4- BAŞLIYORUZ

152 64 5
                                    

Bazen yağan bir yağmuru izlerken dertlerimizden sıkıntılarımızdan arınıyormuş gibi bir düşünceye kapılır her bir yağmur tanesinin yere düşüşünde içimizin ferahladığını hissederiz. Hele o yağmur sonrası toprak kokusu yokmu..... Rabbim'in bize bahşettiği muhteşem nimetlerden biri olan o koku hiçbir şeye değişmediğimiz bir koku olur bazen.

İşte bu sabahın şanslı kişiside bendim. Üzerimde pijamamla açık pencereden dışarı bakıp yağmurun içimdeki sıkıntıları götürmesini beklerken o enfes kokuyu ciğerlerime kadar çekiyordum. Taaa ki annem odaya gelene kadar ."Kızım ne zaman çıkacaksın sen geç kalacaksın bak. " Gözlerimi penceresene çekip bileğimdeki açık pembe saate baktım dokuza geliyordu. Ne! Dokuza mı geliyordu.

Koşarak banyoya giderken anneme " Anne beni niye bu saate kadar kaldırmıyorsun, insan kızını bu saatte mi uyandırmaya gelir normalde sen kargalar kahvaltısını yapmadan gelir.... ' diye söylenirken olduğum yerde durdum " Bir dakika, bir dakika" deyip elimi annemin alnına koydum ve annem şaşkınca bana bakarken "Yoksa sen hasta mı oldun bu yaptığının başka bir açıklaması yok çünkü. Hani senin " Kalk artık" adlı metinin.

Annem de bana biraz önceki ideal anne sıfatını bozup sonra da elimi vurarak uzaklaştırdıktan sonra " Amaaan bende durmuş burda seni dinliyorum sana da yaranılmıyor, yorgunsundur diye bırakayım uyusun dedim senin bana şu dediğine bak hem ne zaman sabahın köründe uyandırdım ben seni öğlenlere kadar uyuyan benim sanki " diyerek cevap verip odadan çıktı.

Annem aynen dediğim gibi yapardı.Biraz önce dediği cümledeki 'öğlenlere' kadar lafı en geç sekizdi. Sanırım annemin kullandığı saat başka ülkeye göre ayarlanmıştı. Yada başka bir gezegene...

Pembe saatime tekrar baktığımda daha fazla oyalanmamam gerektiğine karar verdim ve yarım kalmış olan koşmamı tamamlayıp hazırlanmak için banyoya girdim. Ne de olsa bugün önemli bir toplantımız vardı.

~~~~~~

Genç adam yaz yağmurunun sesiyle uyandı. Ellerini öne doğru gererek esnedikten sonra yüzünü sıvazladı. Yerinden doğrulup bir plazma televizyonla aynı duvarda olan saate baktı ve gözleri irileşti. Ne yazık ki uyuya kalmıştı. Hemen eli yatakla bitişik ve siyah renkteki komidinin üstünde olan telefonuna gitti. Telefonun ekran kilidini açınca on dört tane cevapsız aramayı ve hepsininde Bora' ya ait olduğunu gördü. Telefonu sessizde kaldığı için ve dün akşam çok yorulduğu için cevap verememişti. Hemen Bora'yı aradı.

"Ufuk nerdesin oğlum sen? "

" Sorma ya uyuya kalmışım. " diyerek cevapladı Ufuk onu. " Sanki uyuya kalmanın zamanı hemen hazırlanıp buraya gelmen gerekiyor. " Ufuk sıkıntı ile ofladı ve cevap vermeden telefonu kapattı.

Ve hızlıca yerinden kalkıp banyoya yöneldi.

~~~~~~~

"Kızım ne demek gelmem ya oralara tek başımamı gideyim ben. " Annem yine beni ikna etmek için acıtasyon yapıyordu. Yüz ifadesini ise tıpkı ' Ben mi ekmek almaya gideyim. ' diyerek on yaşındaki çocuğunu iki ekmek alması için bakkala göndermeye çalışan kadınların ki gibi yapmıştı.

Sadece birkaç saatticik ayırmanı istiyorum annene. "

Omuz silkerken ağzıma salatalık attım. "Anne bende seninle gelemeyi çok istiyorum ( çarpıldı) ama maalesef işlerim çok yoğun olucak, bugün çok önemli bir toplantımız var."

Tabiki de toplantıyı annemin ve arkadaşlarının, kısırlı ve patates salatalı gününe tercih ediyordum. 

"Güneş sadece iki saat diyorum ama. " Ben boş iki saatim olsa ya yarım bıraktığım kitabımı bitirirdim yada Doctor who' nun yeni sezonunu izlerdim ama ben bunu anneme anlatamıyordum ki.

SESSİZHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin