#DolunayKaç saattir tavanla kesişiyordum?
Gözlerim uykusuzluktan ve ağır kırpmalarımdan kızarmış ve yanıyordu. O korkunç sesi duyunca gözümü tavandan çekip alarma diktim.Komodinin üzerindeki lastik topu alarmıma fırlatarak yere düşmesini ve susmasını sağladım. Korkan miniğin iyi hissetmesini sağladım. Unutmuştum. Yanımda birinin olduğunu uzun zamandır hissetmemiştim. Hep yalnızlığa mahkumdum.
Gideceğim lanet okulun en sevdiğim (!) formasını üzerime geçirdim. Siyah ve Beyaz iki zıt renk...
Ben ikisi de değildim. Ben siyahın içine yanlışlıkla fırçadan damlamış su gibi buğulu bir renktim. Ben hayattaki bir yanlıştım. Öyle olmaya da devam ediyordum.
Yürüme mesafesindeki okuluma kulaklıklarım bana eşlik etti.
Sınıfıma girince kulaklığımı çantama koyup en arkaya yöneldim.Yine her zamanki gibi bütün yüzler bana dönmüştü. Rahatsızlığımı öksürerek belli ettiğimde herkes önüne döndü. Benden korkuyorlardı. Haklılar da. Psikolojisi bozuk aşırı beyaz tenli, siyah saçlı, yeşil gözlere sahip mazoşist gibi giyinen birinden korkulması mantıklıydı.
Dersle ilgilendiğim söylenemezdi. Her gün bir roman alır sıkıldığım derslerde okurdum. Her yere giderken ne olur ne olmaz diye bir veya iki kitap fazladan yanımda bulundururdum.
Okuduğum kitabın sayfasını çevirirken sınıfın kapısı çaldı. İçeri müdür ve sarışın, mavi gözlü bir kız girdi.
Benim gibi herkes gözlerini ona dikmişti. Ta ki yeni öğrencimiz denene kadar. Kafamı romanıma gömüp okumaya devam ettim.
"Şimdilik Dolunay'ın yanına geç Alin."
İsmimin söylenmesiyle başımı kaldırdım. Alin denilen kızla göz göze geldik. Anlamsız bakışlarım kızın yanıma oturmasıyla son buldu.
Alin adlı yeni kız, meraklı gözlerle beni süzdü. Sonra duraksadı. Bunun anlamını biliyordum. Benimle tanışmak için bahane arıyordu. Ve başlıyoruz.
"Merhaba, ben Alin. Sen de Dolunay olmalısın. Çok güzel bir isim, daha önce duymamıştım."
Başımı kitaptan kaldırmadan "hı hı" diye geçiştirdim. Konuşmak konusundaki isteksizliğimi anlamış olmasını umuyordum.
Ancak bu kız oralı bile değildi."Okuduğun kitabı inceleyebilir miyim? Kitap okumayı çok severim."
Normalde olsa ters cevap verirdim. Ancak yeni olduğu için uğraşmak istemedim. Kitabın kapağını kapatıp önüne koydum. Kafamı sıranın üzerine koydum. Kızın yüzünü göremesem de suratının asıldığını hissediyordum.
Yorgundum çünkü hiç uyumamıştım. Uyumak istiyordum ancak rüya görmek istemiyordum. Ya da kabus...
Çünkü rüyalarımda tek gördüğüm bilmediğim ailem oluyordu."Şey...konuşmayı pek sevmiyorsun herhalde."
Bu kız fazla kibardı. Kafamı kaldırmadan göz teması kurdum."Konuşmayı sevmem."
"Ama ben çok severim. Ayrıca pasta yapmayı, voleybol oynamayı ve yakışıklı çocuk kesmeyi çok severim."
Benden hiç bir yorum alamayınca biraz bekledi ve devam etti.
"Sen nelerden hoşlanırsın?"
"Hiç, hiçbir şey."
"Nasıl?"
"Ben hiçbir şeyden hoşlanmam."
Sesim olası şekilde sert çıkmış ve susmasını sağlamıştım. Bu sırada ne öğretmeni olduğunu bilmediğim kadın kötü bakışlar gönderiyordu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Dolunay Zamanı/(Haziranda Devamı Gelecek)
Teen FictionSessizlik ve Yalnızlık... Çoğu insanın canını sıkarken bana iyi gelen şeydi sessizlik. Kendisiyle yüzleşmekten korkan insanlar sevmezdi ama bana iyi gelen şeydi yalnızlık. Ben yalnız büyümüştüm örnek alacağım öğüt alabileceğim kimse olmamıştı. Kendi...