Bölüm 1

16 1 0
                                    

Kalakaldım.

Çağdaş'ın evinin önünde, onun gömleğini giyen kızın suratına ne kadar baktım, kız kaçıncı dakika kapıyı suratıma kapattı bir fikrim yoktu. Ne zamandır kapıya yaslanmış bir şekilde ağlıyordum bilmiyorum.

İnanamıyordum.

Şaşkınlığım acıya dönüşürken gözlerimden sicim gibi akan yaşların nedenine inanamıyordum.

Yapmıştı.

Resmen bana bunu yapmıştı. Hiç değişmediğini, hiçbir zaman da değişmeyeceğini kanıtlamıştı.
Bana hep söyledikleri gibi nasıl iğrenç bir insan olduğunu bana göstermişti. Sanki biri kalbimi eline alıp sıkıyordu. Canım çok yanıyordu.
Orada ne kadar zaman ağladım hatırlamıyorum. Alkolün etkisiyle uyuşmuş beynim bir de üstüne bu manzarayı görünce kaldıramamıştım. Saatime baktığımda 12yi geçtiğini gördüm. Elimle yerden destek alıp kalktım, yalpalayarak bahçe kapısından çıkıp koştum.

Nefesim kesilene kadar, nereye gittiğimi bilmeden öylece koştum.

En sonunda marinaya geldiğimde bir banka oturup nefesimi düzene sokmaya çalıştım. Başım dönüyordu ve gözyaşlarım durmadan akarken az önce gördüklerimin birer rüya olmasını diliyordum. Çocukluğumu beraber geçirdiğim adamın bana bunu yaptığına inanmak istemiyordum.

Sadece sevgilim değildi Çağdaş, benim en yakın arkadaşımdı. Evet kavga ederdik, bağırırdık birbirimize ama biz birbirimiz olmadan yapamazdık ki. Şu hayatta bana güven veren nadir insanlardandı. Bir gece kavga ettik diye beni başkasıyla aldatmış olmamasını umdum. Ama öyleydi işte.
Tüm arkadaşlarım Çağdaş için 'ondan bir bok olmaz' 'sen ona göre değilsin' 'üzüleceksin önünde sonunda' dese bile hepsine kulak tıkayıp sevmiştim onu.

Ve o bana bunu yapmıştı.

"Ama ben güvenmiştim.." diye kısık sesle hıçkırırken telefonum titredi.
Arayan Bahadır'dı ve olanları ona anlattığım anda Çağdaş'a hesap sormaya kalkması işten bile değildi. Kız kardeşi gibi sahiplenip korurdu beni ama bu sefer koruyamamıştı, en yakın arkadaşından. Kalbim bir olayı daha kaldıramayacakken telefonu sessize alıp çantama attım. Bir süre bankta uyuşmuş halde denizi izlerken arka tarafımda gelen seslerle irkildim.

"Şşt güzellik, bu saatte ne işin var buralarda?"

Sarhoş olduğu her halinden belli yirmili yaşlarının sonunda olan adam bana doğru gelirken çantamdaki biber gazını gizlice kavradım. Adam bir elini bana uzatırken gözlerimi istem dışı kapatıp çığlığı basarken biber gazını adama sıkmaya başlamıştım ama bir terslik vardı.

İki farklı sesten iki farklı acı nidası duyarken gözlerimi açmamla gözümün önündeki manzarayla bir süre gözüne ışık tutulmuş tavşan gibi kaldım.
Başka bir adam sarhoş adamı tutup yumruk atmak için hazırlanırken ben yanlışlıkla yüzüne biber gazımı boca etmişim. Sarhoş adam fırsattan istifade kendini kurtarıp kaçarken panikledim.

"Çok özür dilerim ben sizi görmedim ya!"

Gözleri yanan adam acıyla inlerken onu banka oturtup çantamdaki suyu aldım ve gözlerini silmeye çalıştım.
"Tamam, önemli değil."
Derken bile yüzünü buruşturmasına gülsem mi ağlasam mı bilemedim. Gözlerini kırpıştırıp bana baktı

"Sen iyi misin?"

Başımı evet anlamında hızlıca salladım. "Gerçekten çok özür dilerim, ben.." derken sıkılmış bir şekilde
"Özür dilemene gerek yok o şerefsiz kaçmasaydı bilirdim ben ona yapacağımı" diye sinirle soludu.
Sonra kafasını çevirip bir süre bana baktı. Olayın şokuyla biraz da olsa ayılmıştım ama hala bazı yerler bulanıktı. "Seni evine bırakayım.. Hadi gel." deyip ayağa kalktı. Yerimden kalkmadan "Gerek yok ben biraz daha burda kalıcam, sağol yardımın için." dedim ve acımla başbaşa kalıp biraz daha ağlamayı umdum. "Eğer biraz daha burada kalmaya devam edersen iyi şeyler olmayacak." Kafamı önümde dikildiğinden yukarı kaldırıp kaşlarımı çatarak ona baktım.

MERCAN PUSULASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin