[❆ sembolünün olduğu bölümler düzenlenmiştir.] Tanıtım filmi multimedyada.
Buraya hikayeyi okumaya başladığınız saat ve tarihi bırakın.
22.11 - 04.08.2016
#Gün 1
Gözlerimi açtım.
Tek gördüğüm şey beyaz oldu. Beyaz bir oda ve beyaz eşyalar. Bedenim beyaz bir yatağın üstünde bağlıydı. Çıkmaya çalıştım ama başarılı olamadım. Neden burada olduğumu hatırlamaya çalışıyordum ama hiçbir hatırama da ulaşamadım, hepsi silinmiş gibiydi.
Ölü olmayı istememi dileten bir ağrı tüm vücuduma yayılırken yapabildiğim tek şey acı içinde kıvranmak oldu.
Odadaki kapı açıldı, doktorlar. Ya da onlar gibi giyinmişler. İçlerinden biri yanıma geldi ve hazırladığı iğneyi bana yaklaştırdı. Bir şeyler dedi ama sesi buğuluydu, anlayamıyordum. Bağırdım, neden burada olduğumu sormak istedim ama tek elde ettiğim hırıltılı ve anlamsız bir sesti. O anda elindeki iğneyi bana yaklaştırdı. Keskin bir acı hissettim boynumda, sonra ise gözlerim kapandı.
#Gün 2
Gözlerimi açtım.
Yine aynı beyaz odada uyanmıştım. Karşıdaki duvarda bir saat vardı, üstündeki sayılar hariç o da beyazdı. Yelkovanla akrebe baktım, 11.59. Gözlerimle yelkovanın ilerleyişini takip ettim, ibre 12'ye gelince kapı açıldı, 12.00.
Yine aynı beyaz önlüklüler. Onlara beyaz önlüklü ismini takmıştım çünkü doktor kelimesi onlara yakışmıyordu. Doktorların insanları iyileştirmesi gerekiyordu, onların canını acıtması değil.
Aynı dünün tekrarıydı beyaz önlüklünün yaptığı, elindeki iğneyi bana yaklaştırdı ve ben de gözlerimi kapatarak bana batırmasını bekledim. Vücudumdaki diğer ağrılara göre bir hiç sayılacak bir sızı yayıldı bedenime. Saniyeler içinde de bilincimi kaybettim.
#Gün 73
Günlerim acı doluydu. Ayak parmaklarımdan başıma kadar her yerim ağrı içindeydi. Fiziksel acının yanında ruhsal olarak da her gün çöküyordum.
Her gün aynı şeyler oluyordu. Gözlerimi açıyordum, birkaç saniye sonra beyaz önlüklüler burada oluyordu ve yine uyuyordum.
Ne olduğu hakkında hiçbir fikrim yok. Kim olduğumu, nereden geldigimi bilmiyordum. Belki bir umut denilebilecek bir rüya kırıntısı vardı sadece elimde. Ama bir rüya beni ne kadar gerçekliğe itebilirdi ki bu hapishanede?
Rüyam ise sadece puslu bir anıdan ibaretti. Büyük bir salonun tam ortasındaki büyük bir masada, baş köşede oturuyordum. Başka oturan yoktu, tek başımaydım. Etrafımda ise gezinen bir kalabalık vardı. Hepsinin yüzü pusluydu ve bu yüzden kimseyi de tanıyamıyordum.
Yaklaşık yedi-sekiz yaşlarında olmalıydım rüyamda, bedenimin küçüklüğü bana bunu gösteriyordu. Ama aynı diğer insanlarda olduğu gibi kendimde de büyük bir bulanıklık vardı, nasıl göründüğümü bilmiyordum.
Annem ve babamı merak ediyordum. Acaba onlar burada olduğumu biliyorlar mıdır? Belki de beni buraya veren kişiler ta kendileridir. Ya da ikisi de ölüdür.
Aklımı kaçırmak üzereydim.
Beyaz önlüklüler içeri girdi ve gözlerim kapandı.
#Gün 89
Bugün beyaz önlüklüler odaya gelince çok garip bir olay oldu. İlk başta iğne yapmadılar. Evet, bu gerçekten garip bir gelişme.
Kendi aralarında konuştular, benim hakkımda olduğu açıktı çünkü hepsinin başı bana dönük elleri beni göstererek bir şeyler anlatıyordu. Yüzlerini görmek istemediğim için yüzümü yana çevirip gözlerimi kapattım. Neler olduğunu sormak istiyordum ama uzun zaman önce konuşmayı denemeyi bırakmıştım çünkü sesim çıkmıyordu. Diğer günlerde olduğu gibi ama daha umutsuz şekilde tekrar denedim konuşmayı. Ama kendimi yanıltmayarak boğazımdan sadece garip bir hırıltı çıktı. Neler döndüğünü anlamak için tekrardan beyaz önlüklülere baktım. İçlerinden birinin işaretiyle oda boşaldı ve işareti veren kadın yanıma geldi.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Zihinler
Science FictionBedenimizi değiştirdiler. Boyumuzu, saçımızı, göz ve ten rengimizi... Bizi mükemmelleştirdiklerini söylüyorlar. Ama onlar kim? Hiçbir şey bilmiyoruz. Geçmişimizi hatırlamıyoruz, eski hallerimizi bile. Hayatımızın geri kalanını etkileyecek bir oyunu...