Büyük Veri İşleme

16 2 0
                                    

Herkese selamlar, saygılar, sevgiler dostlarım. Uzun bir aradan sonra nihayet hakkında yazmak istediğim bir konu buldum. Aslında yazmak istediğim o kadar çok konu var ki aralarından seçmeye çalışırken hiçbirini yazamaz oldum. Seçim felci geçirdim yani anlayacağınız. 

Neyse daha fazla uzatmadan ve aklımdakiler hala sıcakken konuya gireyim ki daha detaylı bir bölüm olsun.

Eminim ki kitabımı takip edenler ve bu siteyi kullananlar için sosyal medya anayasanın ilk maddesinde olduğu gibi vazgeçilmez, değiştirilemez, vazgeçilmesi teklif dahi edilemez şeylerden biridir. Şimdi içinizden "hayır!" "kesinlikle öyle değil.""Abartıyorsun." gibi düşünceler geçirebilirsiniz ancak elimizde tuttuğumuz o minnacık-bazıları kocaman fırıncı küreği gibi kabul ediyorum-teknolojini kutularını yani telefonlarımızı bir an olsun bile yanımızdan ayırmadığımızı kabul etmemiz gerek. Sabah kalktığımızda ya da akşam yatmadan önce baktığım ilk ve ya son şey yine telefonlarımız.

Sosyal medya derken sadece Facebook, Twitter, Instagram gibi mecralar gelmesin. WhatsApp, Tinder, C2, Telegram, Bip, Viber gibi kullandığımız bütün mesajlaşma ve iletişim uygulamaları da sosyal medyanın içinde. Çünkü artık sosyallik denilince akla bu tür mecralar geliyor.

Peki şöyle bir soru sorayım. Bizler böyle mecralara üye olunca başka nelerimizi teslim etmiş oluyoruz?

Bildiğiniz üzere geçen 2016 yılındaki Amerika başkanlık seçimlerini herkesin bildiği bir sosyopat olan Donal Trump kazandı. Bu galibiyet Clinton'ı destekleyenleri şok eder iken Trump'ı destekleyenler de bir bir şoka uğradılar. Çünkü kaybetmesine kesin gözüyle bakılan bir aday yeni Amerika başkanı olmuştu. Hatta bu galibiyet ülke çapında gerçekleşen eylemlere kadar gitmişti ki hala devam ediyor. Seçildikten sonra olanlar bizim konumuza dahil değil. Bizi ilgilendiren Trump'ın nasıl seçildiği. Bu yüzden bu konuyla bir giriş yapma gereği duydum.

Trump'ın seçilişinin ardından ülke ikiye bölünürken seçilmesinin ardındaki nedenler araştırılmaya başlandı. Çünkü böylesine seçici, ölesiye ırkçı bir insanın başkan olması çoğu şeyi değiştirirdi. Ve yapılan araştırmalar gösterdi ki toplum bir manipülasyon kurbanı olmuştu.

Olayın baş aktörü ise Rusya idi. Doğrudur. Yanlış okumadınız. Trump'ın seçilmesindeki en büyük etken Rusya'ydı.

Peki Ruslar ne yaptı?

Seçimlerden önce bir grup Rus, Facebook üzerinden bir reklam kampanyası başlattılar. Takribi olan 3000 reklam yayınladı seçimlere kadar ve bu reklamlar 340 milyon kez paylaşıldı. 325 milyonluk Amerikan nüfusunun ne kadarının bu reklamlarla karşılaştığını buradan anlayabiliriz. Bu ise Trump'ı hiç desteklemeyen insanların bile onu desteklemesiyle sonuçlandı.

Peki sadece Facebook üzerinden mi bu manipülasyonlar yapıldı? Tabii ki hayır.

Kremlin bağlantılı gruplar Google reklamlarına toplamda 4700 dolar para harcadı. 18 farklı Youtube kanalı kuruldu ve 1088 video paylaşıldı ve kanallarında seçim süresince 308 bin farklı görüşe yer verildi. Twitter'da ise 2700'den fazla hesap açıldı ve toplum manipülasyonu böylelikle başarıyla sonuçlanmış oldu.

Peki başka ülkeden yapılan yayınlar neden Amerikalıları bu kadar etkiledi? Çok basit çünkü kayıt olduğumuz her sosyal medya platformunda kendimizden parçalar bırakıyoruz. Bu parçaların her biri en ufak ayrıntısına kadar kayıt altına alınıyor. Bu bize, "Aslında kullanıcının işini daha çok kolaştıracak." diye dayatılsa da işin gerçeği bu değil.

Facebook'tan alınan 50 milyon kişinin bilgileri, kendilerinin izni olmadan Trump'ın seçim kampanyasında kullanılmış. Kulağa ne kadar ürkütücü geliyor değil mi?

Cambridge Analityca adlı bu şirketin CEO'su bir konuşmasında yetişkin bir Amerikalı hakkında ortalama 4-5bin veri noktasına sahibiz diye bir açıklama yapıyor. Yani tanıdıklarınızı, sizin onları tanıdığınızdan daha çok tanıyor da diyebiliriz. 

Bu sadece Amerika'da değil her ülke için geçerli. Bu Cambridge Analityca adlı şirket bir big data yani büyük veri merkezi. İngiltere merkezli olmasına rağmen Trump'un kampanyasında yer almış bir şirket. Ne kadar garip değil mi? 

Aslına bakarsanız değil. Bu şirket insanları nasıl manipüle edileceğini çok iyi biliyor. Ve seçimlere karışmayı sadece Amerika'da değil Kenya, Meksika, Malezya gibi ülkelerde de başarıyla yapmışlar.

Günümüzde en büyük güç nükleer silahlar gibi görünse de aslında en büyük güç bilgidir. Zaten bilgi olmasaydı nükleer silahlar olmazdı. Yukarıda gösterdiğim şirket gibi olan şirketler bilgi satarak kendilerini yükseltiyorlar.

Konular çok dağıldı farkındayım. Artık toparlamak gerekirse kullandığımız sosyal mecralar her ne kadar masum gibi görünse de güçlü insanların eline geçtiğinde mükemmel bir silah haline dönüşebilir. 

Artık yukarıdaki sorumuzun cevabına geçebiliriz. Aslında aralarda biraz biraz vermiş oldum ancak tekrarlamak ve açmak gerekirse "HER ŞEYİMİZİ". Bizler bu tür mecralara üye olurken o bir çoğumuzun okumadığı ve direk işaretlediği sözleşmede bu bilgilerin saklanacağı yazar. Bizler de bu bilgilere kat çıktıkça çıkarız. Şöyle bir örnek vereyim. Facebook, herhangi bir kullanıcının ekranı kaydırma hızına, bir resme bir vidyoya bakma süresine, yazdığı bir yazıya, beğendiği, paylaştığı bir gönderiye kadar her şeyi kayıt altına almakta. Evimizin, işimizin adresi, telefon numaralarımız, düşünce şeklimiz, dini görüşlerimiz ile de biz bunları tamamlamış oluyoruz. Yazdığımız her mesaj algoritmasal olarak saklanıyor. En korkuncu da dinleniyor olmamız. Bundan bir kaç ay önce ortaya çıkan bir kaç habere göre Facebook bizi dinliyor. Evet yanlış duymadınız bildiğiniz dinliyor. Bir çift olacak mı diye telefon yanlarıydayken sürekli kedi mamasından bahsediyorlar ve bir süre sonra bir Facebook'a baktılarında kedi mamasıyla ilgili reklamlar, sayfalar görülüyor. Artık bu da kanıtlanmış durumda. Bir de bunun üzerine bunları kendi kendine yapacak bir yapay zeka sistemi üzerinde çalışılıyor ve Mark Zuckerberg bunu insanlığın gelişimi için en büyük yenilik olarak adlandırılıyor. Zaten Facebook bu skandal haberler yüzünden milyarlarca dolar kaybetmiş durumda.

Hep Facebook üzerinden gittim çünkü Facebook 2.2 milyar üyesiyle internetin en büyük sanal ülkesi. Diğer sosyal medya platformlarının da bunlardan aşağı kalır yanı yok. İnternet olarak ise baktığımızda günlük 3 milyar kullanıcısı ile Google'ı görürüz. O yüzden Google'da bir şey aratırken dikkatli olun. 

Sonuç olarak şu anda hepimizin bilgileri bu mecra sahiplerinin depolama çiftliklerinde depolanıyor. Ancak kendinizi bilen bir insansanız korkmanıza gerek yok. Son bir örnek daha verip konumun sonuna geleceğim. Dünya çapında bir çok gencin intihar etmesine sebeb olan Blue Whale yani Mavi Balina adlı oyunu hepiniz duymuşsunuzdur. Bu oyun kişinin özel bilgilerinin ele geçirilmesi ve koz olarak kullanılmasıyla başlar, kişinin intihara teşvikiyle biter. Bu özel bilgilere ise bilgisayarlarımıza uzaktan erişerek, ulaşabiliyor. Kameralarımızı izleyip, mikrofonlarımızı dinleyerek kayıt altına alıyor, koz bekliyorlar. Bunlar birer komplo teorisi olarak görünebilir ancak hepsi gerçek.

Bunları okuyunca sosyal mecraları kapatmak, atmak gelebilir içinizden ancak gerek yok. Zaten gereken kadarını aldı bile onlar. Bundan sonra yapılması gereken SORGULAMAK. Yani kafamızda her durumun bir kritiğini oluşturmak lazım. Nedenini, nasılını, sonucunda n'olurunu sorgulamak lazım. Bizler akıllı canlılarız. Bizi nasıl manipüle edebileceklerini bildikleri için her yöne yönlendirilebilen bir koyun olmamıza gerek yok. Korkmayalım yeter.

Hadi Allah'a emanet.



Kaynaklar: Barış Özcan, Teknonce, Cambridge Analityca, SCL, CHANNEL 4

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Apr 01, 2018 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

Derin Dünya DüzeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin