Bölüm 2

6 0 3
                                    

Gözlerimi araladığımda tanımadığım bir yerde uyandığımdan ilk başta irkilsem de sonra olanları hatırlamış, kocaman yatakta tavana bakıp düşünüyordum.

Dün gece hayatımın şokunu yaşamış, eve gitmeyip tanımadığım bir adamın teknesinde kalmıştım.

Çağdaş aklıma geldiğinde ağrıyan başım sanki dahası mümkünmüş gibi zonklamaya başladı. Onu görmek istemiyordum. Suratına bakmayacaktım. Kalbimi paramparça eden adam için gururumu ayaklar altına almayacaktım.

Ben bunları düşünüp bir yandan Çağdaş'ı bir yerlerinden tavana asma planı yaparken kapım tıklatıldı.

"Kahvaltı hazır. Sağ tarafta banyo var temiz havlu koydum duş alabilirsin."

düşünceli olmasına gülümsedim. Ayağa kalkıp kapıyı açarak merdivenlerden çıktım ve mis gibi deniz havasını içime çektim. Levent çayları koyduktan sonra gözlerini benim üzerime sabitleyip süzdü. Dudakları kıvrıldı.

"Yakışmış."

Ne dediğini anlamazken üzerime baktım. Dün gece giydiğim bana en az 4 beden büyük tişört ve şortun içinde kaybolmuştum resmen. Umursamamaya çalışarak masaya geçtim.
"Dün seni de yerinden ettim, kusura bakma."
Bir yandan hayvan gibi yerken bir yandan da omuz silkti. "Sorun değil." Masaya oturduğumda henüz tanışmamızın üstünden 24 saat geçmemiş adamı süzdüm.
Yaşı benden büyüktü. Muhtemelen 28-29 vardı. Esmer ve yapılıydı. Yeni çıkmaya başlamış sakalları ona umursamaz bir görünüm katıyordu. Olgundu, ve çekici. Düşüncelerim suratıma yumruk yemiş gibi hissettirirken kendime gelmem için kafamı başka yöne çevirdim. Bananeydi onun çekiciliğinden? Kalbim kırıktı, üzgündüm bu yüzden karşıma lama çıksa etkileyici bulurdum. Hepsi bu. Bir süre konuşmadan kahvaltımızı bitirdiğimizde Levent gözlerini bana dikti.

"İstersen açılalım beraber. Hava çok güzel sana da iyi gelir."

Beni düşünmesi hoşuma gitmişti. Açıkçası hava mükemmeldi ve ilk defa tekneyle açılacak olmanın verdiği heyecanla kabul ettim. "Olur, yani senin başka işin yoksa tabi. İşin varsa ben gideyim sonuçta benle ilgilenmek zorunda değil..."
Konuşmamdan sıkılınca ayaklanıp üst kata çıkmaya başladı. "Çok konuşma da git halatı çöz, ufaklık." Ufaklıkmış. Pek takılmamaya çalışıp halatın olduğu yere yürümeye başladım. Birkaç dakika nasıl çözmem gerektiğini anlamaya çalışıp en sonunda çözmeyi başardım ve üst kata çıktım.
Manzara tek kelimeyle mükemmeldi. Marinayı hiç bu kadar güzel bir açıdan görmemiştim. Masmavi gökyüzünde güneş en tepede göz kırparken dümeni tutan Levent'in yanına yürüdüm. Masanın üzerinde duran kaptan şapkasını kafama taktım. Beni görünce güldü.

"Kaptan olmaya çok heveslisin bakıyorum?"

Yanına oturup motoru çalıştırmasını izledim. "İlk defa tekneyle açılacağım." Bana 'cidden mi' der gibi baktı ve dudağının kenarı kıvrıldı. "E hadi o zaman yola koyulalım, çaylak."

"Hani ufaklıktım? Çaylağa mı terfi ettim?" dedim iğneleyici bir tonda. Sonra aklıma gelen soruyla hemen Levent'e döndüm. "Kaç yaşındasın sen?"
Gözlerini eşsiz mavilikten ayırmadan cevap verdi. "Otuz" şaşırmıştım. Evet olgun duruyordu ama o kadar olacağını düşünmemiştim. "Sen kaç yaşındasın 18 falan mı?" Hah! Bu adam beni sinir etmekten zevk alıyordu galiba. Kaşlarımı çattım. "Nerem 18 benim ya! 20 yaşındayım bi kere" Suratım asılmıştı. Nedense beni küçük görmesine alınmıştım. Dudağının bir kenarı kıvrıldı ve bir bakış attı. "Tamam hadi asma suratını şaka yaptım, ufaklık."
~

Aradan ne kadar zaman geçti hatırlamıyordum. Güneşle masmavi denizin dansına kendimizi kaptırıp koy koy gezmiştik her yeri. Ben manzara karşısında büyülenirken Levent de dümenin başında beni keyifle izleyip arada gıcıklık yapmayı ihmal etmiyordu. Zaman zaman dümenin başına beni getirdi ve tecrübesiyle heyecanımı yenip tekneyi sürmemi sağladı. Resmen tekne kullanmayı öğrenmiştim! Bu kadar eğleneceğimizi tahmin etmemiştim açıkçası. Marinaya geri geldiğimizde akşam üstü olmuş, hava kızarmaya başlamıştı. Tüm acılarım, dertlerim birkaç saatliğine yok olmuştu. İşte buna ihtiyacım vardı. Huzura ihtiyacım vardı. Teknenin bir köşesinden Levent'in halatı bağlamasını izlerken düşündüğüm tam da buydu.
Bu adam farklıydı. En kötü zamanımda karşıma çıkmış, içimdeki acıyı unutmamı sağlamıştı. Sığınacak bir liman olmuştu adeta.

MERCAN PUSULASIHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin