Bölüm 3- Çin Seddi değil, yatak örtüsü

80 6 3
                                    

Ona 'Hiçte bile!' bakışı atıp yürümeye başladığımda ''Öbür taraftan başımın belası..''dediğini duydum. Utanarak ve sanki hiçbir şey olmamış gibi geri dönüp ''Sensin bela!'' dedim. Yanından geçip giderken ona omuz atmayı da ihmal etmemiştim tabi, her ne kadar attığım omuzun bir kısmı boşa gitse de.

Gelirken geçtiğimiz sokakları hatırlamaya çalışarak ve yine yanlış sokağa girmeyeyim diye dua ede ede kaldığımız yeri buldum. Kapıdan girerken İhsan amca resepsiyon kısmında oturuyordu ve gözleri uyuz kumralı ararken bana '' Kocan nerde? '' bakışları attı. ''Valla hiç karı koca modumda değilim canım yaa...'' bakışımla odamın yolunu tutarken sıkıntılı olduğumu anlamış olacak ki bulaşmadı. Yukarı çıkıp kapıyı aynı itiş kakışla açıp sertçe kapadım. Sırtımı kapıya dayadım, derin bir nefes alıp kara kara düşünmeye başladım. Bugün pek bir şey bulamamıştık üstüne üstlük uyuz kumral da beni deli etmişti. Sahi, ben niye bu adamın söylediklerine bu kadar takılıyorum ? He de geç işte, niye beni umursamama fikri bu kadar dokunuyor? Düşünceler kafamda dolaşıp anlamsız bir hal alırken yaslandığım kapının tok bir sesle çalındığını duydum ve arkamı döndüğüm gibi bir hışımla kapıyı açtım. Karşımda şaşkın gözlerle bakan uyuz bir kumral vardı, bu kadar hızlı olmamı beklemediği yüzünden okunuyordu. '' Kapılarda bekleniyorum anlaşılan.'' derken rahat bir tavır ve çarpık bir gülüş eşliğinde odaya girdi. Her hareketine kıl oluyorum şu çocuğun, ya da kıl olmaya çalışarak bir şeylerin üzerini mi kapamaya çalışıyorum anlamadım, niye bu kadar etkileyicisin? Kokun niye bu kadar güzel ? Gülüşün, dişlerin niye bu kadar güzel? Ben kapıyı kapatıp bunları düşünürken o da yatağıma yayılma fırsatı buldu. ''Heey, napıyorsun ?'' diye cırladığımda '' Bugün biraz yoruldum, özellikle de seni taşırken.'' demesi yüz kilo falan olduğum düşüncesine kapılmama ve gözlerimi kısıp ona kötü kötü bakmama sebep olmuştu. ''Bu benim yatağımda yatma hakkını sana vermiyor ama. '' Sıkılgan ama biraz da eğlenen bir gülüşle '' Aynısını bu gece sana söyleyeceğime eminim.'' dediğinde ne saçmalıyorsun bakışı attım. '' İhsan, az önce bu odayı boşaltman gerektiğini söyledi, evliyiz ya, hani barıştık ya. '' dedi dalga geçer bir gülüşle. ''Tekrar tartıştık ama, problemlerimiz olamaz mı?'' dediğimde ''İyi, bunu in de ona söyle o zaman.Gerekçen de şu olabilir mesela; O kadar sabırsız ve alıngan biriyim ki kocamla uzlaşmamız zor oluyor. Eminim anlayış gösterecektir..'' derken eminim kelimesini o kadar vurgulu söylemişti ki bu yumruklarımı ve dişlerimi sıkmama neden olmuştu. O yatakta sere serpe uzanırken yumruklarımı güzel kaslarına geçirme isteği çook ağır bassa da ağır adımlarla üzerine doğru yürümekle yetindim. Ama olabildiğince sakin olmaya çalışıyordum, bu uyuza daha fazla malzeme vermek istemiyordum çünkü. ''Çok komiksin, kalk yatağımdan!'' diye tısladığımda eğlenir bir tavırla yataktan kalkıp kapıya yöneldi.Gülerek ''Geceyi bu odada mı geçiriyoruz benim odamda mı?'' dedi arkasını dönüp. Odadan çıkıp kapıyı kaparken''Cehennemin dibinde!'' diye bağırdım.Kapıyı kapamadan haylaz bir bakış attı, gözlerinde de farklı bir mavilik vardı.Bunu daha önce görmemiştim.

Şuan bulunduğum yer, kucağımda çantamla, kumralın odasındaki koltuk. Hayır, niye ben geldim? Direnebilirdim, niye bacaklarım beni buraya getirdi? Ben niye bu adamın her dediğini yapmak zorunda hissediyorum? Cevabını vermek istemediğim bir sürü soru kafamı kurcalıyordu.Bu olsa olsa azıcık hoşlanma olurdu. Çünkü bu kadar zamanda birine aşık olmam imkansız, hele de benim gibi birinin... ''Yemek söyleyeceğim..''demesi düşüncelerimden sıyrılmama sebep olmuştu. ''Sağol,tabiki bana da söyleyebilirsin ! '' , bencil, ne olacak, sormuyor bile yer misin diye! ''Ne yiyeceksin?'' dediğinde cevabım ''Pizza.'' olmuştu. ''Saçmalama '' der gibi bir gülüşle ''İstersen suşi söyleyelim ?'' diye cevap verdi. ''Yok, sevmem.'' diye cevap verdikten kısa bir süre sonra benimle dalga geçtiğini anlamıştım.Kaşlarımı çatıp ona döndüğümde ''Nerede olduğumuzu unuttun galiba,pizza ne arasın burada?'' ''Senin yemek söylemekten kastettiğin ne acaba?'' ''Resepsiyonu arayıp akşam yemeğini buraya söyleyeceğim.'' dediğinde ''İyi, ne varsa onu yerim o zaman! '' diye cevap verdim ve yanında da 'Amaan, bende bir şey sandım' bakışı atıp ayağa kalktım. Çantamı koltuğun yanına sabitleyip balkona çıktım. Ellerimi balkon demirlerine dayadığımda soğukluk içimi ürpertmişti. Bugün yorucu bir gün olmuştu. Karnımı doyurup bir an önce uyumak istiyordum. Günün yoruculuğunun yanında sorumluluklarımın da yoruculuğu vardı. Gökyüzünün güzelliğine bakıp annemi hayal ettim, beraber gezdiğimiz parkları, izin günlerinde yaptığımız portakallı kekleri, bir salı günü akşam üzeri gittiğimiz sinemayı...Babam..Babamla çok anım yok ki, altı ayda bir görürdüm onu, yurt dışında çalışırdı. Ne çok yakın hissettirirdi, ne de çok uzak. Babaydı işte..Bu kısacık sürede düşündüklerim gözlerimin dolmasına sebep olmuştu.Bir sürü keşkeler vardı kafamda.Mesela, keşke babam bizimle daha fazla vakit geçirseydi, belki o zaman çok daha mutlu bir aile olurduk. Belki babamdan bahsederken o hayal kırıklığını görmezdim annemin gözlerinde. Belki annemi bizden çalan hastalığa daha çok direnebilirdi. Annem babamı onca mesafeye rağmen çok severdi, onu çok güzel anlatırdı bana. Ara ara mektuplaşırlardı. Birkaç defa da bana mektup göndermişti babam. Beraber geçirdiğimiz vakitlere nazaran mektuplarda çok daha sıcak yazardı bana, çok daha başka. Üç yıl önce de merdivenlerden yuvarlanıp beyin kanaması geçirdi babam, ve kısa bir süre sonra da vefat etti. Ölümünden bahsederken onunla içimi kavuracak kadar vakit geçirememiş olmam çok acı. Ama annem öyle değil. O benim yirmi üç yaşımın her saniyesinde... Gözümden bir damla yaş aktığında kumral da içerden ''Yemek geldi.'' diye seslendi ve kapının kapanma sesini duydum. İçime güç doldurmak istermişçesine derin bir soluk alıp içeri girdiğimde kumral, tepsiyi masanın üzerine koymuş ve masayı da yatakla koltuk arasına çekmişti. Akşam yemeğimizde de ismini bilmediğim bir çorba, yan yana koyulmuş nohut ve pilav, biraz salata, bir elma, cacık ve tatlı vardı. Gözlerimi tepsiden kaldırıp kumrala baktığımda kaşlarını biraz çatmış, ne olduğunu anlamaya çalışır gibi yüzüme bakıyordu.Bu bakıştan anlaşıldığı üzere gözlerim kızarmıştı.Bakışlarımı ondan kaçırıp sessizce koltuğa oturdum, o da karşıma, yatağa oturdu.Yemekte hiç konuşmadık, ara ara kaçamak bakışlar attık sadece birbirimize. Yemekten sonra da balkona çıkıp yine aynı yerden gökyüzüne bakmayı sürdürdüm. Kumral da tepsileri kapıdan İhsan amcaya verip yanıma geldi. Balkonda bir tane şezlong çakması şey olduğu için demir parmaklıklardan eski odamın balkonuna geçip oradaki şezlong çakması şeyi kumrala uzatıp bu balkona geçirdik. Biraz burada vakit geçirmek istiyordum, yorgundum ama uykum yoktu. Düşündüklerim üzmüştü beni.Kumral da az önceki balkondan balkona yardımından sonra içeri girip pijamalarını giymişti. Geldiğinde pijamaları lacivert üst ve küçük kareli ve yine lacivertli bir alttan oluşuyordu. Onu böyle görmek her ne kadar içimde bir gülme isteği oluştursa da bu isteği bastırmıştım. Sonra bende üzerimi değiştirmek için içeri gittim. Çantamdan pijamalarımı alırken yere bir kolye düştü. Kolyeyi elime aldığımda annemin kutusunda gördüğüm kolye olduğunu farkettim. Altın olduğunu tahmin ettiğim, küçük, elips şeklinde bir kolyeydi. Ne ara çantaya koyduğum hakkında en ufak bir bilgim bile yoktu ama. Kolyeyi boynuma takıp üzerimi değiştirmek için banyoya girdim. Çizgili pijamalarımı giyip saçlarımı taradım, banyodan çıkarken de gözüm kumralın çantasına takıldı. Çantası açık kalmıştı, acaba içinde ne vardı ? Kendi kendime'' Saçmalama '' diye fısıldayıp balkona çıktığımda kumralın da orada oturduğunu gördüm. Tabiki de çantasını karıştırmadım. Yanına gidip oturduğumda elindeki kahveyi masanın üzerine bıraktı. Kahvenin yanındaki bardağa baktığımda içinde yarım dilim limon olan suyu gördüm. Yüzümde tatlı bir tebessüm oluşurken '' Kahve söylemiştim, İhsan bunu getirdi..'' dedi, başka zaman olsa İhsan amcaya İhsan deyip durmasına çıkışırdım ama şuan tartışmak istemiyordum. Teşekkür edip bardağı elime aldığımda bakışı kolyeme kaydı, ama buna dair bir şey sormadan gözlerini kaçırdı. Ve bende tekrar gökyüzünü izlemeye koyuldum.

TESADÜF(Ara Verildi)Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin