Arkadaşlar bu bölüm kıskandırma yok. Biraz da Nazli yi tanıtmak amacıyla yazdım. Hikayeye diğer kişileri de kazandırmak lazım.
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Selin in ağzındanSabah uyandığımda Ali nin yatağında olmadığını gördüm.
Nereye gitti ki bu şimdi yha?
Telefonumdan saate baktığımda öğlene kadar uyuduğumun farkına vardım. Tabiki cevapsız aramalar ve Nazlı ikilisi olmazsa olmazlardan olduğu için daha da meraklandirmadan Nazli yi aradım.N:Alo Selin.
S:Efendim Nazli?
N:Selin annem eve geldi.
S: Eee ne var bunda? Zaten ara ara uğruyor annem.
N:Selin annem temelli geldi. Ağlıyor şu an yanımda.
S:Nee? E şey neden yani nasıl ne olmuş da gelmiş? Ya babam?
N:O adam kovmuş işte. Ben de şimdi arabadayim. O adama şimdi haddini bildiricem ben. Beklesin o...
S:Nazli sakın! Sakın yapma öyle birşey. Ben hemen geliyorum.
Diyip telefonu kapadım. Ben çantamı toplarken birden kapı açıldı.
A:Evet uykucu tavuk da uyandığına göre kahvaltımızı yapabiliriz.
Ay bu bana kahvaltı mı getirmiş yha..
S:Oo Ali Mertoğlu nun kahvaltı getirdiği günleri de mi görecektik? Ama.. E şey biliyorum daha kıskandırma fln olacaktı bugün ama benim gitmem lazım. Acil işim var. Artık kendin idare ediver bugünlük.
Diyip çantamı alıp gittim.
A:Selin... Kahvaltı. Didem. Off..
Hemen hastaneden çıkıp arabama atladım ve babamın eve sürdüm. Umarım Nazli benden önce gelmemiştir.
Eve geldiğimde Nazli nin arabasıyla karşılaştım. Aman be! Bir kere de şans yüzüme gülseydi zaten. Ama olmaz Selin kim ki zaten değil mi?
Yedek anahtarımla içeri girdim. Bağırış sesleri geliyordu üst kattan.Babam: Demek asi prensesimiz geri geldi ha?
N: Ya annemi kovmak nedir yha? Sen nasıl bir adamsın?
Ba: Babanla doğru konuş! O annen benim arkamdan gizli kapaklı işler çevirmeden düşünecekti onu! Sen geleli bir hafta olmuş ben yeni öğreniyorum. Adam taktırmasak peşine haberimiz yok.
N:Ya sen nasıl bir aşağılık adamsın yha! Geldiğimi öğrensen karşılama komitesi mi yollayacaktin? Senden nefret ediyorum.
Merdivenlerden çıktıktan sonra odaya girdiğimde vazolar ve biblolarin hepsinin yerde kırık halde olduğunu gördüm.
Ben şok olmuş vaziyetteyken kimse benim geldiğimi fark etmedi.
Geldiğimde babam elini Nazli ya kaldırmış ama Nazlı kolunu tutarak onu engellemişti.Ba: Nazli! Haddini asma! Karşında baban var! Biraz saygılı ol. Tüm bunların sebebi olarak hep başkalarını değil, sorunu biraz da kendinde ara!Ugursuzluk kaynağı sensin! Sen doğduğundan beri hayatımizda ugursuzluk eksik olmadı. Kardesin...Selin...Annen...Ben...Hepsi senin eserin. Anladın mı!Hepsi senin eserin!
N:Yeter!!Bunu yapma işte. Yapma... N'olur yapma... Yapmayın..
Diyerek yere çömeldi ağlayarak.
Ben hala Nazli ya bakarken gözümden yaşlar daha da hızlandı. Kardeşim Peri...Ba: Ooo Selin hanım da sonunda evin yolunu öğrenmiş. Gel sen de kardeşine eşlik et. Ayakta kalma.
Gözyaşlarımi tek elimle bir hışımda silip Nazli nin yanına çömeldim. Kollarımla ona sarıldım.
N: Selin... Üşüyorum...
Dedi sessizce.
S: Tamam. Ben yanındayım. Pencere? Kapatiyim mi?
Bu soruma kafasını sallayarak cevap verdi.
Sanki ilk defa geliyormuş gibi yalpalayarak yerden kalktım ve pencereyi gözlerim aradı. Odayı taradım. Basım ağrıyordu. O sırada tam karşımdaki tekli koltuğa bacak bacak üstüne atmış gülerek bize bakan babamı gördüm.
Yavaş adımlarla yanına yaklaştım ve işaret parmağımı kaldırıp ona doğrulttum.S:Sen... Sen nasıl bu kadar kalpsiz bir insan olmayı başarıyorsun?
Ba: Yeter be bırakın ağlamayı. Eğer bu evde iseniz benim kurallarım geçerli. Anneniz de bunu bilerek gelsin bu eve. Sizinle uğraşamam. Eve geldiğimde bu evden kaybolmuş olun.
Diyerek odanın kapısını çarpıp çıktı.
Ben babamın gidişini seyrederken Nazli nin sesiyle kendime geldim. Hala yerde donmuş yüz ifadesiyle duran Nazlı titrek ve bir o kadar da kısık olan sesini var olan tüm gücüyle çıkarıp benim duymamı sağlamıştı.N:Üşüyorum... Selin... Üşüyorum...
Pencere... Hemen pencereleri teker teker kapattım.
Nazlı nin ağzından
N:Üşüyorum... Selin... Üşüyorum...
Sahiden üşüdüğümü hissediyordum. Peki neden? Belki de o günü, o akşamı hatırladığım içindir. Kim bilir belki de Peri yi hatırladığımdandır. Hafızamdan silmeye çalışsam da silinmiyor işte.
Hep başkalarının davalarını çözen, onların sorunlarını dinleyen ve destek veren ben, avukat Nazlı... Sen daha kendi davanla hesaplaşamamışken senin avukatlık neyine? Sen o soğuk, sen o ıssız yerde, karanlık yerde bırakmıştın hani tüm kötü anıları, korkularını ve... Ve en önemlisi de kardeşini.
Soğuk gözyaşlarım akarken bir yandan da içim yanıyordu. Dışım bu kadar soğukken nasıl kalbim, vücudum nasıl bu kadar yanıyor?
Ben... Ben suçsuz olmayı isterdim. Masum, saf, günahsız olmayı isterdim en çok bu hikayede.
Ama asıl suçlu benim. Tüm kötülüklerin kaynağı benim aslında.
Bana en nefret ettiğim, babam olan biri uğursuz olduğumu söylüyor. Tüm felaketleri babama bağlarken ben o da bana bağlıyor.
Ben yaşamayı hak etmiyorum. Ben hep başından savılmak için özel okullarda okutulan, hep en uzağa gönderilen, umursanmayan, değersiz ve uğursuz Nazlı...N: Nefret ediyorum yaşamaktan..
Diyerek istemsizce yine gözyaşlarım akmaya başladı. Hala onlar yaşıyor mu? Bu kadar döküldünüz hala akıyorsunuz, yetmedi mi?
S: Nazlı, kendini suçlamayı bırak. Bu senin suçun değildi tek.
N:Selin, ben belki unuturum zamanla. Geçer yaralarım sandım. Ama... Ama her saniye daha da katlandı acım. Yaram artık tüm vücudumu kapladı. Daha da hiddetlendi. Selin ben çocuktum daha. Anlamadan dinlemeden ilk kanatan babam oldu. Neden bunu bana yaptı?İnsan kızının bir saç teline zarar gelse canı acır. Ayağını burktuğunda kucağında taşır.
Neden?S:Sakın ol... Yanındayım... Beraber atlatıcaz... Artık hiç kimse bizi ayıramayacak.
Diyerek daha da sarmaladı beni. Ben de sarıldım.
Benim soğuk vücudumun aksine sıcacıktı o.
Hep böyle kalsak keşke. Peri de gelse. Annem de...
Sarılsak birbirimize sıkıca sanki hiç bırakmayasıya...
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
ŞİMDİ OKUDUĞUN
UZAY
Fiksi Penggemar'' O deniz mavisi gözlerinde tutuklu kaldım. '' ''Ben de o koca gözlerine... '' ''Uzaydaki mavi gözlü çocuk...'' "Koca gözlü kız.. '' İlk böyle başladı hikayeleri. Sonra... Sonra değişti herşey... Ne Maviş kaldı ne de koca gözlü kız başrolde...