Başlamadan önce: Kusursuzluk Allah'a mahsustur ve insan da tüm evren gibi kusursuzluğun ürünüdür.
"Telefonumdan yazıyorum, iki elim birbirine kenetlenmiş bir şekilde telefonu destekliyor ve iki baş parmağımla doğaçlıyorum her zaman olduğu gibi... Kusura dokunuyorum kusursuzluğun ürünüyle. Kusursuzluğun daima bir adım ötede olduğunu bilen kusursuz beynimin kusurlu düşüncesini döküyorum her an bozulma tehlikesiyle emektar hayatına devam eden telefonuma." (13.03.2016 | 01:35)
Kusurlu düşünceler... Kusuru seviyorum, hayranlık duyuyorum birbirini çürüten ve aynı anda birbirini geliştiren fikirlere... Öyle ya, fikirler kusursuz olsaydı, insan, teleskopunu geliştirme aşamasına girmeden tüm evreni görebilecek bir teleskopa sahip olsaydı monotonluğun sınırları aşılırdı. Tıpkı beynini serbest bırakan, beyninin sınırlarını kaldıran birinin puan sınırlarına sahip rekabete ve rekora dayılı bir oyunun sınırını binlerce kez aşması gibi... Oyun sahibi "bu puana kimse ulaşamaz" diyerek belli bir sınır koyar ama yazılım onun bu sınırını hiçe sayar, oyunun seviyesi Başlangıç'tan Çok Zor'a değil, "Sonsuzluk" seviyesine doğru ilerler.
Kusurlu düşünceler... Kusuru sevmiyorum. Nefret ediyorum paradan, sınırdan... "Yeni yılda sağlık mı istersin, aşk mı, para mı?" sorusundan... Para odaklı bir yaşam cümle içinde dahi geçmemeli. Sınır kelimesi hayal gücü, tabiat, mutluluk gibi kusursuzluk denizlerini kirletmemeli. Benliğinin merceği daima kusursuzluğa odaklanmalı.
Odaklanmak... Kusursuzluğa mı, yoksa kusura mı odaklandın? Sonsuz pozitif güce, sonsuzluğa koşan sahneye, doğaya, istikrara mı; paraya, sınıra, hırsa, ben merkezliğe mi? Odaklanışın benliğinin derinliklerinden mi geliyor? Bir gökyüzü fotoğrafçısının sonsuzluğa odaklanışının ürünlerini hayranlıkla incelerken fark ettim odaklanmanın önemini; milyonlarca yıldızın, galaksilerin, galaksi kümelerinin aynı sahnede yer aldığını... Benliğimin merkezinde fark ettim gerçek farkındalığı; farkında olduğumu sandığım ama tam anlamıyla farkında olamadığım, domino taşı etkisiyle sayısız sayıda fikir üretmeyi sağlayan farkındalığı...
Sen yapbozunu keşfedensin. Can parçanın, farkındalığın farkındasın. Teleskopunu her geliştirdiğinde kazandığın tecrübeyi en verimli şekilde yapbozuna ekleyensin. Benliğinle en yakın dostunun kusurlu sinerjisini kusursuzluğa odaklayan, bu sinerjiyi ışık hızının yanında kaplumbağa hızı kadar yavaş kalacağı yüksek bir hızla, düşünce hızıyla güçlendirensin. Kusuru kusursuzluğa odaklayansın, kusursuzluğu kusura odaklayan değil. Sen kusursuzluğun ta kendisisin!
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Yapbozunu Arayan Parçalar
Non-FictionBaşlamadan önce: Parmaklarından doğru kelimelerin dökülmesi için yağmur duası misali çaba sarf etmene gerek olmadığının farkındayım. Kelimeleri doğru seçmenin merkezinin 'benliğin' olduğunun da... Kendimi on üzerinden sınıflandırmayacak kadar çok iy...