Make it up, fall in love, try.
But you'll never be alone.
I'll be with you from dusk till down.
I'll hold you when things go wrong.Tartışmaya son ver, aşık ol, dene.
Asla yalnız olmayacaksın.
Şafaktan gün batımına kadar seninle olacağım.
İsler ters gittiginde seni tutacağım.ZAYN - Dusk Till Dawn ft. Sia
***
"Mira, kendine gel. İyiyim ben."
Vücuduna kenetlenmiş kollarımı zoraki üzerinden çekmeye çalıştım ama izin vermedi, yüzünü dudakları kulağıma gelecek şekilde yüzüme yaklaştırdı.
"Ben..." Lafını tamamlamama izin vermedi. "Şimdi sakin bir yere gitmeliyiz ve bu zamana kadar bunun hakkında bir yorum yapma, tamam mı?" Sadece benim duyacağım şekilde fısıldarken lafını bitirince geri çekildi. Ve ben de geri çekildiğimde neden öyle dediğini anlamıştım; etrafımız öğrenciler ve eğitmenlerle doluydu.
Lucas'ın Deniz'e yaklaşarak sessizce, "Onu buradan götür," dediği duydum ve Deniz'de elini belime koyarak yönlendirirken diğer elini de beni insan selinin arasından kurtarıp yol açmak için kullanıyordu. Aralarından ayrılmadan hemen önce Lucas'a baktım. Hafifçe kafa salladı ve bakışlarımı ondan çektim. Benim hakkımda kim bilir neler düşünüyorlardı. Ama ne kadar insanlıktan çıkmış olsam da Lucas'ın bu kadar iyi olduğumdan dolayı gurur duyduğunu hissedebiliyordum. O da ne kadar göstermese de benim gibi biriydi.
İçeri girdiğimizde sanki o anda alev almışım gibi ellerini üzerimden hızla çekti. Konuşmaya çalıştım ama sözlerimi ağzıma geri tıktı. "Her şeyin kendinle alakalı olduğunu düşünüyorsun. Bu kadar bencil olma!" Biraz önceki kibar Deniz bir anda buharlaşmış ve havaya karışmıştı sanki.
"Neyden bahsediyorsun? Ben, bilmiyordum. Senden özür diledim, biliyorum yaptığım için hiçbir mazeret-"
"Sorun ben değilim! " dedi kükreyerek. "Ben hiç değilim. Dediklerin. Herkesi tehlikeye atıyorsun, buradaki bütün canları. Geçmişi hatırladığında dair hiçbir ipucu vermemelisin onlara. İstersen gerçekten o bıçağı boğazıma daya ve öldür beni, umurumda olmaz. Ama ne olursa olsun diğerlerini tehlikeye atma, anladın mı?" Bir anda içim kıskançlıkla doldu. Diğerlerini neden bu kadar önemsiyordu? Neden hep bana karşı katı olmak zorundaydı?
'Asla bunu yapmam, seni incitmem,' demek istedim ama bunu yapmak yerine arkaya doğru sendeleyerek geri düştüm ve duvara yaslandım. Ellerimle yüzümü kapatırken güçlü kalmak için kendimi zorluyordum. Uzunca bir süre bekledim, oldukça uzun bir süre. Ne kadar zaman geçtiğini bilmiyordum, saçlarımı geriye atarak ona baktım. O da bir sandalyeye çökmüş, yeri seyrediyordu.
"Bir anı gördüm," diyerek başladım. "Aslında bir değil, birden fazla ama kendimi güvence altına almak için size bahsetmemiştim. Son gördüğüm senin boğazını kestikten sonra geldi. İçinde sen de vardın." Konuşurken onu inceliyor, yüz ifadesini ve mimiklerini okumaya çalışıyordum ama hala yüzü bana dönük değildi ve vücudu da mermerden yapılmışcasına sabitti.
"O anıda da aynı biraz önceki gibi bir bıçağı boğazına dayıyordum, aslında beni sen zorluyordun. Bunu asla yapmayacağımı söyledim, beni bununla denemeye çalışmandan bile incinmiştim. Ama görünen o ki söz tutma konusunda oldukça berbatım. Bu yüzden sana zarar veremeyeceğim ile ilgili bir daha söz veremem. Bunu hiçbir zaman için istemeyeceğimi biliyorum ama artık hiçbir şey için söz vermek istemiyorum çünkü günün sonunda incinen yine ben oluyorum."
O an gözlerime bakmasına ihtiyaç duydum. Sanki o olmadığında bir boşluktan oluşacak ve sonunda kaybolacaktım. O benim pusulam, haritamdı. Üzerime düşen aydınlıktı. Sanki onsuz karanlıkta kalacaktım.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Buzdan Zihinler
Science FictionBedenimizi değiştirdiler. Boyumuzu, saçımızı, göz ve ten rengimizi... Bizi mükemmelleştirdiklerini söylüyorlar. Ama onlar kim? Hiçbir şey bilmiyoruz. Geçmişimizi hatırlamıyoruz, eski hallerimizi bile. Hayatımızın geri kalanını etkileyecek bir oyunu...