PASSION 6.Bölüm*

204 19 14
                                    

@exolsrkian (Kapak için teşekürler)

Pastaneden çıktığımızdan beri yoldaydık ama Jongin nereye gittiğimizi söylememekte kararlıydı. Sıkıntıyla soluyup arabanın camından dışarıyı izlemeye devam ettim. Hava kararmıştı ve gittikçe uzaklaştığımız şehir merkezindeki ışıklar küçük birer noktaya dönüşüyordu. Uzaktan o kadar ışıltılı ve ihtişamlı görünüyorlardı ki yakınına geldiğinizde içinizi paramparça edecek olmasını umursamıyordunuz. Ancak sonunda tam bir enkaza dönüşüyordunuz.

"Geldik sayılır." Beni daldığım acımasız geçmişimden uyandıran Jongin'in rahatlatıcı ve heyecan dolu sesi olmuştu. Kafamı sallayıp onu onayladım ve arabadan inip geldiğimiz yeri incelemeye başladım. Burası ormanın ortasında küçük bir kulübe idi. Uzun çam ağaçlarının oluşturduğu ormanın ortasından geçen taşlı patika yolu geride bırakıp kulübenin bulunduğu açıklık alana ulaşmıştık. Tıpkı kartpostallardaki resimlerde olduğu kadar sade ama bir o kadar da gizemli gözüküyordu.

Geriye dönüp baktığımda sadece çam ve kavak ağaçlarının rüzgarda sallanırken çıkardıkları hışırtı sesleri ulaşıyordu kulağıma. Fazlasıyla huzur dolu bu tablo nedense endişe vermekten başka bir şeye yaramıyordu içimde. Daha önce böylesine cennetten çıkma bir tablo görmemiştim belkide.

"Burası neresi Jongin? Asıl soru buraya neden geldik?"

Jongin arabaya ne zaman yerleştirdiğini bilmediğim valizlerle çoktan taşlı patika yolu aşıp kulübeye varmıştı. Hızlı adımlarla kavak ağaçlarının ve yaprakların arasından yeryüzüne ulaşan ışık hüzmelerinin değişik şekillerle süslediği patika yolu aşıp kulübenin yanına vardım.

"Beni duyduğunu biliyorum ve bir cevap bekliyorum."

Kapı aralığından gördüğüm kadarıyla Jongin koltukların üzerindeki çoktan sararmaya sararmaya başlamış örtüleri topluyordu. Kapının yanına gelip elindekileri yere bıraktıktan sonra nihayet bana dönmüştü.

"Burası benim sığınağım. hani kaçacak bir yer ararsın ya. Kimse seni bulmasın, görmesin istersin... Burası da benim için öyle. Bu kulübenin varlığından Chanyeol'ün bile haberi yok."

Kollarımızı göğsümüzde bağlayıp kapı boşluğunda öylece durup birbirimize bakıyorduk. Onu yargılayamıyordum. Gözlerinde yer edinen çocuksu heyecanı ve dudaklarına sinmiş masum ama bir o kadarda kaçamak gülümsemesi içimde bir yerlerde beni de heyecanlandırmaya yetiyordu. Onunlayken öğrendiğim en güzel şeyde buydu. Ufacık şeylere bile gülümseyebiliyor, küçücük şeylerle mutlu olabiliyordum. solmaya yüz tutmuş kalbim biraz bile olsa nefes alıyorsa kuşkusuz bu Jongin'in marifetiydi.

"Aslında küçük bir tatile ihtiyacım vardı."

Dudaklarıma yaramaz bir gülümseme yerleştirip aralık duran kapıdan içeriye girerken onunda gülümsediğini göz ucuyla görmüştüm. Jongin kapıyı kapatıp pencereleri açmaya yeltendiğinde bende Jongdae'ye mesaj atmaya çalışıyordum ama telefonum çekmiyordu. Uzun uğraşlarım sonuçsuz kalınca telefonu salonun ortasındaki masanın üzerine bırakıp etrafa bakmaya başladım.

kapıdan girişte solda amerikan tarzı mutfak, tam karşıda da ikinci kata ulaşmak için ahşap merdivenler yer alıyordu. Salon sağ taraftaydı ve karşımdaki duvarın neredeyse yarısını kaplayan ve eski olduğu belli olan büyük bir şömine bulunuyordu. Üzeri çeşitli aile fotoğraflarıyla kaplıydı. Şöminenin etrafında yer alan koltukların deseniyle taşla kaplı duvarda asılı ve yerlere kadar uzanan perdelerin renkleri birbiriyle uyum içindeydi.

"Beğendin mi?"

Jongin'in sesiyle yerimde zıplayınca oradan bir kıkırtı yükseldi. Jongin gözleri yok olana dek gülmeye devam etmişti. Bir süre sonra kendiliğinden susunca kafamla onu onayladım.

PASSION // KaisooHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin