Leylak kokulu otların, denizin bilindik kokusuna karıştığı, uğur böceklerinin birbiri ardınca uçuştuğu dik yamaçta öylece oturuyorduk. Gözlerimi diktiğim uçsuz bucaksız deniz, çoktan en koyu rengine bürünmüştü. Arsız dalgalar kıyıya çarptıkça, buluşmanın acımasız ve keskin sesi kulaklarımıza doluyordu.
Ardısıra gelen anılar kalbimi yaralamaktan başka bir şeye yaramaktan ileriye gidemiyorlardı. Yanımda benden farksız Jongin'le oturuyorken içimde öylesine bir rahatlık ya da ona benzer herhangi bir huzur duyuyordum ki..
Geçmişimi anlattığım, anlatabildiğim tek insan neredeyse benimle aynı kaderi yaşamış Jongin'di. Sadece benim gibi içine kapanmak yerine insanlara, dünyaya daha sıkı sarılmayı tercih etmişti. Belkide benden daha ağır şeyler yaşamıştı ama onu gördüğüm ilk andan beri bir kez olsun yüzünü asmamıştı.
Burada neden oturduğumuzu bile bilmezken ona tüm yaralarımı açıp göstermem de pek akıl alır bir şey değildi benim için ama.. Ama garip bir şekilde O'na güveniyordum.
Alnına dökülen açık kahve saç telleri en hafif rüzgarda bile uçuşuyorlardı. Gözleri tıpkı benimkiler gibi uzaklara dalmışken onu izleyebilme fırsatı bulmuştum. Tanıştığımız andan beri onu ilk kez bu kadar yakından izliyordum. İçim yasak bir şey yapıyormuşçasına pır pır ediyorken gözlerim donuk halde O'na odaklanmıştı. Gözlerimi kırptığımı bile hatırlamazken hareket kabiliyetimi yitirmişçesine sadece Jongin'e bakıyordum. Uzun kirpiklerini yavaşça kırpışını, rüzgar estiğinde göz kapaklarını huzurla kapatışını, arada bir yutkunurken oynayan adem elmasını.. Dizlerini tıpkı benim gibi kendine çekişini, ceketini sıkı sıkıya saran kollarını dizlerinin etrafına dolayıp savunmasız görünmesini.. Ardından dökülüyordu kelimeler dudaklarımdan birdenbire.
"Aslında seninle aynıyız biliyor musun Jongin? Yakınının ölümünü görmek ne demek biliyorum. Bazı şeyleri içine gömmek ne demek.. Korkmak ne demek biliyorum. Korkuyorum da.. Aşık olmaktan, aldatılmaktan, ölümümün onun elinden olmasından ölesiye korkuyorum... Ama sana baktığımda annemle babamın kaybolan aşkını görüyorum Jongin. Gözlerinde, babamın anneme bakışını görüyorum.."
Bakışlarının bana çevrildiğini hissediyordum ama ben uzaklara bakmakta ısrarcıydım. Belki de gözlerinde kendimi görmekten korkuyordum. Ya da ona olan hislerimi anlamasından utanıyordum. Ama ne söylediysem doğruydu çünkü hayatımda ilk kez doğrularımı başka birisine anlatıyordum. Belki beni yadırgamasından korkuyordum. Bilmiyordum..
Ona döndüğümde gözlerindeki delici bakışlarla tanıştım ilk defa gördüğüm. İçimi binlerce kez ezip geçen bakışları ardında sakladığı yumuşak, içten yansımasını da beraberinde getiriyordu.
Bir süre sadece bakabildim gözlerine. Belkide sadece bakmak istedim. Yine bilmiyordum ama sadece istiyordum. Dudaklarını yavaşça araladı. Sanki zamana meydan okumak istiyordu. Her saniyeyi sonuna kadar yaşamak istiyordu. Ya da istiyorduk bilmiyordum. Bunun adı her neyse istiyorduk işte..
"Benimle evlenir misin Kyungsoo?"
Gözlerinde gördüğüm o yoğun duyguyu ömrüm boyunca asla unutmamaya yemin ettim o gece. O gece yıldızların altında birbirimize sahiplenircesine baktık. Birbirimizi sahiplenircesine sustuk, ağladık.. Ama dilimin tutulmasına, ettiği tek bir cümle neden olmuştu. Boğazım kuruyor, edecek cesareti bulamadığım kelimeler birbiri ardınca takılıyordu.
"N-ne?"
"Evlen benimle!" Keskin bakışları tekrar tekrar ezerken içimi, konuşmak için boğazımı temizledim.
"Birbirimizi doğru düzgün tanımıyoruz bile. Hem-..."
"Sadece evlen benimle Kyungsoo. Seni seviyorum. Dahası sana aşık oluyorum. Bu yetmez mi?"
![](https://img.wattpad.com/cover/60753760-288-k551646.jpg)
ŞİMDİ OKUDUĞUN
PASSION // Kaisoo
Fiksi PenggemarTutkunun peşinde koşanların, yanma pahasına ateşe uçanların ve acıdan geçerek süregelen yaşama karşı dik duranların hikayesi..