Multi-Selen
Küçükken çok her şeyi isteyip alabilen bir çocuk değildim. Bir gün hala kapısından girmeye çekindiğim odanın içinden melodik sesler gelmeye başladı. Kulağımı duyabilmek için iyice yaslamıştım. O kadar güzel bir tını bırakıyordu ki kulakta. Sonra ses kesildi ve bende odama hızlıca gitmiştim. Resim yapmak için çalışma masama oturdum. Resmim iyiydi ve yapmayı seviyordum. Uzunca bir beyaz karton kestim ve üstünü o müzik aletini andıracak şekilde aralıklar yaptım. Masanın ucuna sabitledim ve gözlerimi kapadım. O hoş tını halen kulaklarımda çınlıyordu. Elimi yavaşça kartonun üzerine koydum ve çizdiğim aralıkların arasında gezdirmeye başladım. Melodi kafamda cümbüş oluşturmuş parmaklarımla uyumlu bir dans içindeydiler. Gülümsedim ve bitmesini istemediğim rüyaya devam ettim.
Alarm halen susmak bilmiyordu. Okul vardı ve gitmek istemiyordum. Herkes aslında biraz da olsa birbirini tanıyordu. Üniversite aslında hazırlık olsun diye bir ay önceden başlıyordu. Ama ben gidememiştim. Bu yüzden evde eğitim almıştım. Hazırlandıktan sonra mutfağa indim ve beni bekleyen aileyle beraber kahvaltımı ettim.
Hızlıca çıktım ve arabaya bindim. Üniversiteye geldiğimde zar zor sınıfımı buldum. Anfiyi görünce orta yerlerden birisine oturdum. Sınıf yavaş yavaş doluyordu. Arkamdan seslenen sesle irkelerek arkaya döndüm. Şaşkınlığımın yerini kızgınlık tutarken soğuk bakışlarımı o çocuğa bizzat yolladım. Bana sırıtarak baktığında önüme döndüm. Sınıfa göz gezdirdim. Bazıları kendi halinde takılırken bazıları uyumaya hazırlanıyordu. Bazıları sızmıştı bile.
Arkamda yine bir hareketlilik olunca yanıma uçan bedenle gözlerimi büyüttüm. Bu tesadüf artık tesadüf denen şeyden çıkmıştı. Nefret dolu bakışlarımı ona yolladım. Sırıtmasını iyice genişletti. Kafamı önüme koydum ve ilkokul çocuğu edasıyla çenemi sabitledim. Sınıf fazlasıyla dolmuştu ve birazdan ders başlayacağa benziyordu. Sınıf son kez göz gezdirdim. Kalabalık yerlerde çok rahat edemiyordum. Herkes şuan oyalanabileceği sohbetler ya da uyumayı tercih ediyordu. Arkadan gördüğüm kadarıyla kenarda oturmuş bir çocuk dikkatimi çekmişti. İfadesiz bir duruşa sahipti ve gözlerinden bir hiçlik bile okunmuyordu. Gözleri hikayesini dış dünyaya kapamaya zorlamış gibiydi. Yanımda Doruk adında çocuk bana bakarken gözlerimi ona çevirdim. Çekinmeden beni incelemeye devam etti. Ona nefretimi belirtircesine "Bu kadar yüzsüzlüğünüz fazla olmuyor mu bayım? Kendinize çeki düzen vermenizi uyarıyorum. Yoksa yakında peşimde dolanan sapık şeklinde geçeceksiniz. Ne hakla yanıma oturdunuz onu da daha çözmüş değilim." dedim.
Gözleri soğuk bakışlara yönelirken alayla "Asıl sizin beni takip ettiğinizi sanıyordum. Daha fazla zorluk çıkarmıyım diye işleri kolaylaştırıyordum. Benim gibi bir insan etrafta kız mı kalmamış da sizin gibi bir bayanın etrafında dolansın. Size bir şans vereyim demiştim ama belli ki gerek yokmuş. Siz kaybedersiniz." dedi küstahça. Beni erkek avcısı durumuna koyması sabrımı taşırmasına yetmişti.
Nefretim sözcüklerime dökülürken "Sakın aynu muammeleyi bir daha yapmaya kalkışmayın bile. Sizin takıldığınız kızlarla karıştırmayın beni. Görürsünüz sanmıştım ama yanılmışım. Oysa çok açık bir fark var. Bendeki kişiliğin takıldığınız kızlarda olmaması zaten büyük bir eksiklikti. Nasıl anlamadığınıza şaşmıyorum. Sizin gibi birisinden bu beklenilecek bir hareketti zaten. Bu tartışmayı uzatmamak adına sizinle muhattap olmayı kesiyorum. İyi günler." dedim ve önüme döndüm.🕙🕥🕚🕦🕛
Bugünkü programda bitmişti ve bende bir hayli yorgundum. Yeme düzenim zaten bozuktu ve iyice bozmaya başlamıştım. Bir hafta sonra doktara gitme durumunu dahi düşünmüyordum. Bizim kızların bulunduğu bölüme doğru yol aldım.
Kızlarla çıktıktan sonra her zamanki cafeye gidip oturduk. Türk kahvesi istedikten sonra konuşmaya başladık. Derin "Kızlar şu okul hazırlıklarından dolayı bence iki üçgünlüğüne bizim yazlığa gidelim hem havalarda yakında soğumaya başlayacak." dedi. Selen düşünürken ben "Bence bu planı biraz daha erteleyebiliriz. Sonuçta ilk günden okulu ekemeyiz ve benim bir haftaya kontrolüm var. Uygun bir zamanda değilim." dedim. Selen hatırlamış olacaktı ki bana üzgün bakışlarla "Nefes, eğer o hastalığın varsa ne yapacaksın? Okulu bırakmayı düşünücek misin? Peki ailene bunu nasıl söylemeyi düşüyorsun? Ah canımı sıktı yine bu sorular." dedi. Ben ifadesizleşmiştim. Tükendiğimi biliyordum. Ama yanımdaki insanların benimle beraber tükenmesini istemiyordum. "Bilmiyorum ne yapacağımı nasıl söyleyeceğimi bilmiyorum." dedim yavaşça. Derin bana bakarak "Peki ona söyleyecek misin?" dedi. O... söyler miydim bilmiyorum. O olaydan sonra onla bir daha karşılaşmamıştım. "Sanmıyorum." dedim. Derin bana kafasını salladı. Anılar yine kafama akın etti.
✳✳✳
*2 yıl önce*
Kantin masasının desen çizgileri üzerinde oyalanırken Selen en sonunda dayanamamış olacak ki "Yeter Nefes o gece öyle olduğundan emin misin?" diye sordu. Nefesimi üfledim ve onaylarcasına kafamı salladım.Mert. 3 yıllık platoniktim. Her liseli de olduğu gibi. Daha bir iki haftadır çıkmaya başlamıştık ve rüyada gibiydim. Mert benle olana kadar hiçbir çıkması bu kadar uzun sürmemişti. Açıkçası beni sevdiğini düşünüyordum. Ama daha yeni yeni el tutmasına müsaade etmiştim. Çekingenliğim onunla birlikteyken baş gösteriyordu. Dün evinde ona olan 3 yıllık sevgimi söylemek için giderken sokak köşesini döndüğüm gibi onu görmüştüm. Seçil okulda birlikte olmadığı kişi olmayan yüzsüz bir kızdı. Tanıdık demir bahçe kapısından geçti ve koyu yeşil tonlarında olan kapıya ilerledi. Kapıyı çalıp beklemeye başladı. Kapı açıldı ve özlemle dolan yüreğim yine hopladı. Onları dinlemek için saklandığım yerden biraz daha yakına geldim. Seçil yüzüne sinsi sırıtışını yerleştirerek "Çağırman neden bu kadar uzun sürdü anlamadım. Bu sefer hangi masum kızı kandırdın. Acıdım." dedi. Gözlerimi kırpıştırdım. Neden bahsediyordular? Mert sırıtışını genişletti ve kolunu Seçil'in beline dolayarak kendine yaklaştırdı. Seçil kafasını biraz daha kaldırsa dudak dudağa gelecek şekildelerdi. "Bu seferki biraz daha zor. Okulun temiz kızı tabiriyle geçiyor. Düşünsene elde etmek için iki hafta çıkmak zorunda kaldım ama başarısız. Biraz daha deneyeceğim yoksa iddiayı Onur'un kaybetmesi için elimden geleni yapmak zorunda kalacağım." dedi. Taşlar yavaş yavaş yerine oturmaya başladı. Sevdiğini düşünmüştüm. Bana hain bir iddia üzerine planlar kurmasını değil. Seçil kahkaha attı. En son Mert onu eve doğru iterken gördüğüm dudaklarının birbirlerine değdiğiydi. Boğazımdaki düğümlenme çözümlenemiyordu. Kalp çatlaklarını tamir edemiyordu. Kullanılacaktım. Eğer bugün burda olmasaydım kullanılacaktım. Derin bir hasar görecektim. Gözlerimin dolmaya başladığını hissedince koşarak oradan uzaklaştım.
Derin sırtımı sıvazladı. Ama yaralarım geçmeyecekti biliyordum. Onu kolay kolay unutamayacaktım. Seçil ve Mert birbirlerini tanımıyormuş gibi aynı anda kantin kapısından girdiler. Yüzümi buruşturdum. Mert yanıma doğru geldi ve elini belime koydu. Sandalyeye otururken beni kendine çekti. Dün olanları bilmeseydim beni seviyor diyebilirdim ama hayır uyanmıştım. Mert benimle oynadığı içinde onun yanına bırakmayacaktım. Ben Nefes Soydan kendimi ezdirmezdim. Kantin bir hayli kalabalık olunca yavaşça gülümsedim. Derin ve Selen benim bir planım olduğunu anlamışlardı. Mert'e yaklaştım. Bana sırıtarak bakıyordu. Yanağına bir buse kondurduktan sonra kulağına sıcak nefesimi üfleyerek "Keşke seni sevmeseydim." dedim. Bana şaşkın bakışlar atarken kantin salonında olanlara "Hey millet bakın size bir haberim var. Ağzınızdan iki hafta düşmeyecek dedikodu veriyorum. Mert Olur'un beni GERÇEKTEN sevdiğini düşünmüştüm ama ne yazık ki Onur Kara'yla oynadığı bir iddia yüzünden beni elde etmek istediğini dün evine iş pişirmek için giden sürtüğümüz Seçil sayesinde öğrendim. Sakın bana acımayın. Acıyacağınız tek insan Mert Olur veya Seçil yüzsüzü olur. Seçil kaç günde bir insanların evine gidiyorsun. Tek gecelik ilişkilerin seni yoracağını düşünüyorum. Sonuçta koridorlarda fotoğrafların asılmış. Bebeğin olursa babasının kim olacağını bilemezsin bile." diye yüksek sesle konuştum. İnsanlar şaşkın bakışlarla olanları izliyordu. Koridora asılan resimleri görenler soluğu burada alıyordu. Mert kaşlarını çatmış bana bakıyordu. Ona alayla sırıttıktan sonra sırıtmam dondu. "Bir daha sakın bir metre öteme dahi yaklaşma. Sürtüğünle seni ayırmayayım. Ama sürtüğünün yarın öğleden sonra doktor kontrolünün olduğunu bile bilmiyorsun. Sevdiğin ve açılamadığın gece bahanesiyle yanında olduğun Seçil'in bile arkadaşın Onur'dan hamile kaldığını bilmiyorsun. Ne kadar yazık sana" dedim ve kantinden hızlı adımlarla ayrıldım. Gözlerimdeki yaşlar ağırlığı kaldıramayarak akmaya başlamışlardı. Dedikodu sakız gibi yayılır dururdu etrafa. Seçil'in hamile olduğunu öğrenmeleri bombaydı zaten onlar için ama umrumda değildi hiçbirisi. Umursamıyordu.
✳✳✳
Anıları hızlıca uzaklaştırdım kafamdan. Onun bilmesi bile gereksizdi. Kızlara gülümsedim; "Gerek dahi yok." dedim. Umrumda değildi. Onlarda anlayışla kafalarını salladılar.Bir hafta sonra her şey belli olacaktı. Açıkçası korkuyordum. Canımın yanmasından çok değer vediklerimin üzülmesinden korkuyordum. Annemlerden önce Buğra'ya söylerdim. Kafamı uyuşukça yastığıma koydum. Birgün yine bitmişti. Geri döndüremeyeceğim birgün...
Bölüm fazla geç geldi kusura bakmayın. Bu aralar fazla yoğunum. Yorum ve votelerinizi bekliyorum
ŞİMDİ OKUDUĞUN
NEFES (Karanlığın Kafesinde)
Ficção AdolescenteKaranlık... En koyusunu benimsemişti. Uçurum... Çoktan düşmüştü. Kuytu... İblisin ininde umutsuzca bekliyordu. Bitmişti. Oyun artık yavaş yavaş bitecekti. Hayat onu oyundan çıkarmıştı. Toz pembe olan hayatı artık siyahın koyu tonlarına bürünmüştü. T...