'a biraz daha yakınlaşan tuhaf görünüşlü kişi " Ben kovulmuş olan, kaçak ve lanete bulaşmış Dalgıç." dedi ve devam etti. " Bu yoldaşım, tek dostum ve ailem Sardrock. Onunla konuşabiliyorum, onu anlayabiliyorum, onu hissedebiliyorum. Korkmuş aynı benim gibi, yalnız kalmış aynı benim gibi, bir başına aynı benim gibi. " Dedi daha sinirli ifadelerle devam etti " Ben türü belli olmayanlardanım, daha bir çocuğum ve ailem tarafından karanlığa itilmiş olanım. " dedi. Doktor söze karıştı çünkü türü bilinmeyenlerden olduğunu söyleyince olayı çözmüştü aslında onlardan biri ile ilk defa karşılaşıyordu ama hakkında Gallifrey'de çok şey duymuştu. Türü belli olmayanlar'ın gezegenleri hiç bir ırk tarafından bulunamaz ve türü belli olmayanlarda hiç bir ırk tarafından bilinmezdi. Sadece efsanelerde geçerlerdi. Türü belli olmayanlar ile karşılaştıklarını söyleyen her bir Zaman Lordu veya her bir ırk onları farklı tarif etmişler. Sonunda toplanan bilgiler ile Türü belli olmayanların yaşamlarının doğduklarında giydirilen özel kıyafetleri ile bütünleştiklerini kanısı varılmış. Türü belli olmayanların giydikleri kıyafetler maskeli ve tüm bedenlerini kapatan gizemli kıyafetlerdi. Gizemli olmasalar bile tüm bedeni saran ve gizleyen kıyafetlerdir. Doktor sözü kesmişti ama Dalgıç devam etti. " Babam türü belli olmayanların bir suçlusu, gezegenimize ihanet eden ilk tür yasalar gereği cezası köken idamı yani babam ile birlikte tüm varlığı ve ailesinin yok edilmesi. O gün babam ikinci bir yasağı çiğnedi ve bedeni ile bütünleşmiş kıyafeti zihninden atarak bedeni ile bütünlüğünü kesti ve kıyafetini çıkarttı. O gün ilk defa türümüzün neye benzediğini gördüm. Babam aynı şekilde benim kıyafetimi de çıkarttı ve kıyafetlerimizi değiştirdi. Kıyafetleri değişmemiz ile babamın kişiliği bana geçti ve lanetlendim. Bu dalgıç kıyafeti tarafından ele geçirildim, kontrolümü kaybettim. Her şey sanki daha karanlıktı… İçimde değişik bir duygu vardı, daha önceden hissetmediğim bir duygu. Kendimi bir boşlukta gibi hissediyordum. Bedenimle bütünleşmiş olan bu kıyafetler bana çok daha farklı yetenekler kazandırdı ve zihnimi ele geçirdi. Bu bana hissettiğim bu hissi veriyor yani korkuyu. Çok korkuyordum. Daha önceden babamın olan bu kıyafetler benim üzerimdeydi ve bana tüm lanetini getirmişti. Babam da benim olan kıyafetleri giyerek kendini değiştirdi ve beni o gün bu karanlığa sürükledi." Doktor şaşkın bir ifade ile şapkası elinde şunları sordu:
—Peki, köken idamı sana geçti ise nasıl buradasın? Ve nasıl yerçekimine karşı koyabiliyorsun?
Dalgıç devam etti "Kıyafet beni ele geçirmişti. Köken idam cezası veren kurul. Ele geçirmenin ölüm ile bitmeyeceğini söyledi ve babam ile beni gezegenden sürgün ettiler ve geri kalan kökenimiz idam edildi. Babamı sürgün edilirken kıyafet kontrolü ile öldürdüm ve kıyafet kontrolü ile burayı keşfettim. Sardrock ile tanışmam sonucunda yalnızlığım giderildi ve kıyafetin kontrolünü ele geçirdim. Dalgıç kıyafetleri bana denize hükmetme ve tüm deniz canlıları ile konuşabilme özelliği kazandırdı." dedi. Kare delikli maskesinin karanlık kısmından koyu kırmızı renkler çıkmaya başladı ve Dalgıç bağırarak devam etti "Sardrock'a zarar vermekten sizi burada ölüm bekliyor." dedi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Doctor Who: "Yeni Evren'in Koruyucusu"
FanfictionDoctor Who hayranları tüm bildiklerinizi unutun ve yepyeni bir Doctor Who evrenine merhaba deyin... Bu seride Doktor'un bencil ve kötü yanlarını sık sık görmeniz mümkün.