Darbe Kalkışması

64 1 0
                                    


Ülkemizin içinde bulunduğu bu acı günlerden herkese selamlar arkadaşlar. Gönül isterdi ki hiç böyle olaylar yaşamayalım ancak bunun yaşanmasını isteyen büyük güçler var. Rabb'im bizi bununla sınıyor anlaşılan. Sınavımızı güzel verirsek güzel günlerin uzak olmadığına inanıyorum vesselam.

15 Temmuz gecesi saat 10'dan itibaren başlayan hareketlenme herkesin kafasında soru işareti oluşturdu. Kimisi "bomba ihbarı var." dedi. Kimisi "darbe oluyor." dedi. Kimisi "FETÖ'nün askerleri." dedi. Kimisi de hiçbir fikirde bulunmayıp ne olacak diye merakla bekledi.

Bir anda boğaz köprüleri kapatıldı, genelkurmay başkanlığına girildi, tanklar yollara indi, Atatürk Havaalanı tanklarla kapatıldı. Bir anda gelişti her şey.

Halk bir anda endişeye büründü. Herkesin aklında "acaba o eski darbe günlerine geri mi döneceğiz." soruları. Çocuklar anne-babalarına darbe ne diye sormaya başladılar. Her şey daha da kötüye gitti.

Ve o herkesin korktuğu yazı ekranda çıktı:

"ÜLKE YÖNETİMİNE TÜRK SİLAHLI KUVVETLERİ TARAFINDAN BÜTÜNÜYLE EL KOYULMUŞTUR."

Herkesin korktuğu olmuştu. Ülke yine 50 yıl geriye gidecekti. Krize gidiyorduk.

Bir de ortaya darbe seviciler çıktı. Darbe çok güzel bir şeymiş gibi baştaki hükümetin yıkılmasını istediler. Ülke geriye gitsin istediler. Başta hangi hükümet olursa olsun vatanımıza çok büyük zararı vardı darbenin, olmamalıydı.

Meraklı ve endişeli bekleyiş devam ederken Cumhurbaşkanımız herkesi sokağa davet etti. Direniş için, demokrasi için, özgürlük için, VATAN için.

Çabuk yankı buldu bu davet. Bir-iki saate milyonlarca insan sokaklara döküldü. Askerin karşısına dikildiler. Tankların karşısına dizildiler. Vatanları için tek yürek oldular. AKP'si, CHP'si, MHP'si... Bütün insanlar tek yürek oldular. Her oturumda birbirine giren milletvekilleri hep bir ağızdan basın duyurusu yaptılar.

Halk sokağa döküldükçe askerler geri çekildi. Cumhurbaşkanımız, "Atatürk Havaalanı'na geliyorum." deyince herkes oraya akın etti ve ilk alınan yer orası oldu. İlk tanklar girişlerden çekildi. Havaalanının içine girildi ve darbeciler tarafından işgal edilen kontrol kuleleri geri alındı. Temizlendi havaalanı şerefsizlerden, kaosculardan.

Millet boğazlara yürümek istedi. İlk şehitlerimizi burada verdik. Köprüyü kapatan grup halkımıza karşı ateş açtılar. Onlar ateş ettikçe öfke ve nefret daha da büyüdü.

Her yerin tek tek alındığı haberleri gelirken Genelkurmay Başkanı'nın rehin alındığı ortaya çıktı. Hem de bu kadar süre yanyana çalıştığı Kalem Müdürü, Yaveri ve erleri tarafından. Baskı içten gelmişti. Sonrasından yapılan açıklamalarda darbe bildirisinin "KORSAN BİR BİLDİRİ" olduğu açıklandı. Milletin içine su serpildi birazcık da olsa.

Yavaş yavaş geliyordu haberler. Tankların altında ezilenler, üzerine açılan ateşle şehit olanlar, bombaların hedefi olanlar. Kaos giderek büyüyordu.

Aldatıldığını anlayan(!) askerler ilk başta silah bırakıp teslim oldular. Geri de kalanlar devam ediyordu. Sıkmaya, bombalamaya.

TÜRKİYE BÜYÜK MİLLET MECLİSİ, GENELKURMAY BAŞKANLIĞI, CUMHURBAŞKANLIĞI SARAYI ve niceleri bombalandı. Tarihinde ilk defa milletvekilleri sığınakta oturum yaptılar. 10 tane bomba atıldı milletin meclisine. Camı çerçeveyi indirdiler.

Binaları bitirip halkın üzerine bomba yağdırmaya başladılar. Ölümler artıyordu. 30'du 50 oldu. 90 ve 161 kişi. 161 can. 161 ŞEHİT.

Ve yaralanan 1440 kişi...

------------------

Generalleri, bir general kızının düğününde yaka paça alıp götürdüler. Onları da rehin aldılar.

TRT ilk işgal edilen yerlerden biriydi. Başta yayını kestiler ve sonrasında ise terör örgütlerinden hatırladığımız kafasına silah dayıyarak istenilen metni okutma silsilesi yaşandı. Metni okuyan ablamızın betinin, benzinin attığını ve zorla okuduğunu yüzünden gözünden anlaşılıyordu. Ve halk, gerçek askere yardım ederek geri aldı TRT'yi.

Havaalanından sonraki en büyük darbe oldu darbecilere. Her yerden ölüm ve teslim olma haberleri geliyordu.

Sonrasında hiç kimsenin beklemediği bir şey oldu. Camilerden ezanlar, selalar okunmaya başladı. Bu insanları daha da alevlendirdi daha da celallendirdi. Millet daha da döküldü sokaklara.

Ancak darbe seviciler buna dini siyasete alet etme dediler. Yeri geldiğinde "BAYRAK İNMEZ, EZAN DİNMEZ." diyen kahpeler ezanlardan, selalardan rahatsızlık duydular.

-----------------

Gecenin ilerleyen saatlerinde ortalık durulunca bu sefer ortaya "BU BAŞKANLIK İÇİN YAPILAN BİR OYUNDUR. BAŞKANLIK HAYIRLI OLSUN." ya da "BU OLAY SAYESİNDE O ÖRTÜLDÜ, BU KAPATILDI." diyenler türedi. Bunlar o başta darbe olmasını isteyen darbecilerden başkası değildi. İstedikleri olmayınca "her şey oyundu." demeye başladılar. Yani kedi uzanamadığı ciğere mundar dedi desek daha doğru olur.

Sonrasında provokasyonlar başladı. İnternette, sosyal medyada dövülen askerlerin, kafası kesilen(!) bir erin görüntüsü. Bu dakikalardan sonra bu darbe seviciler sokağa inen bütün halka nefret kustular.

Bunlar "Gezi Parkı Olayları"nda polise taş, sopa, molotof, hava fişek atan kişilerdi.

161 kişiyi şehit eden askerleri korumaya başladılar onlar "emir kulu." diye. Bunlar "Gezi Parkı Olayları"nda polise askere nefret kusan kesimdi. Aynı kesimdi. Orada polise, askere saldıranlar bir anda koruyucu oldular.

Orada yaşanılanları bilmeden izledikleri bir kaç vidyodan yaygara kopardılar. Şimdi soruyorum o kişilere "O askerlerin masum olduklarını ispatlayabilir misiniz?" "Halka kurşun sıkıp kıçları sıkışınca teslim olmadıklarını kanıtlayabilir misiniz?" Ben söyleyeyim. Yapamazlar. Çünkü insana davulun uzaktan hoş geliyor.

Askeri ambulansa taşıyan adam "kafa kesen adamdır bu." yaftası yakıştıran da aynı kesimdir. Bunlar zerre akıl taşımayan kendi özgürlüklerine karışıldığından yaygara koparan ama başkalarının giyimine, kuşamına, sakalına, bıyığına, inancına, örfüne, adetine laf etmeyi normal sayarlar. Zerre insanlık barındırmayan insan müsvetteleridir bunlar.

Sonra "Tanklar neden insanların üzerlerine ateş etmemiş, ateş etseymiş o insanlar sokaklarda kalır mıydı?" diye ortada dolananlar var. Biz de buradan söyleyelim. Onlar orada ne kadar insan öldürürse halkın nefreti o kadar artar. Bu sefer halk da silahlanır ve iç savaş çıkar. Tabi bu iç savaş 70 milyona karşı(8 milyonu insan müsvettesi dediğim kesim) 2bin kişi falan oluyor. Ne kadar da dengeli oldu değil mi? Bu savaşa girmeye bir tarafları yer mi? Tabii ki yemez. Yeseydi zaten milleti sırtından bıçaklamazlardı.

------------------

Şimdi birazda gerçekler geçelim. Aldığım bilgilere göre aslında darbenin gece üçte olması planlanmaktaymış. Bir kaç asker yaygara koparıp üslerine haber verdikleri için erken çıkmışlar. Girişim için hazırlanan tankların ve uçakların yarısı çıkamamış sokaklara. Çıksa halimiz ne olurdu Allah bilir.

Cumhurbaşkanımızı haber verilince bu olay kaldığı otelinden erken ayrılmış ve bu otel bir saat sonra bombalanmış ve taranmış. Orada da iki kişi şehit düşmüştür.

Başbakanımız İstanbul'a gelirken bu haberi alınca direk bindiği araçların plakalarının değiştirmelerini ve ışıklarını normal bir araç düzeyine çekmelerini istemiş. Amaç anlaşılacağı üzere dikkat çekmemek. Başbakanımız da, darbeciler köprüleri kapatmadan beş dakika içinde geçiş yapmış ve darbecilerden kurtulmuştur.

Darbeyi planlayan en tepedeki adam eski Hava Kuvvetleri Komutanı "Akın Öztürk" denen bir kahpe. 2014 emekli olduktan sonra. Ortadan kaybolan bu arkadaş bu zamanda ortaya çıkıyor. Garip olan tarafı 2015'de Genelkurmay'ı "Bu adamın darbe girişimi yapma ihtimali yüksektir. Dikkat edin." diye uyarıyorlar ve 2016'da bu olaylar gerçekleşiyor.

---------------

Uzun lafın kısası Rabb'im haysiyetsiz vatan hainlerine, düşmanlarına fırsat vermesin. Vatanımızı, birliğimizi ve dirliğimizi daim eylesin. Biz her olay karşısında birlik olsak bu ülkeye yan gözle bile bakan olmazdı.

Derin Dünya DüzeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin