Boş Laflar

114 7 0
                                    

Bu gün işleyeceğimiz konunun tüm dünya etkisindedir. Özellikle çocuklar...

Kartlara dikkat bakmanızı istiyorum. İlk kartın ne olduğunu söylememe gerek yok heralde. İkinci kartı ben "Boş Laf" diye çevirdim. Çünkü kelimenin tam bir manası yok.

Başlangıçta önemsiz gibi görünen bu icat, 20 ve 21. yy'larda dikkate alınması gereken önemli bir güç olmuştur. Televizyon ilk icat edildiği zamanda, dönemin insanları korkmuştur televizyondan. Çünkü bir kutunun içinde insanlar hareket etmekteydi. Onlar ilk başta bu kutunun içine zorla insanları koyup öyle yapıldığını sandılar. Sonra öyle olmadığını anlayınca şeytan icadı dediler. Nitekim haklıydılarla. Şuan dünya üzerinde İblis'in en büyük icadıdır televizyon. En ulaşamadık noktalara bile televizyonla girebilir. Televizyon ilk çıktığı zamanda bu kadar yadırganmasına rağmen ne kadar da çabuk hayatımızda yer edindi değil mi? Amerika'da 1960'lardan beri kullanılan televizyon Türkiye'de 1980'lerden sonra kullanılmaya başlandı. Geç olmasına rağmen virüs gibi yayıldı. İnsanlar gece verilecek bir film için bütün gün televizyonun karşısında beklediler. Tv karşısında oturan milyonlarca kişi aynı anda tesir altına alınabilmektedir.

Televizyonun kısa, orta ve uzun vadede nasıl ortaya çıktığını fark edemediğimiz vahîm neticeleri, tarihin derinliklerinde kalmış; fakat birilerinin hâlâ birçok topluma uyguladığı Mankurt Efsanesini hatırlatmaktadır. Tv'nin Mankurt Efsanesine benzeyen yönlerini okuduğumuzda onun zararlarını fark edip, ona daha mesafeli olacağız.

Efsaneye geçmeden önce, tv'nin niçin bu kadar tesirli olduğunu cevaplamaya çalışalım. Bunun için ilk olarak, "Acaba kaç saat tv karşısında kalmaktayız?'' sorusunun cevabını arayalım. Yapılan çalışmalar, birçok kişinin saatlerce tv karşısında kaldığını veya tv bulunan bir ortamda çalıştığını göstermektedir. Birçok yerde hayat, tv'nin görüntüsü veya sesi ile devam etmektedir. Çocuklarımız tv karşısında saatlerce çizgi film veya farklı programlar izlemektedir. İnsanın gördükleri ve duydukları bilinçaltında bir tesir bırakır. Bilinçaltı beslenmesi ise, insan hayatına çok mühim neticeleriyle derinden tesir eder-önceden söylemiştik-. Öyleyse tv görüntü ve seslerinin hayatımıza tesiri var mıdır? Sağlıklı düşünen her insan bu soruya "evet'' diye cevap verecektir. Bir kişi tv seyretmese bile, çevresinde tv seyredenler olduğu için, dolaylı bir tesir altında kalmaktadır. Televizyon, bilhassa çocuk ve gençlerin bilinçaltına, davranışlarına ve zihnî fonksiyonlarına tesir etmekte ve onların hayatı algılamalarını ve davranışlarını değiştirmektedir. Kısacası hayatın her köşesinde tv ve buna bağımlı olan insanları bulmak mümkün olmaktadır.

Mankurt Efsanesi tarihin derinliklerinde Türk kavimlerine uygulanan bir işkence ve asimilasyon şekli olarak bilinmektedir. Bu efsaneye göre kafasına ıslak koyun derisi geçirilen kişi, güneşin altında günlerce bekletilmekte, ıslak deri yavaş yavaş kurumakta ve kişinin kafasına müthiş bir basınç yapmaktadır. Güneşin altında kafası gittikçe sıkılan kişi, yapılan işkencenin dayanılmaz tesiriyle kendisini, geçmişini, ideallerini ve şahsiyetini şekillendiren birçok değeri kaybetmektedir. Bu şekilde mankurtlaşanlar, şuuru kaybolmuş, yönlendirilmeye açık, kendi geçmişine ve benliğine hissiz, duygulardan yoksunlaşmış, sahibine şartsız olarak bağlı birer robot haline gelmektedir.

Mankurt haline getirilenlerin maruz kaldığı değişme ile, tv kıskacındaki kişilerin yaşadığı değişme arasında büyük benzerlik vardır. Tv karşısındakilerde, belki koyun derisinin yaptığı ağrı ve işkence hali yoktur; ama bu iki hadise karşısındaki değişme tarzı benzerdir. Tv karşısında saatlerce savunmasız bir şekilde kalan kişiler, gördüklerinin tesiri altında kalmakta, hayat ve olaylara tvnin istediği gibi bakmakta, ekranda gördüklerini model alarak giyinmekte, buna göre eğlenmekte ve yaşamaktadır.

Sistemli değişme ve zamana yayarak değişme önemli kavramlardır. Bugün gelinen durum çok kısa zamanda olsaydı, herkes değiştiğini fark edebilecekti. Ancak değişmenin zamanla ve yavaş yavaş olması, kişinin değiştiğini fark etmemesi sonucunu getirmektedir. Tv'nin yıllar içinde yaptığı değişme şahsın bilinçaltı ile birlikte değişmesi ve bu bilinçaltı değişmenin kişinin günlük davranışlarına aksetmesini doğurmaktadır. Tv'nin insana tesirini şu örnek ile daha iyi açıklayabiliriz. Elinize beyaz bir kâğıt alın ve üzerine her gün bir nokta koyun. Bir yıl sonra o kâğıt simsiyah olacaktır. Başka bir örnek verecek olursak; yurdundan ve içinde yetiştiği toplumdan uzakta yaşayan kişiler, zamanla içinde yaşamayı sürdürdükleri yeni toplumun değer ve normlarına maruz kalarak, farkında olmadan değişirler. Değişmeler yavaş olmaktadır. Televizyon seyircisinin de bilinçaltı zamanla değişir ve bu değişme günlük konuşmalara, davranışlara, ideal ve düşüncelere aksederek, kişiler âdeta mankurtlaşırlar.

Tv'nin zararları çok fazla olmakla birlikte, bazılarını sıralayalım:
1- Şiddet görüntüleriyle şiddet uygulamaya meyelan hasıl etme,
2- Gayri ahlâkî görüntülerin çocuğa ve aileye menfî tesirleri,
3- Seviyesiz eğlence kültürünün özendirilmesi,
4- Oluşturulan modellerdeki kişiler arası münasebetlerin sığ ve menfaat kaynaklı olması,
5- Kültürel değerlerin yozlaş-tırılması ve başka kültürlerin özendirilmesi,
6- Aile fertlerinin birbirleriyle olan münasebetini azaltması ve yalnızlığa sebep olması,
7- Mühim hâdiselere karşı sistemli bir hissizleşme,
8- Korku kültürünün yaygın-laştırılması ve bundan menfaat elde etme,
9- İnsanları çaresizliğe ve karamsarlığa iten konuların reyting malzemesi yapılması,
10- Çalışarak kazanma yerine, âÇalışmadan köşeyi dön! anlayışının yerleştirilmesi,
11- Tüketim ve kazanç uğruna her türlü değerin çiğnenmesi,
12- İnsanlara yalancı cennetler oluşturularak, gerçeklerden koparılması.

Buna benzer daha birçok zararlı tesiri saymak mümkündür. Kişi-nin; şiddet ve gayri ahlâkî sahnelerin, sigaraya ve alkole özendirici, doğruluğu enayilik olarak tasvir eden görüntülerin tesiri altında kalmadığını söylemesi, kendini kandırmasından başka bir şey değildir.

Tv hakkındaki bu kadar aleyhteki ifadelerden sonra bu âlete düşman olma

veya bu teknolojiyi toptan reddetme gibi bir durumun anlaşılmaması için,

bu âletin hayırda ve insanı yüceltme yolunda da kullanılabileceğini

söylememiz gerekir. Ancak bu yol daha zordur. Zaten bütün tahripler,

yakıp yıkmalar, bozmalar hep kolay olmuştur. Faydalı, iyi, güzel ve

hayırlı işler ise, muhakkak zor olacaktır. Kâinat kitabından tefekkür

tabloları, tabiattan insanı düşündüren ve güzel mesajlar sunan

belgeseller, tarihimizden ders çıkarılacak ve gençlerimizi eğitme

maksadıyla hazırlanmış filmler, çocuklarımıza insan ve vatan sevgisini,

çevre koruma hassasiyetini, güzel ahlâkı, mânevî ve millî değerlerimizi

tanıtma adına hazırlanmış çizgi filmler sunma, tabii ki, zor, masraflı

ve vakit alıcı işlerdir. Ancak nesillerimizin mankurtlaşmasını

engellemek, onları tv'nin zararlı tesirlerinden kurtarmak ve kendi öz

değerlerimize sahip çıkmak istiyorsak, bu âletin iyi yönde ve şuurlu

kullanılması için de gayret bizlere düşmektedir.

Derin Dünya DüzeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin