Lozan Barış(!) Antlaşması

134 2 1
                                    

Kitabımı okuyan herkese saygılar, sevgiler ve teşekkürler arkadaşlar. İki ay gibi bir süreden sonra yeni bir bölümle karşınızdayım. Büyük ihtimalle bu ve bundan sonra ki bölümler son olacak. Belki yazın devam ederim, belki de etmem ama her zaman kendinize iyi bakın.

Daha fazla saptırmadan konumuza dönelim. Bu yazımda belli bir kesim tarafından iyi, belli bir kesim tarafından kötü, belli bir kesim tarafında 2023'de biteceğine inanılan, belli bir kesim tarafından "yav öyle şey olur mu? Son kullanma tarihi mi bu da 2023'de bitiyor." dediği antlaşmayı burada ele alacağım. Yani "LOZAN BARIŞ(!) ANTLAŞMASI"nı...

Gelelim Lozan öncesine:

Ülkede büyük Milli Mücadele hazırlıkları yapılıyor ve yapılan savaşlarda zaferler kazanılmaya başlanıyor. Ülkeden ilk topuklayan millet İtalyanlar oluyor. Zaten beleş toprak alıp bide "bize toprak olarak İzmir ve çevresi söylenmişti." diye şikayet eden bu millet bakıyor Türkler güçlenmiş diyor "e bize müsaade artık." ve ülkeden kaçıyor. İkinci giden millet Fransızlar; "hadi biz Suriye'ye çekilelim de Türklerde bizi çekildik sansın." diyor ve olayları dışarıdan takip etmeye başlıyorlar. Denize dökülen mazlum, İngiliz kuklası millet Yunanlar ülkeden ayrılan üçüncü ülke oluyor tabi en fazla kan Yunanlardan dökülüyor onların tarafında. Son olarak ülkeden ayrılan millet ise İngilizler oluyor. Bakıyorlar durum vahim diyorlar "e bize de müsaade o zaman." Zaten doğuda Ermeniler takan yok. Kazım Karabekir acımıyor, gavura vurur gibi vuruyor.

Sonrasında gavur devletleri diyor ki "yav bu Türkiye güçlenmiş(!). Hemen onlarla bir antlaşma imzalamazsak sonumuz vahim(!)." Böyle yazmamın nedeni onların bunu gerçekten demiş olmaları fakat bizi kandırmak için. Yani Türkleri güçlü görüp, korktuklarına inandırıp bu antlaşmayı imzalattılar. Savaştan bunalmış olan milletimiz ise "aa barış antlaşması" diyerek balıklama atlayıp imzayı çakıyor. Nerede kaldı Atatürk'ün ileri görüşlülüğü? Nerede kaldı ince zekası? Demekki sadece savaş alanında işe yarıyor.
Gelelim o sözde barış antlaşması olan maddelere(Sadece bir kaç madde vereceğim):

1- "Türkiye Cumhuriyeti hiç bir devlete savaş tazminatı ödemek durumunda kalmamıştır. Sadece Yunanistan'a Karaağaç'ı vererek, bu ülkeye verdiği zararı ödemiştir." Bu madde Türkiye'nin lehine olan maddelerden biri olarak gösterilmiş. Garip olan tarafı bizim Yunanistan'a toprak vermemiz. Bu adamlar kimsenin izni, emri olmadan İzmir'e girmediler mi? O kadar insanı öldürüp, yerlere yakıp yıkmadılar mı? Onların bize toprak vermesi gerekirken biz onlara toprak veriyorsak bu işte bir terslik olduğunu gösterir.

2- "Batı Trakya'da ki Türk Yunan sınırı Mudanya Antlaşmasına göre belirlenmiştir. Meriç nehri kıyısında yer alan Karaağaç ve Bosnaköy Yunanistan'a bırakılmıştır." Yunanistan'a toprak bırakılan başka bir madde. Hani yeni antlaşmalar eskilerini etkisiz bırakırdı. Mudanya Antlaşması nereden çıktı? Bizimkilerde hiç sorgulamadan "evet ya öyle olsun, bitsin de bir an önce gidelim" diyorlar ve imzayı çakıyorlar.

3- "Bozcaada ve Gökçeada özerk bir yönetimle Türkiye'de bırakılmış, diğer adalar İtalya'ya verilmiştir. Türk sınırına yakın olan adaların silahsızlandırılmasına karar verilmiştir." Herhalde Türkiye'nin karnını en çok ağrıtan kayıptır bu on iki ada. Bize iki ada bırakıp on iki adayı İtalya'ya vermek hiç akla yatkın bir karar değil. Diyorlar "size büyük olanları verdik. Hadi hadi köfthorlar kaptınız yine adaları."  Garip olan tarafı buna nasıl onay verildi? (Ayrıca on iki ada İkinci Dünya Savaşı sıralarında Yunanistan'a emanet edildi İtalya tarafında fakat onlarda bir daha geri alamadı. On iki adanın sonu ne olacak gerçekten çok merak ediyorum.)

4- "Osmanlı devletinin borçları, buradan ayrılmış olan devletler arasında paylaştırılmış, Türkiye Cumhuriyetine düşen kısmı Fransız Frangı ile taksitlendirilmiştir." Diğer maddelerde kapitülasyonların kaldırığı yazar fakat kapitülasyonlarla Osmanlı'ya verilen milyarlarca doları kimse ödemedi. Bir de üstüne üstlük bizim de borcumuzu unutmayıp geri istiyorlar. Tabi Türk Liderler çok zeki, ileri görüşlü ya. Bunu bizi köşeye sıkıştırmak için olduğunu bile bile imzalıyorlar. (Bu maddenin devamını sonraki yazımda anlatacağım.)

Bu antlaşma da Musul-Kerkük sorununa değinilse de hiç üstüne gidilmemiştir. (Bunu da sonraki yazımda anlatacağım.)

İnsan düşünüyor. Kurtuluş Savaşı'nı biz kazanmamışmıydık? Sözde Yunanları tokatlayıp diğer ülkeleri korkutup kaçıran biz değil miydik? Ne oldu da maddeleri bu kadar ağır olan bir antlaşma gereği duydular?

Şöyle söyleyeyim bu antlaşma atalarında torunlarına kötü bir hediye. O zaman imzalanan bu antlaşma yüzünden bugün bile elimiz kolumuz bağlı. Ne petrol, ne doğalgaz çıkartabiliyoruz. Elin kıç kadar İsrail'i bile-sanki antlaşmada onlar da varmış gibi- geliyor "siz Akdeniz'de doğalgaz, petrol araştırması yapamazsınız. Olur da bizden gizli yapıp da bulursanız bize teslim etmeniz gerekir." Biri de demiyor ki lan size ne oluyor?  Ben kendi ülkem sınırlarında yapamayacaksam bunları ne işe yarıyorum o zaman?

Antlaşmanın zararlarını maddeler halinde yazıyorum:

Onların 1940'larda geçtiği nükleer enerjiye biz daha geçemedik.

Onların 1940'larda çıkardığı petrolü, doğalgazı çıkarmayı bırak araştırmasını bile yaptırmıyorlar.

Ülkenin ekonomisi 2002 yılına kadar 79 yılda tam olarak 182 Milyar $ gelişebildi. Sadece buna izin verdiler.2002 ve sonrasında ise 1 Trilyon $'a yaklaştık.

Silah sanayisinde çok gerideyiz. 1980-90 ve 2000 yıllarında bir çok ASELSAN mühendisini öldürdüler. O yüzden korkup silah dahi yapamadık. Kullandığımız silahlar onların 1970-80'lerde yaptığı artık kullanmadıkları uçaklar, tanklar, silahlar.

Borç maddesi yüzünden Musul-Kerkük Petrol Hattını 500 Bin €'ya satmak zorunda kaldık. Şimdilerde ise milyar eurolarca petrol akıp gidiyor. Garip olan tarafı bizim olanı bize satıyorlar.Elimizde olan boru kullanmamıza izin vermiyorlar.

Bu devlet için iyi bir şey yapan kim varsa hemen aşağıya çekiyorlar. Adnan Menderes, Turgut Özal, Necmettin Erbakan gibi gibi.

Hepsi genel olarak bu antlaşmanın eseri. Biz bu antlaşmayı imzalayarak ipimizi onların eline verdik. Onlarında amacı buydu zaten. Türkiye'nin büyümesini kontrollü ama kendilerini tehlikeye atmayacak şekilde ilerletmekti. Ve ileride gerekirse kullanmak. 2023'de Lozan bizim için bitmiş olacak. İplerimizden kurtulup tam bağımsız olacağız. Kendi sularımızda, kendi topraklarımızda kimse bize hesap soramayacak. Bununla beraber sonrasında yapılan tüm antlaşmalarda sona erecek. Onlar Türkiye'yi bu hedefle 2023'e sokmak istemiyorlar. İstedikleri antlaşmayı imzaladıkları o mahzun, muhtaç Türkiye.

Allah'ın izniyle olmayacak ve bütün Türkiye düşmanları gerçek gücümüzü görecek inşallah.



Derin Dünya DüzeniHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin