multi-Derin
Kelebek yavaşça omzuma kondu. Bembeyaz kanatlarıyla fazla saftı. Kelebek bir anda siyahlar içinde kalmaya başladı. Korkmuştum fazlasıyla. Sonra kelebek yavaşça omzumdan salına salına yere düştü. Onu elimle tutmaya çalışırken bir anda sert bir rüzgar esti. Kelebeğin ruhu da bedeninin külleriyle yok olup gitti.
Yatağımdan hızlıca kalktım. Fazlasıyla terlemiştim. Gördüğüm rüya mıydı yoksa saçma sapan bir kabus muydu bilemiyordum ama bir daha görmek istemeyeceğim bir şey olduğu kesindi. Saate baktığımda alarm halen çalmaya devam ediyordu. Yavaşça uzandım ve alarmı kapattım. Bugün durumumu anlatmak üzere arkadaşlarım Derin -ki ben ona maviş diyordum- ve Selen -turuncu kafa'm- gelecekti. Aileme hastalığımı nasıl söyleyeceğimi beraber gözden geçirecektik. 2 gün sonra okullar başlıyordu ve ben iyice sıkıntıya girmiştim. Doktor beni aramış ve 5 gün sonra kanser bir hastanın tahlillerini inceleyeceğinden 10 gün sonra gitmem gerektiğini söylemişti.
Elimde olsa okula dahi gitmezdim ama yapacak pek de bir şeyim yoktu. Sıkıntıyla iç çektim. Bu hayatımı içim sıkılarak geçirirsem boşa zaman harcamış olurdum. Banyoya doğru adım attım. Odam daha çok krem, kahve, haki ve hardal sarısı renklerinden oluşan sade ama geniş bir odaydı. Ferahlık veriyordu. Odamın içinde kendimin yeteceği küçük bir banyom vardı. Banyom ise ağırlıklı bir şekilde beyaz ve uçuk mavi ile deniz yeşili rengindeydi. Bu renkler banyoyu geniş gösteriyordu. Banyoya yavaşça girdim ve aynaya bakmadan yüzümü yıkamaya baaşladım. Saçlarımı geri çekip aynada kendime dikkatlice baktım. Gözlerim şişmiş ve kızarmıştı. Dün sabaha karşı anca uykuya dalabilmiştim. Dün normal günlerden farklıydı sanki. İlk defa kendimi gerçeklerimle yüzleştirmiştim. Acı gerçekleri eziyet çekiyormuşçasına yüzüme vurmuştum. Dün ilk defa hayata yalvarmıştım. Bir şans vermesi için ayaklarına kapanmıştım sanki. Ama sonuçda elimde hiçbir şey kalmamıştı. Bitmiştim. Artık tam anlamıyla tükenmeye devam ediyordum ve bitecektim. Aynı kelebek gibi bembeyaz, toz pembe hayallerimdeyken bir anda kararmaya başlayacaktım. Bu lanet hastalık beni yiyip bitirecekti. Bedenimle beraber ruhumda çökecekti. Ölecektim. Zaman artık benim için var olmayacaktı. Acı gerçekle ağzımda acı bir his belirdi. Silkindim.
Aşağı indiğimde hiç kimseyi göremedim. Mutfağa geçtiğimde tek kişilik bir kahvaltı masası ve bir not buldum. ''Tatlım biz babanla 15 günlük bir iş görüşmesi için Yunanistan'a gidiyoruz. Buğra sana emanet. Fazla yaramazlık yapmayın. Ortalığı geldiğimde yerli yerinde göreceğim ve havuzu ordaki Vedat Bey'e söylersin suyunu yenilesin. Havalar sıcak kendine dikkat et. -Sevgilerle Annen :) ''. Büyük ihtimalle yine evden bunalmışlar ve kısa bir tatile gitmişlerdi. Küçüklükten beri hep böyle derlerdi ama farkettim ki aslında iş görüşmesi değil kafa dinlendirmek için gittikleri belliydi. Çünkü bana bakan Nejla Teyze ben daha 1 yaşındayken annemler bir anda yine gitmişler ve 3 hafta nerdeyse dönmemişler. Haber bile alamamış Nejla Teyzem. Geri döndüklerinde ise Annemin hamile olduğunu öğrenmiştik. Bu yüzden biraz karşıydım gitmelerine.
Kahvaltı sofrasından birkaç lokma alıp bıraktım. İştahım yoktu. Odama çıkmaya başladım. Hizmetçilerden Songül ablanın mutfağa doğru gittiğini gördüm. Aslında orda burda bir şey bırakmak küçüklükten beri adetim değildi. Kimsenin benim arkamı toplamasını istemezdim çünkü; sonradan kendimi kötü hissederdim. Evde tek kaldığım zamanlar Songül ablaya ve yardımcılarına yardım ederdim ama odam yine de dağılırdı. Fazla anılar aklıma geldiğini farkedince telefonumu aldığım gibi onu aradım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES (Karanlığın Kafesinde)
Ficțiune adolescențiKaranlık... En koyusunu benimsemişti. Uçurum... Çoktan düşmüştü. Kuytu... İblisin ininde umutsuzca bekliyordu. Bitmişti. Oyun artık yavaş yavaş bitecekti. Hayat onu oyundan çıkarmıştı. Toz pembe olan hayatı artık siyahın koyu tonlarına bürünmüştü. T...